Translate.vc / español → turco / Lead
Lead traducir turco
97 traducción paralela
"Sólo el amor puede mostrarte el camino".
Çağımızın balladı. "Only Love Can Lead the Way."
"Sólo el amor puede mostrarte el camino"
"Only Love Can Lead the Way." Sarhoş eder adamı.
¿ Dónde está el papel de Bonanza en Lead Mountain?
Bonanza holdinginin listesi nerede?
¿ Recuerda la chica de Lead Hill que encontramos boca abajo con un cuchillo en la espalda y el forense certificó suicidio?
Lead Hill'de sırtında bıçakla yol ortasında yüzüstü yatan... kızı hatırladın mı? Adli doktor intihar demişti.
# Don't lead me on if there's nowhere
* Kandırma beni eğer başka bir yer yoksa *
Sr. pies de plomo, Sr. camino caliente, Sr. cabeza de motor?
Bay Lead Foot, Bay Hot-Rodder, Bay Motor Head?
Correcto, por 10 puntos. "El plomo de la vida tranquila.."
10 puan için doğru. "Lead lives of quiet- -"
perdimos un buen hombre llamado Hendricks, un par de F-4jocks, igual que Sandy Low Lead.
Hendricks adında çok iyi bir adamı kaybetmiştik. Birkaç F-4 pilotunu, hatta Sandy Lolitte'i.
DAVID ST. HUBBINS Guitarra principal
DAVID ST HUBBINS Lead Gitar
NIGEL TUFNEL Guitarra principal
NIGEL TUFNEL Lead Gitar
¡ Nigel Tufnel en la guitarra principal!
Lead gitarda, Nigel Tufnel!
No soy una experta. lo que sé es que cuando varias máquinas están enganchadas... se pueden detener desde la primera máquina.
Ben uzman değilim ; ama motorların ikisi askıya alındıgında her şey ana makine from the lead engine.
Si paras la primera, todas paran.
Stop the lead engine, sayesinde çalışıyor.
- General Hill desea informarle que el va a Gettysburg esta mañana con su mariscal de campo, Heth.
- General Hill wishes to inform you that he is going to Gettysburg this morning with his lead division general, Heth.
- Soy directora de Lead Generation.
- Aracı bölümünün müdürüsün.
Sí, hay uno, el grupo se llama PFLAG,
Evet, var. LEAD adında bir grup.
PFLAG.
LEAD.
Lead the way.
İzliyorum.
# Guíanos, por temor que vaguemos demasiado lejos #
# Lead us, lest too far we wander #
# Ilumina el camino, abajo, arriba # # que nos conduce al amor #
# Light the path below, above # # And lead us on to love #
Bob Klose tocaba la primera guitarra pero abandonó el grupo después de grabar el tema de Syd "Lucy Leave".
Lead gitarda Bob Klose vardı. Fakat demo olarak Syd'in "Lucy Leave" şarkısını kaydettikten kısa süre sonra gruptan ayrıldı.
El que canta o toca la primera guitarra.
Esas oğlan, şarkı söyleyen veya lead gitar çalan kişidir.
A Stevie, el guitarrista principal, le creció un séptimo dedo.
Lead gitar çalan Stevie'nin bir gece yedinci parmağı çıktı.
Why lead me through a life of misery when you don't care a bag of beans for me
Neden sefil bir hayatım olsun... Üç kuruşluk değerim yok madem...
Señor, a mi hermana le dijeron de un hombre que se parece a nuestro padre en Lead, y estaría agradecido si esta tarde pudiera ir a ver y trabajar esta noche para pagarle.
Efendim. Ablam, Lead yakınlarında babamın fotoğrafına benzer biri... olduğunu duymuş. Öğleden sonra gidip bakabilirsem, minnettar olurum.
Tom Smith, de Lead.
Lead'li Tom Smith.
From death, lead me to eternal life.
Ölüm, beni sonsuz hayata götür.
Ahora soy ministro en Lead.
- Şimdi Lead'te bir papazım.
- Eso cantó mi parte?
- That sang my lead?
La india está en Lead, no en Cheyenne.
O kadın Lead'de, Cheyenne de değil.
una vez enterado de la situación para contratar a los pistoleros sin robar, traerlos aquí y ayudarnos sin detenerse a coger en Lead.
Durumu öğrenince, hırsızlık yapmadan adamları toplar, buraya getirir ve düzüşmek için, Lead'de mola da vermez.
Hearst muda su central de operaciones a Lead y yo tengo que ocuparme de todos sus otros intereses fuera de la minería en el campamento.
Hearst idari karargahını Lead'e taşıyor. Ben de kamp içinde maden haricindeki çıkarlarını görmüş oluyorum.
Puedes llevar a un caballo al agua
nbsp ~ Well, you can lead a horse to water ~ nbsp
Esta bien, 44 lead bronco.
"I formasyon" 44. oyun.
Al menos ellos no son el cantante líder más feo y gordo con piel horrible.
En azından onlar iğrenç tenli, yaşayan en şişman ve en çirkin lead vokal değiller.
Hay una nueva ciencia, "Lead Memory," que probará al jurado que mató a su ex-compañero.
Ama "kurşun hafızası" denen yeni bilim eski ortağını öldürdüğünü jüri karşısında da ispat eder.
Mi laboratorio a casado los isótopos lead, del residuo de disparo de la víctima... Con los del cañón del arma que encontramos al registrar su casa...
Laboratuvarımız, kurbanın üzerindeki kurşun izotoplarıyla evinizde bulduğumuz silahtaki kurşun izotoplarını karşılaştırdı ve bir eşleşme buldu.
Ella es la "lead jammer".
Baş Jammer o.
Nunca usa púa. Toca las secciones rítmicas y los solos con los dedos.
Krieger asla pena kullanmaz lead ve ritim gitarı her zaman tırnaklarıyla çalardı.
Una pista.
Hot Lead?
Bueno, Hot Lead fue una banda de covers de Heavy Caliber.
Pekâlâ, Hot Lead Heavy Caliber'in taklidiymiş.
Entonces ustedes le pidieron que se marchara. ¡ Somos los Hot Lead!
Siz de bu yüzden ayrılmasını istediniz.
Somos la banda de covers de los Heavey Caliber.
Biz'Hot Lead'iz! Biz Heavy Caliber grubunun devamıyız.
El primer cantante de los Hot Lead, Tyler Sims, pasó cuatro meses en prisión por atacar a Mitch Wagner.
Hot Lead'in ilk solisti Tyler Sims... Mitch Wagner'a yaptığı o saldırı yüzünden ilçe hapishanesinde dört ay yatmış.
Es una chica y nosotros somos Hot Lead.
- O bir kız. - Ve biz de Hot Lead'iz.
Mitch lo reemplazó en Hot Lead y luego Tyler atacó a Mitch.
Mitch Hot Lead'de onun yerine geçti... Ve Tyler da ona saldırdı.
¿ Te importaría hablarnos de tu audición para Hot Lead el año pasado?
Geçen yıl Hot Lead için girdiğin ses sınavı hakkında bir şeyler sorsak sorun olur mu?
Deberías estar en Hot Lead.
Belki de Hot Lead'de olmalısın.
Hunt holds on at fiirst, and the Mets lead two to one.
Hunt vurdu ve Mets iki sayı birden yaptı.
En primer lugar, ¿ por qué Tanaka just lead him into the trap?
Öncelikle, Tanaka onu neden hemen tuzağa sürmedi? Depoya girmesine gerek yoktu.
Nadie puede ser acusado de algo.
There is no offense today, and no one to lead the way..