Translate.vc / español → turco / Ete
Ete traducir turco
510 traducción paralela
Sr. Byam, mire este pedazo de carne, señor.
Bay Byam, şu ete bakın efendim.
LA BATALLA CONTRA LA CARNE KOSHER
"KAŞER ETE KARŞI SAVAŞ" "Haham Englebert'in Muhalif Çalışması..."
No os dais cuenta de la carne que necesita el este después de la guerra.
Savaş bittiği için Doğu'nun ete ne kadar ihtiyacı olduğunu bilmiyorsunuz.
Además, los celos son una enfermedad de la carne.
Üstelik kıskançlık ete-kemiğe bürünenlerin hastalığı.
Y luego... la carne que siempre te ha gustado te parece totalmente incomible.
Sonra da... bir zamanlar o kadar sevdiğin ete elini bile süremezsin.
El gancho puede penetrar en la carne y podría sangrar.
Çengel ete girdiğinde kan akabilir.
No necesitamos carne.
Ete ihtiyacımız yok.
Estaba recordándole al Dr. Meacham mi promesa de que vería aquí a algunos de sus colegas en carne y hueso.
Dr. Meacham'ın meslektaşlarını ete kemiğe büründüreceğime söz verdiğimi hatırladım da.
Necesitamos carne fresca.
Taze ete ihtiyacımız var.
Ete y no vuelvas.
Hadi git buradan, bir daha da gelme.
" ¿ Su perro está cansado de comer siempre Io mismo?
"Köpeğiniz her zamanki konserve ete ve kuru mamaya... " burun mu kıvırıyor?
Mamá, ¿ qué ha pasado con la carne?
Anne, ortada asılı ete ne oldu?
Necesitas tanto a las vacas que babeas.
Ete o kadar çok ihtiyacın var ki ağzın sulanıyor.
Se abstienen de tocar carne cuando comen pescado porque si no desencadenarían la cólera de los espíritus protectores.
Balık yediklerinde ete el sürmemeye dikkat ederler, eğer sürerlerse koruyucu ruhların öfkesini uyandıracaklardır.
A muchos hombres blancos no les gusta la carne podrida.
Fakat bir çok beyaz adam eski ete düşkün değildir.
Sale John Rhoades, la imagen de un espejo. Un cambio en la conciencia de una persona. Las frágiles ilusiones que han tomado cuerpo y van a buscar la compañía de otras personas.
Bay John Rhoades'un çıkış öyküsü evvelce aynada bir yansımadan ibaretken bir başkasının vicdan kırıntısıyken camdan yapılma arzulu bir filozofken şimdi ete bürünüp kendi yoluyla erkeklerin dünyasına katılıyor.
Un pequeño y nuevo invento, sirve para pinchar la carne y llevarla a la boca, evitándole a uno ensuciarse los dedos.
Küçük yeni bir icat. Sivri uçları var, ete batırıp ağıza götürmek için. Parmaklarınızı kirlenmekten kurtarıyor.
Necesitaban la carne, seguramente.
Ete ihtiyaçları vardı.
Le hundiré la hoz en el pecho como un gancho en la carne podrida.
Orağımı göğsüne saplayacağım. Ete kanca takar gibi.
Cuando el alcaide nos informó... de la fuga de Simmons y Reeves. Entramos en acción inmediatamente.
... gardiyan Simmons ve Reeves'in kaçtığını ofisime haber verdiği zaman derhal harek ete geçtik.
Se llamaba Defensa de los S ¡ ete Sacramentos, por lo cual fue nombrado "Defensor de la Fe" por su santidad, el Papa.
Eserin adı, Yedi Ayinin Savunusu idi. Bu sayede Papa Hazretleri Krala "İmanın Savunucusu" unvanını verdi.
Un poco de carne y sangre en un universo infinito.
Birazcık ete ve kana büründün ve sonsuz evrende gitmektesin.
Ayer, sabiendo que hoy iba a ser comido, les di tanto de comer que ver carne cruda ahora les da asco.
Dün, biliyordum bugün beni yiyeceklerdi, Bu yüzden onları epey doyurdum Çiğ ete bayılıyorlar!
SI ETE TI POS DE AMBIGÜEDAD
"Belirsizliğin Yedi Türü"
"Se quedará mirando alrededor e ignorando la carne y el puño frente a él".
"çevresine bakacak, önündeki ete ye da uzattığınız yumruğa aldırmayacaktır."
Empezó a saltar por la comida.
Ete doğru sıçramaya başladı.
Los dos se convierten en una persona, y esa persona eres tú.
İkiniz bir ete bürünürsünüz ve o et sensindir.
¿ Sabes lo que pago al mes solo por carne? 100.000 francos.
Her ay sadece ete ne kadar para verdiğimi düşün 100,000 frank.
Uno necesitaba un poco de carne para sobrevivir.
Hayatta kalmak için insan bir parça ete muhtaçtı.
En cuanto la tienen, revientan el lugar de leche, té, azúcar, una lata de carne para el gato.
Paralarını alır almaz, tamamını süt, çay, şeker ve kedileri için konserve ete harcıyorlar.
Necesitamos la carne.
Ete ihtiyacımız var.
No debe prevalecer en tu mente que estos gigantes que mencionas jamás fueron verdaderos hombres de este mundo de substancial carne y hueso.
Katiyen, konuştuğunuz bu devlerin bu dünyanın gerçek ete kemiğe bürünmüş insanları olduğuna kanmayın.
Señor, no soy digno de comer tu carne... ni de beber tu sangre.
Tanrım, verdiğin ete layık değilim, ben. verdiğin kana da..
Él tiene hambre para algunos la carne fresca.
Biraz taze ete aç.
has necesitado algún tiempo para que la carne deje de ser correosa, las patatas aceitosas, el vino ácido, para que esos adjetivos que evocan comidas pobres y sopas de caridad... pierdan poco a poco su sustancia, y para que la tristeza, la pobreza, la penuria, la necesidad, la vergüenza, adheridas a esa grasa hacha patata, a esa dureza hecha carne, a esa acidez hecha vino, cesen de marcarte, cesen de gravitar sobre ti.
Etinin sertliğini, patatesinin yağlılığını şarabının sirkevari tadını, ilk başta aşevlerini çağrıştıran bu küçültücü sıfatların ve onlarla birlikte anımsanan üzüntü, sefalet, fukaralık, ihtiyaç utancın yavaş yavaş anlamlarını yitirmesi patates kızartmasına dönüşen yağın, ete dönüşen sert şeyin şaraba dönüşen bu sirkevariliğin seni etkilemeyi bırakması üzerindeki etkisini yitirmesi biraz zaman aldı.
Pues v enga, muév ete.
Devam et... Kadın senin.
La Venus de Milo en carne y hueso, o mejor de Guinness y champán.
Milo Venüsü'nün ete bürünmüş hali. Siyah Kadife değilse.
- Y convirtió a mis hombres en carne frita.
- Adamlarım kızarmış ete döndü.
Me convertiría en picadillo.
Kusbasï ete dönerdim.
Le pegué a la carne y me gustó.
Ete vurdum ve bu hoşuma gitti.
¡ Cómo deseo un poco de carne humana!
Nasıl oluyolda hep kötü ete talim ediyolum!
En vista de que la demanda por la carne "kasher" es limitada, solamente se mata un pequeño porcentaje de animales así.
Bu tip ete talep azaldığından beri sadece küçük bir yüzdelik hala bu modayı uyguluyor.
SI ETE AÑOS DESPUÉS
7 yıl sonra.
Para el invierno, necesitamos carne.
Kış için ete ihtiyacımız var.
Me pareció escuchar motocicletas rondando
Hepsi ete benzeyen taç yapraklarına sahip.
Cuando necesitan carne el cazador unta a su flecha un sedante.
Ailenin ete ihtiyacı olunca av cı okunu, uyuşturucu etkisi veren bir maddeye batırır.
Je vais voir ma soeur. Si elle se doutait que j ´ ai été chassé de I ´ armée ce serait pour elle un tel chagrin...
Kız kardeşimi görmeye gidiyorum ve... ona ordudan atıldığımı söylersem çok...
Mademoiselle a été très bonne pour moi.
Küçük hanım bana çok yardımcı oldu.
Necesitamos carne y verduras.
Ete ve sebzeye ihtiyacımız var.
nací el 25 de mayo de 1903 en Marbovie.
Eté, André. 25 Mayıs 1903, Marbouie, Eure-et-Loir doğumluyum.
Sabe a carne.
Tadı ete benziyor.