Translate.vc / español → turco / Evidence
Evidence traducir turco
19 traducción paralela
Basarán su decisión en las pruebas que se han presentado aquí.
The evidence presented here is the only basis of your decision.
"Best Evidence". Es el que tiene fotografías de la cabeza.
Best Evidence. ( En İyi Kanıt ) İçinde kafa patlatan şeyler olan kitap.
Tengo informes de dos laboratorios de audio independientes... que el Sr. Garrett ha usado él mismo para verificar evidencia... en otros juicios.
l have reports from two independent audio labs... that Bay Garrett himself has used to verify evidence... in other trials.
Fragmento de evidencia, Carne y sangre, proedimientos policiales.
Shred of Evidence, Flesh and Blood, polisiye romanlar.
Estamos solicitando la restitución sin tener pruebas de discriminación.
Ortada ayrımcılığa dair somut bir kanıt olmadığı haldeWe've asked for a specific performance with no clear evidence of discrimination.
Nadie está siendo asesinado ahora pero creo que el asesino está en vías de escaparse o al menos está tratando de destruir la evidencia.
Hayır şu anda birisi cinayet işlemedi, Fakat katilin bu yolda ilerlediğine inanıyorum or at the very least attempting to destroy the evidence. Veya en azından kanıtları yoketmeye çalışıyor.
You drive off with the evidence?
Kanıtlarla mı kaçacaksın?
Pero los cargos no siempre se mantienen por los medios que usa para conseguir pruebas.
But, unfortunately, the charges don't always stick due to the means in which the evidence was collected.
"Evidence" De Avedone.
- kanıt? Avedon?
- Con Evidencias.
Beni Evidence Odasına bağlayın.
* But the computer has the evidence * Mirad ese tipo.
Ama bilgisayarın kanıtı var.
Evidence Ryan.
Evidence Ryan.
La única evidencia que han presentado hasta el momento es el testimonio no corroborado de un supuesto co-conspirador, el Sr. Andrés Ramos.
The only so-called evidence they have put forth at this juncture Sözde iddia edilen ve buraya getirilen bu kanıt sözde bir komplocunun ifadesini doğrulamıyor, Bay Andres Ramos'un.
If you grant us that, sir, we will produce the evidence.
Eğer bunu sağlarsanız, size kanıtı sunacağız efendim.
They have neither the evidence nor the right to keep him detained any longer.
Ne bir kanıtları ne de onu daha fazla bekletmeye yetkileri bulunmuyor.
Elementary 4x02 "Evidence of Things Not Seen"
♪ Elementary 4x02 ♪ Görülmeyen şeylerin kanıtı Orijinal yayın tarihi Kasım 12, 2014
laceración traumática, esta erupción, evidence of leiurus quinquestriatus.
Travmatik yaralar, leiurus quinquestriatus'un kanıtı.
Bakewell está de acuerdo en prestar evidencia para la corona contra los miembros de la pandilla Matthews aún en libertad.
Bakewell Queen's Evidence'e dönmek için anlaşmasına karşın.. .. Matthews çetesi üyeleri hala çok fazla.
- Body of evidence -
Memphis'e gidiyorum Temponun sert olduğu yere