Translate.vc / español → turco / Fact
Fact traducir turco
35 traducción paralela
En resumidas cuentas, es usted un fugitivo.
So the fact is you were just another hard case on the dodge?
♪ For those who look for meanings in form as they do fact ♪
# Somut gerçekler peşinde olan ey sizler
The fact that you are not here
Yanımda olmadığın gerçeğini...
De hecho, cualquier actividad cualquier actividad que hagan más de cuatro personas en este país tiene una revista dedicada a ello!
"İspanyol İş Dergisi" var. In fact, any activity, Hatta bu ülkede, her türlü, aklınıza gelebilecek her türlü ve en az dört kişinin yaptığı her aktivitenin bir dergisi var.
¿ Usted, de hecho salió con la Srta. Carlson?
Did you, in fact, date Bayan Carlson?
De hecho, ¿ No intentó usted... chantajearla para verlo de nuevo... amenazándola con falsos testimonios en su contra?
ln fact, didn't you attempt... to blackmail her into seeing you again... by threatening to falsely testify against her? Hayır.
In point of fact En realidad, ni siquiera sé quién eres realmente.
Gerçekte senin kim olduğunu bile bilmiyorum.
Es más, ella interrumpió un beso increíble.
In fact, she stopped what was a pretty amazing kiss.
Particularmente por el hecho que no hizo nada esa noche que entró a su habitación.
Particularly for the fact that you didn't give her one. ... that night when you stumbled into her bedroom.
Smash the Fact, burn the queen, hit the sky and the gross.
Bayrağı parçala! Kraliçeyi yak! Gökleri tekmele!
So, El, the fact that you're concocting a way para poner esto en mi carrete y hace tus diez por ciento és exactamente porque nosotros te queremos.
El, işte bu filmi senin için hazırlamama sebep olan hareketlerin seni sevmemizin nedenidir.
* In fact, there's nothing I can't be *
* Başka türlü olamam aslında *
Well, pretty good, besides the fact that my refrigerator just busted.
Oldukça iyiyim ama buzdolabım az önce bozuldu.
De hecho, he estado planeando algo por un poco mientras que ahora, y creo este es el momento perfecto.
Aslında benim bazı küçük planlarım vardı, In fact, I've been planning something for a little sanırım şu anda bunun içinde en mükemmel zaman..
Pasaron cuarenta años del lanzamiento de este LP de Rodriguez, Cold Fact.
Rodriguez'in Cold Fact isimli albümünün yayınlanmasının üzerinden 40 yıl geçti.
Todavía sigue siendo un misterio cómo llegó la primera copia de Cold Fact a Sudáfrica.
Cold Fact'in ilk kopyasının Güney Afrika'ya nasıl geldiği hâlâ gizemini koruyor.
Y también, en todos los casos, Cold Fact, de Rodriguez.
Ve Rodriguez'in Cold Fact albümünü de görürdünüz.
Toda revolución necesita un himno y en Sudáfrica, Cold Fact fue el disco que le dio permiso al pueblo para liberarse mentalmente y pensar de otro modo.
Her devrim bir şarkıya ihtiyaç duyar. Ve Güney Afrika'da, Cold Fact insanlara farklı düşünmeye başlamaları ve akıllarını özgür bırakma iznini veren albümdü.
Cold Fact sólo era uno de los álbums de nuestra colección y por diez, veinte años, no fue más que un disco oído y apreciado.
Cold Fact, koleksiyonumuzda sadece bir albümün olması ve 10, 20 senedir dinleyip zevk aldığımız tek bir kayıt olmasıydı.
Estábamos sentados en la playa, y una amiga mía, que era sudafricana, pero que se había casado y estaba radicada en Los Ángeles, me dice, ¿ Dónde puedo conseguir Cold Fact aquí en Sudáfrica?
Plajın oralarda oturuyorduk ve evlenip Los Angeles'e göç etmiş Güney Afrikalı bir bayan arkadaşım,... bana dedi ki,...'Cold Fact'i, Güney Afrika'da nereden satın alabilirim?
En Cold Fact hay cuatro nombres.
"Cold Fact"'in üzerinde 4 isim var.
En el resto del mundo no se puede hablar de enigma o misterio acerca de él porque sus dos discos, Coming From Reality y Cold Fact, fueron fiascos monumentales en todos lados.
"Dünyada başka hiç bir yerde onun etrafındaki kadar gizem yoktur,... çünkü iki albümü, Coming From Reality ve Cold Fact,... diğer her yerde feci bir hayal kırıklığıydı."
Lo de Cold Fact...
Hayatın gerçek yüzünü görmek.
Lo más sorprendente fue el hombre con el tatuaje de Cold Fact.
Gördüğüm en inanılmaz şey... Cold Fact dövmesi yaptırmış bir adamdı.
Tengo aquí conmigo, para entregarle a Rodriguez por sus ventas del álbum Cold Fact.
Ben buradayım, Rodriguez'in Cold Fact albümünü satışa sunuyorum.
In fact, I myself will be shot as soon as the filming is complete.
Aslında bu film çekimi tamamlandıktan hemen sonra ben kendim de vurulacağım.
Bones 8x17 The Fact in the Fiction
Çeviren : SkyAsteR İyi Seyirler!
Eso es así.
* That's just a fact of life.
In fact, the only things they have in common son del mismo padre...
Sahip oldukları tek ortak şeyin babaları olması dışında...
Lo acepto. I accepted that fact Hace mucho tiempo.
Bu gerçeği uzun zaman önce kabullendim.
I need you to accept the fact that you may not know every damn thing going on inside that cocoon.
Şu kozanın içerisinde olan her lanet şeyi bilemeyeceğin gerçeğini kabullenmeni istiyorum.
Sabes, no sé que me vuelve más loca... el hecho que me hicieran eso, o que nunca sabré si mataron a ese ruiseñor antes que llegue a la Casa Blanca.
Beni sinirlendiren ne, bilmiyorum, bunu bana yapmış olmanız olabilir... the fact that you did that to me,... ya da Beyaz Saray'a gitmeden bülbülü öldürenin kim olduğunu öğrenemeyecek olması da olabilir.
~ De hecho, ¿ cómo es que no estás allí?
─ In fact, how come you're not there?
De hecho, se me ocurrió un nombre para nosotros.
In fact, I came up with a power couple name for us.
De hecho la razón por la que se fue, es porque se calentó con su novio.
In fact, the reason she quit is, Aslında bırakmasının nedeni, sevgilisine karşı arzu dolu olmasıydı.