English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / español → turco / Figure

Figure traducir turco

153 traducción paralela
Aunque no figure en ningún papel.
Üzerinde yazılar olan bir kağıt parçası...
Quizá Michael no figure en las listas de sociedad, pero tampoco figuras tú.
Michael sosyete mensuplarından olmayabilir, ama... artık sen de değilsin.
No importa lo que figure yo, todo éste cúmulo de cosas suponen que Aerolíneas Payne están en quiebra.
Ne kadar hesaplasamda anlamı yok, bu Payne Havayollarının parasız olduğu anlamına geliyor.
Desde ahora haré que figure en el mapa.
Bana sorduğunda, haritada gösterebilirim.
La de dinero que ganarán los psiquiatras en EE.
E gia figure! Amerika'da psikologlar iyi iş yapıyordur.
Quiero que no figure en los libros.
Kayıtlardan da silinsin istiyorum.
Me sorprende que Aristóteles figure en el programa del estado de Winsconsin.
Şu Aristo'nun Wisconsin eyaletinde ders çizelgesinde olmasına şaşırdım.
Quizá figure en sus registros.
Kayıtlarında belki vardır.
Me lo figure en cuanto vi la llave.
Anahtarı gördüğümde ben de öyle düşünmüştüm.
Que figure en el informe que soy James J. Wells, fiscal general asociado de la división para el crimen organizado del departamento de justicia de EE. UU.
Adalet Bakanlığı Organize Suçlar Dairesi'nde... başsavcı olduğum kayıtlara geçsin.
No lo sé. Me estoy poniendo ansioso o algo así. No puedo saber que es.
Bilmiyorum.l'm getting antsy or something. l can't figure out what.
Si, Spìke Uh le estoy pagando 100 mil al mes para que figure.
Yeah. Spike. Uh, Bunu hesaplaması için ona ayda 100.000 dolar ödüyorum.
Que figure en el acta, el testigo ha señalado inequívocamente a Krusty el payaso.
Tanığın nihayetinde Palyaço Krusty'i, gösterdiği kayıtlara geçsin.
Dejemos que Garrett lo explique.
Let Garrett figure that out.
Así que estás cogiendo con el Dr. Paley aquí... y él mencionó un paciente rico - un paciente rico y delicado... y tu dices que puedes ponerte en el testamento.
So you're fucking Dr. Paley here... and he mentions a rich patient- - a rich, zayıfient- - and you figure you can fuck yourself into the will. You know how to do that.
No creo que eso figure en el orden del día.
Sayın Başkan, bunun gündemde olduğunu sanmıyorum.
Héroe en acción, "Cómo comprar nuestro héroe de acción".
Action Figure Man, the "Nasıl Action Figure Man Alırsınız" bölümüyle.
No me interesan los créditos por el arresto o lo que figure en el informe.
Tutuklamayı yapmak ya da kayıtlara geçmek umurumda değil.
Escuchad, propongo una petición exigiendo que Ffynnon Garw, primera montaña del país de Gales, figure sobre todos los mapas de Su Majestad.
Bakın, bir talebim var... Galler'in ilk dağı olan Ffynnon Garw'ın... Majestelerinin haritalarında, dağ olarak yer alması için.
Vous avez arraché la figure à un des tueurs les plus sanglants de la forêt.
Amazondaki en gaddar katilin hakkından gelmişsin.
Nos pelearemos para que nuestro nombre figure el primero.
Gazetelere kimin adının çıkacağı konusunda sonra kavga ederiz.
Que figure en acta que el testigo vació un vaso con agua sobre mi mesa.
Tanığın bir bardak suyu masama döktüğünü kayda geçirin.
No hay ninguna que figure como la última conocida.
Son bilinen adresi yok.
Está bien, pero más vale que figure en la lista de invitados.
- Dua et konuk listesinde olalım.
Recibirá un contrato donde figure su sueldo y las horas de trabajo, cuando se lo encontremos.
Ücretini ve iş saatlerini belirleyen bir sözleşmen olacak. Yani işi bulduğumuz zaman.
Como para que figure en los registros tengo que decir que no soy feliz con el trato que estoy recibiendo.
Kayıtlara, kötü muameleye maruz kaldığımı belirteceğim.
Y es imposible que entre en esta base y no figure en la computadora.
Burada olup da bilgisayarda kaydının olmamasının imkanı yok.
Haría esto por ti, pero no creo que figure en el contrato.
Bunu senin yerine ben yapabilirdim ama kontratımızda bu olmadığı için- -
Haga un contrato en el que figure dónde, cuándo y cuánto pagará.
Sonra bir anlaşma hazırla.
Me figuré que sería un buen sitio para mí porque no tendrían más remedio que asomar la cabeza si querían matarme.
Oraya ne için gitmek istedin? Oranın uygun bir yer olduğunu düşündüm çünkü bana ateş etmeleri için ortaya çıkmak zorundaydılar ve diğer çocuklar burada, arkadaydı ortaya çıktıkları an, onları vurabilirdim.
Me figuré que necesitarías ayuda.
Yardıma ihtiyacın olur diye düşündüm.
Me lo figuré en cuanto la vi.
Görünce anlamıştım.
Figuré que podría tomar un trago contigo.
Birlikte biraz içeriz diye düşündüm.
Así es como yo lo veo, así que me figuré que podría ir al estadio de los Yankees.
Bunu bende farkettim, böylece Yankee Stadına gitmeye karar verdim.
Me figuré que intentaría algo.
İhtiyarın bir halt karıştıracağı içime doğmuştu.
Eso me figuré, y por eso lo seguí.
Ben de bunu düşündüm ve bu yüzden onu takip ettim.
Me figuré que estaban tras de mí, pero parece que estaba equivocado.
Benim peşimde olduklarını sanıyordum..... fakat öyle görünüyorki yanılmışım.
Oí rumores alrededor de los muelles y figuré si consiguiera algo sobre usted, podría valer dinero para alguien.
Rıhtım civarında bazı söylentiler duydum. Sizin hakkınızda bir şeyler öğrenebilirsem bunu paraya çevirebilirim diye düşündüm.
Me lo figuré.
Ben de öyle düşünmüştüm.
Me figuré que algún día haría que su talento valiera la pena.
Bu yeteneğini paraya çevirecek bir yol bulacağını anlamıştım.
Me lo figuré, simplemente.
Sadece tahmin ettim.
Pues me lo figuré, qué demonios.
Pekâlâ, öyle sandım. Ne olmuş?
Me figuré que eras tú.
Ben de sen sanmıştım.
Me lo figuré.
Tahmin ettim.
Bien, desde que empezamos a ser honestos... desde que empezamos a ser honestos... me figuré que yo te... diría que dejare la escuela y me volvere Pro.
Bir birimize karşı çok dürüst olduğumuza göre... Bir birimize karşı çok dürüst olduğumuza göre... Anladım ki sana okulu bırakıp... profesyonel olmaya karar verdiğimi söylemeliyim.
me Figuré algo como eso.
Ben de öyle bir şey düşünmüştüm.
No, no lo hice, conscientemente, porque me figuré que Claire no tendría ni idea de lo que estaba sucediendo, entonces- -
Hayır, özellikle seyretmedim. Çünkü Claire neler olup bittiğini bilmiyordu...
Me figuré que podrías modificar la válvula de Rillon
Ben de rillon valfini modifiye edebileceğini anladım.
Me figuré que más tarde o más temprano alguien vendría a arrestarme.
Eninde sonunda birinin beni gelip tutuklayacağını düşündüm.
Desde entonces, estadísticamente, no figuré para estar viva en el futuro me dificultó seguir adelante
İstatistiksel olarak, gelecekte hayatta olmayacağım için beni çalıştırmak, mantıklı değilmiş.
Vi esto y figuré que habías vuelto. No puedes faltar a la fiesta.
Bunu gördüm, demek ki bugün döndün, partiye gelmeme bahanen yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]