Translate.vc / español → turco / Expansión
Expansión traducir turco
1,048 traducción paralela
Otros se preguntan : en un universo oscilante qué sucede en las cúspides en la transición de la contracción a la expansión.
Bir grup bilim adamı dinamik evrende kasılma ve genişleme süreci arasındaki geçişte ne olduğunu inceliyorlar.
La onda de los gases en expansión calienta y comprime el gas interestelar originando una posterior generación de estrellas.
Genişleyerek ilerleyen gazların şok dalgaları yıldızlararası gazları ısıtarak ve sıkıştırarak yeni bir yıldız formunun oluşmasına öncü olacaktır.
Que cuando es combinado con oxígeno y un poco de calor... provoca una rápida expansión.
Oksijen ve biraz isiyla birlesitiginde... hizli bir patlamaya yol acar.
A pesar de nuestro tamaño, no teníamos medios financieros suficientes para nuestra expansión, como dijo el señor Paul.
# Bay Paul'ün dediğine göre... #... şirketin büyüklüğüne karşın, gelişmek için gerekli finansa ulaşılamamış.
La onda de los gases en expansión calienta y comprime el gas interestelar originando una posterior generación de estrellas. En este sentido las estrellas son un fénix levantándose de sus cenizas.
Şu iki ağaca bir bakın, güneşi en fazla kullanabilmek için şaşırtıcı ve zarif bir yavaşlıkla birbirlerini itiyorlar.
El estado exige reconstrucción y expansión aquí y ahora. Y ésta ha de ser también nuestra política.
Bu devlet, an itibariyle, gelişme ve genişleme beklemektedir.
¡ Expansión económica, es la riqueza de la comunidad!
Ekonomik büyüme, toplumun refahıdır!
Quizá no se han enterado... pero lo que esta comunidad necesita es expansión económica.
Belki bilmezsiniz, şehirden uzaktasınız... Ama halkın ihtiyaç duyduğu şey, ekonomik büyüme!
¡ Todo lo que les falta a los pueblos franceses es... expansión económica!
Bütün Fransız köylerinde eksik olan şey, ekonomik büyüme!
¡ Y lo que es más, una expansión económica que creará trabajos!
Ve dahası, bu ekonomik büyüme istihdam yaratacak!
¡ Les advertí, que haría un infierno de sus vidas, viejos fósiles... y cuando estén en el cementerio, nuestra comunidad, se habrá librado de su presencia podrá finalmente extender las alas de expansión económica!
Size dememiş miydim, ha? Hayatınızı cehenneme çevirdim! Yakında mezarlığı boyladığınızda ve toplum sizin gibi fazlalıklardan kurtulduğunda
Para que esto suceda, el macho debe tener una erección, lo que significa que la sangre fluye a lo se conoce come células de expansión, lo que hace que el pene se levante... - Y sale!
Bunun gerçekleşmesi için, erkeğin ereksiyon olması gerekir, bu da genişleme hücrelerine kan pompalanması demektir, ki penis kalkabilsin...
El sonido... y la expansión de la música.
Ses ve müzik büyüyor ve genişliyor.
Es hora de recoger los frutos de años de arduo trabajo y expansión mental.
Dört senelik, beyin bulandıran zorlu çalışmamızın ödülünü alalım.
- Expansión de calor.
- Isı yayılımı.
Puede causar expansión pulmonar que produce aire en el flujo sanguíneo.
Akciğerde büyümeye, dolayısıyla kanda hava kabarcığına neden olabilir.
Se trata de un asunto de trascendencia, con potencial de expansión global.
Çok önemli ve küresel gelişmeyi ilgilendiren bir mesele söz konusu.
La expansión es una reacción positiva para el universo... mientras que la retracción, el recorte o la retirada... todo eso son fuerzas negativas.
Genişleme, evren karşısında olumlu bir reaksiyondur. Buna karşılık, geri çekilmek veya kesinti yapmak veya vazgeçmek... bunların hepsi olumsuz güçlerdir.
Bueno, está a favor de la expansión.
Bak, Sheila da genişlemeden yana.
En cuanto a tu plan de expansión... lo estuve revisando y resulta que podemos obtener ventajas fiscales... si construimos una planta en la región del medio oeste.
Senin genişleme planınla ilgili olarak biraz inceleme yaptım... ve eğer Orta Batı bölgesinde bir tesis kurarsak, vergi indirimi alabiliriz.
La expansión es la única manera de evitar una guerra civil y de salvar las instituciones que tanto significan para nosotros.
İç savaşı sadece topraklarımızı genişleterek önleyebilir ve en değerli kurumlarımızı koruyabiliriz.
" La expansión es el futuro de nuestro país.
" Genişleme ülkemizin geleceğidir.
Un Universo vigoroso y en expansión repleto de objetos materiales.
Genişleyen evrendeki bu enerji maddeyle doldu.
Hasta donde yo sé, no hay nada que lo impida, y la expansión continúa.
Bildiğim kadarıyla şişme devam ediyor.
O si no hay suficiente materia para detener la expansión y entonces la expansión continuará para siempre.
Ya da şişmeyi durduracak yeterli bir madde var mı yok mu?
Pero si la expansión del Universo es suficientemente rápida, nunca seremos capaces seguirle el paso.
Fakat eğer evrendeki şişme yeterince hızlıysa, hiç bir zaman hızına yetişemeyeceğiz.
Desde entonces, esta onda esférica en expansión que contiene la noticia de una civilización en desarrollo en la Tierra ha viajado unos cuarenta años luz.
O zaman, dünyada bir yaşamın var olduğu haberini içeren dalga sadece 40 yıldır uzayda ilerliyor.
Expansión de la Federación por todas partes.
Federasyon her yere... yayılmış.
Las oportunidades de expansión son virtualmente nulas... y el comprador nos ofreció un precio muy atractivo.
Esasen kendilerini geliştirme olanakları, sıfır... alıcı ise bize oldukça etkili bir fiyat öneriyor.
Pues bien, deshinchando nuestra estrategia de expansión, la Srta. McGill y el Sr. Trainer nos han mostrado a todos aquí en Trask cómo salir del túnel.
Stratejimizden biraz hava indirerek yayıncılık alanında genişleyebiliriz. Bayan McGill ve Bay Trainer etkileyici bir şekilde Trask'a tünelin sonundaki ışığı gösterdi.
Universo en expansión.
Genişleyen Evren.
Se basa en un universo en expansión mas finito.
- Genişleyen ama sonu olan evrene dayanıyor.
¿ Puede el Primer Ministro explicar a la Cámara por qué no va a seguir con el programa de expansión hospitalaria que prometió?
Başbakan söz verdiği, hastaneleri büyütme tasarısına neden devam etmediğini parlamentoya açıklayacak mı?
- Nada. Es original y lo que hace falta en medio de esta expansión urbana descontrolada.
Hiçbirşeyi.Bu çok orijinal ve bu kentli kalabalığın en çok ihtiyaç duyduğu şey.
Que la riqueza y la expansión de la ciudad no te asusten.
Gelişmişlik ve şehir görüntüsü seni kandırmasın.
Mi cadena de material deportivo está en plena expansión.
Büyük Ben'in Spor Malları büyük bir atılıma kalkıyor.
Segundo... diversificación y expansión en nuevas áreas.
İkincisi stratejik çeşitlilik ve yeni alanlara açılma.
Tercero : expansión. Extendemos los destinos a Atlanta, Carolina y St. Louis.
Etkin envanter yönetimi, yük faktörümüzü % 5 ila 20 arttıracaktır.
La expansión procederá como sigue.
Genişleme bu şekilde devam etsin.
Una vez acabada la expansión, serán recompensados.
Yayılma tamamlandıktan sonra siz ve mürettebatınız ödüllendirileceksiniz.
Existe evidencia de que el lenguaje hablado surgió después de la expansión del cerebro.
Dilin, en azından konuşma biçimindeki dilin beynin balon gibi şişmesinden sonra ortaya çıktığını öne süren bazı kanıtlar var.
La expansión del gobierno al oeste, destruye esta tierra.
Hükümetin batıya genişlemesi burayı yok ediyor.
Todo tú sistema nervioso y endocrino... estarán en sincronía con la expansión del cerebro.
Tüm sinir ve endokrin sistemin... beyninin gelişimiyle uyum içinde olacak.
Son luchadores de la libertad tratando de detener... la expansión de los sistemas de información.
Bilgi sistemlerinin yayılmasını, engellemeye çalışan özgürlük savaşçıları.
Hemos entrado en una zona - llamada la Expansión del Tifón. - CAUSA Y EFECTO
Atılgan, Tifon Boşluğu diye bilinen alana girmiş bulunmakta.
Expansión.
Genişleme.
la expansión por el medio oeste.
Orta Batıda genişleme.
Tercero : expansión.
Üç : genişleme.
La cuestión es si hay suficiente materia en el Universo, materia que aún no hemos contado, que ralentizará la expansión, la detendrá y hará que tras el Universo expansivo venga un Universo contractivo.
Sorun şu : Evrende yeteri kadar madde var mı? Hala keşfetmediğimiz madde?
Fama, poder, expansión imperial...
Ün, güç, zafer.
Estamos en plena expansión.
Bir öncüye ihtiyacım var.