English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / español → turco / Limbo

Limbo traducir turco

474 traducción paralela
Y se quedó en el limbo.
Ayrıca baban risk altındaydı.
¿ Por qué no te quedaste tú en el limbo?
Sen neden risk altında değildin?
Yo también, pero no en el mismo limbo.
Ben de risk altındaydım. Ama aynı risk değil.
Se quedan en una región entre ambos mundos, llamada limbo.
Dünyalar arasında Limbo denen bir yerde kalırlar.
" Elysium es la mayor de las Islas Limbo.
Elysium, Limbo adaları'nın en büyüğüdür.
En el limbo.
Zindanda.
Según sus creencias, la Tierra era plana, y, si se desviaban de su rumbo, los vientos negros los empujarían al oeste, más allá del mar venenoso, y caerían, por el fin del mundo, al limbo.
Ne de olsa dünya düzdü. Çok uzaklara yelken açtıklarında, Karayel onları batıya doğru uzanan zehirli deniz boyunca dünyanın bir ucundan limbonun içine sürüklüyordu.
Estás ahora en una especie de limbo.
Ne o tarafta ne bu tarafta. Ortadasın.
Estoy muerto. O estoy inconsciente. O estoy en el limbo en algún lugar.
Ben öldüm ya da kendimden geçtim ya da arafta bir yerde kaldım.
Y en lo más profundo de este limbo recibió un mensaje de los habitantes del mundo futuro.
Ve bu derin belirsizlikte gelecek dünyanın insanlarından bir haber ulaştı.
Yo creo que irá al Limbo.
Sanırım, bilinmezliğe gider.
Al Limbo chino, enorme y vacío, donde vagará, perdido y lloroso.
Bir büyük ve boş Çin bilinmezliği orada dolaşıyor, kaybolmuş, ağlıyor. - O iyi.
Ese niño está en el limbo jurídico.
Yasal olarak, o çocuk şu an hapiste.
No salimos del limbo a los 17 años y es inútil querer fingirlo.
17'sinde gökkuşağından çıkmadık, öyleymiş gibi davranmak saçma.
¡ Están en el limbo!
Dikkat!
Lo enviaste al limbo.
Onu bir çıkmaza sürükledin.
El nombre del tipo es Limbo.
Adamın adı Limbo.
- Busquemos a Limbo. ¡ Julio!
Limbo'yu yakalayalım.
En la paz del Limbo ellos me acogerán.
Huzurlu Araf'ta beni karşılayacaklar.
Ella es como un limbo sobre mi.
Benden biraz uzaktaydı.
Y ahora vago por la Tierra en el limbo hasta que acabe la maldición.
Şimdi ortadayım. Kurt adamın laneti kalkana kadar dünyada dolaşacağım.
Entiendo que vagaré por la Tierra en el limbo, como muerto viviente, hasta que la descendencia del lobo termine y acabe la maldición.
Ve şimdi ortadaymışım. Kurt adamın soyu tükenene ve laneti kalkana... kadar yaşayan bir ölü olarak dünyada dolaşacağım.
¿ Ella esta en una especie de limbo?
O bir tür boşluk çerisinde öyle mi?
¿ Qué pasa cuando te invité a mi fiesta de limbo desnuda?
Ya seni davet ettiğim çıplak limbo dans partisi?
Puedo bailar limbo por el pasillo.
Unut gitsin, anne. Doğrudan dünya evine girebilirim.
PURGATORlO : CUNA DE LA FAMOSA limbo HAMBURGUESA
ARAF BURGERİN MEŞHUR AZAP EVİ
Condenados a vagar en un limbo eterno en el que nuestras almas no tendrán ninguna paz.
Ruhlarımızın sonsuza kadar huzur bulamayacağı limboya hapisle lanetleniriz.
Sí, tal vez llegue tarde al último avión al limbo.
Evet, belki "araf" tan kalkan son uçağa yetişememiştir.
- Qué bien!
Oooo. Limbo.
es tiempo de limbo.
Fıstığı kaldırın, limbo dansı zamanı.
Limbo, estúpido.
Cehennem salak şey.
Pasamos por algo terrible. ¿ Dónde está Io del limbo?
Çok ciddi badireler atlattık peki nerede şu Cehennem zımbırtısı?
En el colegio, Donald presentó a la señorita La Della al limbo.
Göster ve anlat ta, ukala Donald Bayan La Della'yı limbo yapmaya davet etti.
Deberías ir a Jamaica y hacerte bailarina de limbo.
Jamaika'ya gidip, limbo dansçısı olman lazımmış.
La mamá de Janie tenía un bastón y bailamos limbo.
Janie'nin annesi iki sandalyenin arasına süpürge sapını koydu ve limbo yaptık.
- Correcto. Y nuestro trabajo es ayudar a mi padre a regresar del limbo antes de que se diluya y nos deje con nada.
Bizim görevimiz, babam eriyip kaybolmadan ve bizi eli boş bırakmadan önce onu kaçıklar diyarından geri döndürmek.
Por lo visto no está a gusto aquí, en el Limbo.
Burada, Shangri-la'da pek mutlu değil galiba.
A este limbo, entre el paraíso y el infierno.
Ve de seni buraya getirmemi. Yer ve gök arasındaki bu yer.
¿ Han estado merodeando en el limbo desde los'50, preguntándose que pasaba?
50'lerden beri ne olacağını merak ederek Araf Diyarı'nda aylak aylak dolaşıyor muydunuz?
No voy a comportarme como un bebé por todo esto. Recuerdo algo sobre una vara de limbo.
Limbo çubuğuyla ilgili bir şey hatırlıyorum.
Sí, había una vara de limbo.
Evet bir limbo çubuğu vardı.
¿ Como podría ser el centro de atención si tu hacías el limbo en un vestido de sequin y un corpiño que levantaba todo?
Doldurulmuş sütyenin ve pullu elbisen dururken ben nasıl ilgi odağı olabilirdim ki?
Por eso estoy aquí, en el limbo.
Bu nedenle böyle arada sıkışıp kaldım.
Le dije que no podía estar más en este limbo de separación, y a menos que ella quiera que el matrimonio termine,
Ona artık ayrı kalmaya dayanamadığımı söyledim. Boşanmak istemiyorsan, evlilik danışmanına gidelim, dedim.
Espero que el Dr. Gottfreund no se le abra la hernia cuando empiece a bailar el mambo.
Umarım Doktor Gotfreund'un limbo dansı yaparken fıtığı azmaz.
Todo el mundo limbo.
Hadi herkes limboya!
- Pasaré la eternidad en el limbo.
- Şimdi ise araftayım.
- ¿ El limbo?
- Araf mı?
Sitting here in limbo
Göreceksin adamım. Göreceksin.
Limbo.
Limbo?
¡ Limbo!
Limbo!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]