Translate.vc / español → turco / Horas
Horas traducir turco
65,671 traducción paralela
Cobraban la tarifa estándar por aparcar, al mes y por horas.
Saatlik, günlük ve aylık park ücretlerini standart fiyat üzerinden fiyatlandırıyorlardı.
He estado conduciendo este taxi olvidado por Alá durante 30 horas.
Allah'ın unuttuğu bu taksiyi 30 saattir kullanıyorum.
Teníamos horas.
Elimizde saatler vardı.
Y has de tomar dos de estas cada ocho horas.
Ve bunlardan iki tane alman gerek. Her sekiz saatte bir.
Necesito la transcripción de una llamada realizada entre estos dos números a lo largo de las 24 horas de este día.
Şu tarihte 24 saatte bu iki numara arasında yapılan görüşmelerin deşifre edilmesi lazım.
Saul no ha salido por unas horas, ¿ verdad?
Saul bir kaç saatliğine dışarı çıkmadı, değil mi?
Esa mujer que acaba de entrar ha venido dos horas después de que me apuntara en la lista.
İçeri giren kadın siz adımı listeye ekledikten iki saat sonra geldi.
Estará encerrado durante 72 horas.
72 saat boyunca kilitli kalacak.
Tomadas cuatro horas antes de la explosión.
Patlamadan dört saat önce çekilmiş.
Necesito la transcripción de una llamada realizada entre estos dos números durante las 24 horas de esta fecha.
Şu tarihte bu iki numara arasında yapılan görüşmelerin deşifresi lazım.
Dijeron que estarías dormido 12 horas más por lo menos.
En az 12 saat daha baygın kalacağını söylediler.
Esto provocó un incidente en el que el señor Quinn retuvo a Franny y a su niñera como rehenes por varias horas.
Bunun sonucunda Bay Quinn'in Franny ve bakıcısını bir kaç saat boyunca esir aldığı bir olay yaşanmış.
La noche antes de la explosión pasó unas cuantas horas manipulando la furgoneta que Sekou Bah iba a conducir al día siguiente.
Patlamadan önceki gece, Sekou'nun ertesi gün süreceği minibüsle birkaç saat uğraşmış.
Las próximas horas son críticas, y estamos haciendo
Önümüzdeki birkaç saat kritik.
Si las próximas horas son críticas, No debería estar aquí.
Önümüzdeki birkaç saat kritikse burada olmamam gerek.
El brazo ha estado sangrando durante horas.
Kolda saatlerdir kanama var.
Bueno, hemos estado despiertos durante 36 horas, así que...
36 saattir ayaktayız.
Y solo estaré aquí las próximas 24 horas así que si quiere ver a sus hijos, tendrá que venir a verme en persona.
Ve 24 saat daha buradayım, eğer çocuklarını görmek istiyorsan, buraya gelip beni görmen lazım.
Volvió dos horas más tarde.
İki saat sonra geri geldi.
Sin embargo, se hallaron vestigios durante las 48 horas siguientes en los sitios donde las personas desaparecieron.
Ve ayın 14'üne 48 saat kala çok fazlalaştılar. özellikle de ayrıIışların olduğu yerlerde.
Me pasé horas explicándote lo que hago aquí y no hay ni una sola palabra sobre mí.
Sana burada ne yaptığımı saatlerce anlattım. Kitabında tek kelimesi bile yok.
Había registrado cientos de horas debajo del agua, pero los accidentes ocurren.
Yüzlerce saat su altında geçirdi ama kazalar olabilir.
No duré ni dos horas.
İki saat dayandım.
Según nuestra información, en menos de dos horas, empezará una guerra nuclear no sancionada.
Aldığımız istihbarata göre, iki saat içinde onaylanmamış bir nükleer savaş başlatacak.
Señor, parece que separatistas ucranianos tomaron control de un submarino nuclear armado y podrán atacar en dos horas.
- Sayın Başkan, Ukraynalı bölücüler... zırhlı bir denizaltıyı ele geçirmişler iki saat içerisinde de füze saldırısı gerçekleştirebilirler.
Todas las batallas que he ganado... todas las muertes de las que he escapado, todos los sacrificios que me han desangrado, volverán a repetirse para que las cosas vuelvan a donde se encontraban hace solo unas horas.
Kazandığım her mücadele... Ölümden her kurtuluşum her fedakarlığım daha birkaç saat önce sahip olduklarıma kavuşmam için tekrarlanmalı.
¿ Debo estar preocupado de que te haya llevado casi dos horas contármelo?
Bunu bana söylemek için üstünden neden iki saat geçtiğini sormalı mıyım?
Y mientras que el motivo de Billy por separarnos es dolorosamente transparente, me llevó dos horas contártelo porque intento sacar esta conversación de mi cabeza... pero no soy capaz de hacerlo.
Billy'nin bizi ayrı düşürme çabası hiç kuşkusuz ortada. Bu çabasını sana açmam iki saatimi aldı. Çünkü bunu kelimelere döküp kafamdan atabilmek için bile öldüm öldüm dirildim.
El alijo estará en tierra en unas horas, como mucho.
En geç birkaç saate hazine burada olur.
Pasé las últimas 24 horas en el teléfono con él.
Son 24 saati o sapıkla telefonda geçirdim.
Durante las últimas horas, unos terroristas han matado a cuatro de los Rangers que abatieron a Bin-Khalid.
Son birkaç saatte teröristler Bin Halid'i öldüren askerleri öldürdüler.
Ya que todo lo que tenemos sobre Henry es lo que John le ha oído decir, no podemos detenerlo más de 24 horas.
Henry ile ilgili elimizde olanlar sadece John'un duyduklarından ibaret. O yüzden 24 saat göz altınta tutamayız.
Aterrizaremos en Stanstead en siete horas. Tenedlo todo listo para empezar en el acto.
Yedi saat içinde Stanstead'da oluruz.
Qué shock. Honestamente, si haríamos medio tiempo para todas... sus horas extras seríamos ricos.
Aslında zamanımız olsa çok daha fazla çalışacak ve biz de zengin olacağız.
Era Vd. el que estaba dispuesto a rendir esta posición a Long John Silver hace tan solo unas horas.
Bu pozisyondan vazgeçmeye hazır oldun Birkaç saat önce Long John Silver'a.
En cuestión de horas, no habrá ningún lugar seguro en toda esta isla, más peligroso aún por el hecho de que el puerto se ha dejado desamparado.
Birkaç saat içinde, Bu adada durmak için güvenli bir yer olmayacak, Gerçeği ile daha tehlikeli
En unas horas, los últimos restos de su régimen redirán el fuerte, dejando la isla completamente bajo nuestro control.
Birkaç saat içinde rejiminin kalan diğer üyeleri Kale, Adayı tamamen bizim kontrolümüz altında bırakıyoruz.
Se marchó con una escolta hace horas para realizar el intercambio.
Saat önce bir eskortla ayrıldı. Değişim yapmak.
A estas horas seguramente ya estén en las cercanías de la ciudad.
Şimdiye kasabaya yaklaşmışlardır.
No obstante, el gobierno insistió en asignarle a su suegro y los suyos seguridad las 24 horas.
Yine de hükümet kayınpederiniz ve ailesine tüm gün güvenlik servisi atamakta ısrar etti.
Hace unas horas que no hago contacto.
Ona birkaç saat önce ulaşamadım.
Los informes de hace unas horas hablan de Carolina del Norte o Virginia.
Birkaç saat önceki haberlerde Kuzey Karolina ya da Virginia'da dendi.
Pero creemos que podemos atraparlo en las próximas 24 horas.
Ama onu 24 saat içinde yakalayabileceğimize inanıyoruz.
En unas horas.
Birkaç saate.
Estoy acostumbrada a un día de 14 horas.
14 saatlik bir güne alıştım.
Recoge a los niños y te veré allí en unas horas.
Bir şeyler oluyor. Sen sadece çocukları alıp birkaç saat içinde benimle orada buluş.
Detonaron un pulso electromagnético en la estratosfera hace varias horas.
Birkaç saat önce atmosferin üst kısmında EMD silahı kullandılar.
- Llevará 4 horas sacar todo el oxígeno.
Oksijeni boşaltmak... -... aşağı yukarı 4 saat sürecek.
Dos horas, quizá una y tres cuartos.
İki saat. Belki de bir saat kırk beş dakika.
Si quieres hablar de tu novia, las horas de orientación están publicadas.
Kız arkadaşın hakkında konuşmak istersen rehberlik saatleri yazıyor.
Y es crucial para hacerlo lo antes posible dentro de 24 horas.
Ve raporun en az 24 saat içinde alınması çok önemli.