Translate.vc / español → turco / Historia
Historia traducir turco
73,401 traducción paralela
Cuéntame una historia.
Bana bir hikaye anlat.
Durante 12 años, Holden Matthews ha permanecido en el hospital del condado como uno de los comas más prolongados de la historia.
12 yıl boyunca, Holden Matthews devlet hastanesinde yattı, 37 00 : 01 : 43,603 - - 00 : 01 : 45,938 tarihin en uzun süren komalarından birinde.
Vale, cualquier cosa de historia después de séptimo curso, - me la perdí.
Peki, tamam. 7. sınıf tarihinden sonraki her şeyi,... kaçırdım gibi.
Si quiere cambiar su historia, puede, pero es importante que sepa que cambiar su declaración podría dañar su defensa en un juicio.
Hikayeni değiştirmek istersen yapabilirsin, ancak değişen cevapların... mahkemede savunmana zarar verebileceğini bilmen önemlidir.
Una historia triste.
Acıklı bir hikaye.
¿ La prensa tratando de inventar una historia?
Basın bir hikaye çıkarmaya çalışıyor olabilir mi?
Correr por las escaleras y preguntarle a los chicos armados para que me cuenten su versión de la historia?
Merdivenlerden inip silahlı adamlara onların fikirlerini mi sormalıydım?
La historia de su vida...
Kaderi hep böyle...
Una historia increíble.
Çok iyi bir hikaye ama.
- ¿ No conoces la historia? - No.
Hikayeyi bilmiyor musun?
¿ De verdad no conoces esa historia?
- Hayır. - İnanamıyorum nasıl bilmezsin?
Una historia muy fea.
Korkunç tabi.
Es una larga historia.
Çok uzun hikâye.
Esa es una historia.
Bunun bir hikâyesi var.
Cuando terminemos nuestro trabajo, será la boda más normal y bonita ¡ de la historia de Evanston, Illinois!
Burada işimiz bittiğinde bu düğün Evanston, Illinois tarihindeki en sıradan ve en güzel düğün olacak!
Es la historia de un guerrero legendario... que viene en ayuda de esos... oprimidos por la tiranía y la injusticia.
Efsanevi bir savaşçının hikayesi Zulüm ve adaletsizlikle ezilenlerin yardımına gelen efsanevi bir savaşçının hikayesi.
Ahora es cuando te cuento una historia de una brillante quinceañera de Oregón, llamada Annabelle.
Hayır, Oregon'daki Annabella isimli 15 yaşında zeki bir kız hakkında bir hikaye anlatacağım.
No, ha sido una historia genial.
- Evet, harika bir olay.
Participantes voluntariosos en la que algún día será considerada... la mayor expedición científica y religiosa en la historia humana.
Bir gün en büyük bilimsel ve dini yolculuk olarak görülecek... bir şeyin parçası olmak isteyen gönüllü katılımcıları.
Conozco la historia de la insurgencia, cómo está estructurada y tengo varios contactos.
Direnişin geçmişini ve nasıl yapılandığını biliyorum. Ve birçok bağlantım var.
Cada cicatriz tiene una historia.
Her yara ayrı bir hikayedir.
Es la misma historia básicamente.
Hepsinde aynı temel sonuç var.
¿ Podemos leer otra historia?
Başka bir hikaye okuyabilir miyiz?
Quiero contarte una historia.
Sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
Que las cosas hayan terminado mal no implican que la historia completa tenga que cambiar. Lo conocía.
Çünkü işler ters gitti ve bu bütün hikayenin değişmesi...
Estaba atrapado en tú y yo y nuestra historia y todo lo que implica.
Se, ben, geçmişimiz ve tüm gerekliliklere o kadar saplanmışım ki.
Estamos a punto de reescribir la historia completa de la humanidad.
İnsanlığın tüm hikayesini yeniden yazmak üzereyiz.
Tengo la sensación de que Fred y Dawes tienen una historia.
Fred ve Dawes'ın bir geçmişi varmış gibi bir his var.
Esa es una historia, me agrada.
Bu bir hikaye, hoşuma gidiyor.
No dije que fuera la historia completa.
Bütün hikayenin bunun olduğunu söylemedim.
Saber la parte de la historia que tú y Fred Johnson dejaron fuera.
Hikayenin bölümünü bilmek Sen ve Fred Johnson'tan ayrıldık.
Ahora, esa es la historia.
Şimdi bu bir hikaye.
Les contarás tu historia.
Onlara hikayeni anlatacaksın.
¿ Ahora va a contarme una puta historia para convencerme de esta mentira?
Oh, şimdi bana bir hikaye anlatacaksın şimdi Bu saçmalık beni satacak mı?
Cuando llegues allí, les contarás tu historia.
Oraya vardığınızda hikayenizi anlatacaksınız.
Es una historia muy, muy vieja, y algunas cosas son verdad y otras no.
Çok eski bir hikaye, ve birazı doğru birazı ise yanlış.
Hubo un momento en la historia en que las únicas dos personas que sabían qué era volar eran los hermanos Wright.
Bir zamanlar uçmanın nasıl bir şey olduğunu bilen sadece 2 kişi vardı. Onlar da Wright kardeşlerdi.
Por eso los diarios piensan que es tan buena historia.
O yüzden de basın çok iyi bir hikaye olduğuna inanıyor.
Necesito una historia, víctimas y villanos.
Anlatıcı, mağdurlar ve kötüler olsun.
Les contaré una historia de la que no sé nada.
" Sana hiçbir şey bilmediğim bir masal anlatacağım.
No quiero escuchar... una historia que no pueda borrarme.
Duyamayacağım bir hikaye duymak istemiyorum.
Déjame adivinar. ¿ Te contaron la historia de Doug Grant?
Tahmin etmeme izin ver. Doug Grant'ın hikayesini size söylediler mi?
La puta sombra, cuenta toda la historia.
Lanet gölge, hakkındaki her şeyi söyler.
Quiero contarle una historia, Juez.
Bir hikaye anlatmak istiyorum Hakim Bey.
Es una gran pregunta para la clase de historia, pero si la Bestia llega ahora a Wellspring y la deja desierta, la magia muere en Fillory.
Tarih dersi için harika bir soru olurdu bu. Canavar şu an Wellspring'e gidip kurutana kadar içine çekerse Fillory'de büyü kalmayacak.
Disculpa, Henry, es una historia fascinante,
Affedersin Henry. Bu epey büyüleyici.
Usted cambió la historia.
Tarihi değiştirdiniz.
No hay razón para que Snyder no crea su historia.
Snyder'ın, onların hikayesine inanmaması için sebep yok.
Por supuesto que eso significaría que no debe quedar ninguna evidencia que lo contradiga. Nada o nadie que podría alterar la delicada historia que tú y yo estamos contando.
Tabii ki bu, arkamızda rahatsız edici deliller bırakmamak ve anlatacağımız hassas hikayeleri çürütecek kimse olmaması demek.
¿ Cuál es tu historia?
Hikayen ne
Cubriremos el área del choque, diré una historia convincente y la próxima semana nadie en mi área recordará lo que pasó.
Kaza bölgesini örtbas edeceğiz, ikna edici bir hikaye anlatacağım, Ve önümüzdeki hafta boyunca, benim blokumdaki hiç kimse Neler olduğunu hatırlar mısın.