Translate.vc / español → turco / Kar
Kar traducir turco
243,250 traducción paralela
¿ Mujer y dos hijos? No tengo ninguna privacidad en casa.
Karın ve iki çocuğun varken evde hiç özelin olmuyor.
¡ Quítate la bata!
Çıkar hadi!
O iré a tu rey y le diré lo perfectamente bien que conozco a su mujer.
Yoksa krala gider ve karısını ne kadar iyi tanıdığımı anlatırım.
Solo sácamelo, Kay.
Çıkar onu içimden Kady.
Si dice las palabras "acuerdo", "de" o "confidencialidad", le voy a patear el culo.
Sen de gizlilik anlaşması dersen toplarını kıçından çıkarırım.
Al tío le dispararon, pero todavía saca canciones.
Kurşun yedi ama hala albüm çıkarıyor.
Aplástalas y después lo bates.
Önce ez, sonra karıştır.
La última vez que le vio su mujer, salió furioso de la sala de partos justo después de que naciera.
En son karın seni bebek doğduğunda hastaneden hiddetle ayrılırken görmüş.
Escupe, vamos.
Çıkar onu bakalım. Hadi.
¡ Esto es muy estúpido!
- Resmen aptallık! - Çıkar şunu!
Es solo cuestión de tiempo hasta que una zorra cazafortunas me atraiga hasta su trampa de miel.
Servet avcısı bir fahişenin beni baştan çıkarıp tuzağına düşürmesi bir an meselesi.
Mapa actual de GPS del área de D.C.
D.C. bölgesinin mevcut GPS haritasını çıkarın.
Mi esposa...
Teğmen... Karım...
O terminar con flechas en nuestras espaldas. Oye, dijiste que te gustaba estar en el campo.
Eğer farklı yönlere koşarsak, güvenli bir yere gitmek için yeterli bir süre kafası karışacak.
Mezclándose en ella, si quieres.
Şimdi karıştır onları, istersen.
Mezlaré la sangre...
Kanları karışsın..
Perdón, me equivoqué.
Affedersiniz. Karıştırdım.
Mi esposa ha pasado los últimos 14 años criando a nuestro hijo sola.
Karım son 14 yılı oğlumuzu tek başına büyüterek geçirdi.
El hombre tiene una esposa e hijo, y aun así me pidió que abandonara la mía.
Adamın karısı ve çocuğu olduğu halde benden kendi ailemi terk etmemi istedi.
Será como si nunca hubiera abandonado a mi esposa e hijo.
Karımla oğlumu hiç terk etmemişim gibi olacak.
Resultó ser que abandonar a mi esposa e hijo, aunque fuera por salvar al mundo, fue... un error.
Anladım ki dünyayı kurtarmak için bile olsa karımı ve oğlumu terk etmem hataymış.
Gideon, sácanos de aquí.
- Evet. Gideon, çıkar bizi buradan.
El poder absoluto corrompe, Sr. Rory.
- Hepinizin aklından geçiyor. - Mutlak güç yoldan çıkarır Bay Rory.
¡ Vamos a llevárnoslo de aquí!
Onu hemen buradan çıkarıyoruz!
¿ Sí, jefe? Mick Rory se ha perdido.
Şimdiye 1984 için yola çıkarız sanıyordum.
De acuerdo. ¿ Y qué hay del resto del equipo? Bueno, el profesor y Jax están trabajando en un proyecto secreto para Thawne.
Mızrak arzularımızı, zayıflıklarımızı nefretimizi ortaya çıkarıyor.
Se llamaba Black Canary.
- Gideon, çıkar bizi buradan. Olumsuz, kaptanlar.
Si viene un extraño a casa a revisar mis cosas, ¿ qué derecho tengo a saber quién es?
Bir yabancı evime gelip eşyalarımı karıştırmak isterse, kim olduğunu öğrenme hakkım var mı?
Aquí dice que Reid estuvo implicado en una persecución a gran velocidad.
Reid yüksek hızlı bir takibe karışmış.
Dice que llevaba vaqueros y que estaba muy confuso. Y...
Kot giyiyormuş ve kafası çok karışıkmış.
Está bien, está claro que esto es poco de momento pero... hay muchas Rosa Medina en México.
Karınca duası okumak gibi, ama Meksika'da bir sürü Rosa Medina var.
Si analizan el ADN, el suyo estará por toda la habitación.
DNA testi yapsalar odanın her yerinden DNA'sı çıkar.
Por eso las cosas pasan de estar claras a difusas.
Bu da kafanın karışmasına yol açıyor.
La combinación de drogas provoca un estado disociativo y explica la pérdida de memoria.
Uyuşturucu karışımı dissosiyatif hal yaratır ve hafıza kaybını açıklar.
De acuerdo, diviértanse.
Pekala o zaman, keyfini çıkarın.
Desaloje o será removido ".
"Tahliye edilecek ya da zorla çıkarılacak."
Si no, lo negará y solo serán habladurías.
Diğer türlü, reddedecektir. Yoksa mesele koca-karı dedikodusuna döner.
Estoy confundido. ¿ Hablaba por teléfono? Sí.
Kafam karıştı, telefonda mıydı?
Antes de finalizar la compra, sus abogados descubrirán la trampa.
Satın almayı tamamlamadan önce, avukat ordusu, hinliğimizi hemen ortaya çıkarır.
Y donde dejé a mi esposa.
- Hem karımı da orada bıraktım.
Mostrádmela, quitaos la ropa.
Elbiselerini çıkar ve bana göster.
Quitaos la ropa u os la arranco.
Kıyafetlerini hemen çıkarmazsa onları ben çıkarırım!
Me quedaría viudo, sin duda. Y esa sería la causa de la guerra.
Savaş sebebi olduğu gibi hiç kuşkusuz karım da olmayacak.
Mi consejo es que la rescatéis, pero no a un precio que acabe con nosotros.
Size tavsiyem Lordum karınızı elbette kurtarın fakat bunun bedeli boğazlarımızın kesilmesi olmasın.
Antes de que la negociación empiece, el pollino desea constatar que su esposa está bien.
- Müzakereler başlamadan önce domuz dediğiniz bu herif karısının iyi olduğuna emin olmak istiyor.
Sus hijos mueren de enfermedades, su esposa muere dándole hijos.
Çocukları hastalık yüzünden ölüyor, karısı onlara çocuk vermeyi bıraktı.
Ojalá que no la tome como su esposa... o de lo contrario perderemos nuestra fortuna.
Umarım karısı için onu almaz. ... yoksa servetimiz kaybolur.
Mi esposa, Katrina...
Karım, Katrina...
Está confundiéndote, tío.
Kafanı karıştırıyor dostum.
A mí me parecen unas últimas palabras apropiadas.
Laf yerindeyse önce biraz kafasını karıştırıp, işini sonra bitireceğim.
Viajamos atrás en el tiempo hasta 1916 e impedimos que la Legión se haga con la Lanza del Destino desde un principio.
Zamansal Bölge'den çıkarıldık.