Translate.vc / español → turco / Halo
Halo traducir turco
564 traducción paralela
Tenía algo raro en la mirada. Un halo de misterio.
Gözlerinde tuhaf ve gizemli bir ifade vardı.
El pequeño Dennis se ha convertido en un angelito con arpa y un gran halo de color rosa.
Küçük Denny, elinde harpı ve başının üstünde büyük, yuvarlak gül rengi bir hale ile melek şimdi.
Vale, Fred, puedes dejar el halo sobre la mesa.
Tamam Fred, kanatları ve haleyi masaya emanete bırakabilirsin.
Shinza, ¡ puedo ver un halo sobre tu cabeza!
Shinzo, kafanın üstünde hale görüyorum!
Mira la luna con su halo.
Ayın etrafındaki haleyi görüyor musun? Yarın yağmur yağacak.
Agarrado a su halo y manteniéndolo derecho, ¿ eh?
Kuyruğundan yakalayıp kendine çektin, değil mi?
Lo creeré cuando me vea el halo en la cabeza.
Kafamın üstünde ışıktan bir halka görürsem inanırım.
- Toma tu halo.
Haleni de al.
Halo?
Merhaba?
- Como un halo dorado en su cabeza. - ¡ Aleta!
Saçlarının rengini altından almış gibiydi.
Y no tienen halo.
Kafalarının üzerinde hale de yok üstelik.
Sí que tienen halo.
Hayır, var. Haleleri var.
¿ Por qué no se compra otro halo?
Aziz efendi kendilerine yeni bir hale alirlar belki.
Si Van Cleve despide a tu chico, la calumnia tendrá un halo de verdad.
Ama eğer Van Cleve senin ufaklığı gerçekten kovuyorsa, emin ol bir bildiği vardır.
Hola, soy la chica Vip.
Halo, ben Vip kızıyım.
No te marchas aquí con ese halo sobre tu cabeza.
Başında o hale.. ... hâlâ duruyorken buradan gidemezsin!
El crítico de tu periódico dice que mis cabellos al viento son como un halo suave alrededor de mis ojos inmensos y provocadores, y que mi boca... mi boca es una rica travesía para las notas doradas.
Gazetede ki tiyatro eleştirmeni... saçlarımın, büyük güzel... gözlerimin üzerinde... bir hale gibi olduğunu... söylüyor. Ağzım ise... ağzım ise altın kelimelerin döküldüğü... çok güzel bir şelaleymiş.
Halo. Soy yo.
Merhaba, benim.
Halo, Gondo hablando.
Merhaba. Ben Gondo.
Halo, Gondo hablando.
Merhaba. Gondo konuşuyor.
Halo.
Merhaba.
Halo. Aquí es Gondo.
Merhaba.
Es como un halo.
Lunaparktaki gibi.
No voy a pretender nada, no tengo un halo encima mío.
Numara yapmayacağım. Aziz değilim.
Alrededor de su cabeza, el halo de una Madonna.
Başının etrafında Meryem Ana'nın halesi var.
¿ No saben que el halo que lleva lo compró?
Layık olduğunuz için o kutsal kimliği taşıdığınızı bilmiyorlar mı?
Las cenizas y el humo de épocas pasadas..... quedan suspendidas como la niebla matutina cuando cruza el universo..... dividido en torbellinos y remolinos.. .. y atravesándolos, la estrella fugaz.., mi ángel Ariel..... vuela con ojos deslumbantes, dejando un halo de luces fosforescentes..... a través del firmamento.
Girdap ve hortumların içindeki evrenin bazı bölgelerinin içinden... perdelerin içini kaplayan sabah sisi gibi geçen yılların duman ve külü... ve onların sayesinde, filizlenen yıIdız benim meleğim Ariel... parlayan fosfor gibi ışıIdayan izi ile... evrenin bir tarafından diğer tarafına... aynalı gözlerle uçar.
Con rayos X vemos una parte del Sol que normalmente es invisible un halo de gas a millones de grados la corona solar.
X-ray dalga boyunda görünür bölgede göremediğimiz Güneşin milyon derecelerde olan gaz halosunu yani güneşin halesini ( solar corona ) görürüz.
Alrededor de la Vía Láctea hay un halo de materia que incluye cúmulos globulares. Cada uno contiene hasta un millón de estrellas ancianas.
Samanyolunu çevreleyen halo içinde küresel kümeler bulunur ve her biri bir milyona varan yaşlı yıldızları barındırır.
Con rayos X vemos una parte del Sol que normalmente es invisible un halo de gas a millones de grados la corona solar. Con luz visible normal, las regiones más frías y oscuras son las manchas solares.
Kainattaki sayısız dünya benzeri gezegenlerdeki gibi, dünyamızda yaşamın kaynağı fosillerden bildiğimiz kadarıyla, dünyanın oluşumundan kısa bir süre sonra meydana geldi.
Alrededor de la Vía Láctea hay un halo de materia que incluye cúmulos globulares.
Yüzenlerle besleniyorlar ve her ikisinin de organik molekülleri saf hidrojen. Ama etrafta pekçok avcı olabilir, çünkü tüm yüzenleri ortadan kaldırırlarsa kendileri de yokolacaklar.
Como se debería de preservar un cierto halo de misterio, no se hará todavía ninguna revelación a cerca del brazo de quién ha resultado arañado.
Bir miktar gizem kalması için, kimin kolunda çürüklerin oluşacağı henüz açıklanmayacaktır.
Tu halo está ardiendo.
Halen kızardı.
Me van a salir alas y un halo.
Kanat açıp ışık saçacağım sanki.
Y mi corona, y mi halo, y mi libro de himnos y mis ramos.
Ve çelengim ve halem ve kitabım ve hurma dalım!
- Halo, talla 13...
- Hale, 13 beden.
Y un halo de luz blanca sobre ella, y sostenía un brillante crucifijo de plata.
Çevresi haleden yayılan beyaz ışıkla doluydu ve elinde pırıl pırıl parlayan gümüş bir haç vardı.
Mi psiquiatra dice que sufro el efecto halo, una tendencia de las viudas a idealizar a sus maridos muertos.
Psikiyatrım hale etkisi altında olduğumu söylüyor yani dulların ölmüş kocalarını mükemmel görme eğilimi altındaymışım
Desapareció... en un halo de gloria.
Muzaffer olmuş ortadan kaybolmuştu.
¿ Conoces la banda del Hoyo de las Ranas?
- Froll Halo çetesini duydun mu?
Bajo el halo de lluvia
Duştan ışık halkası aşağıya
Halo?
Alo?
Digo entendido o... la halo o qué?
- "Anlaşıldı" diyor muyum?
Parece que tengan halo, como los ángeles.
Arkasını görebiliyorsun. İçlerinde hale var sanki. Küçük, sıska melekler gibi.
Solo te falta el halo.
Yalnız başının üstünde bir halen yok.
Yo te voy a dar el halo.
Sana bir hale yapacağım.
Yo le sujeté escuchando cómo lloraba exprimiéndole hasta el último halo de vida que pudiese quedarle.
Ama ben onu tuttum, ağlayışını dinledim kalan son hayat zerresinin de yok oluşunu.
Hola.
Halo.
¿ Diga?
- Halo.
¿ Dónde está tu halo?
Hani kafanda hale falan yok?
Halo.
Alo.