Translate.vc / español → turco / Lästima
Lästima traducir turco
10,850 traducción paralela
Qué lástima, la virgen de quince años no lo logró.
- Ne yazık ama on beşlik bakire işi kıvıramadı.
Bueno, eso es un lástima, Sally, porque ya no tengo zanahorias pero tengo chocolate.
- Pekala, yazık oldu, Sally, çünkü havucum kalmamış ama evde biraz çikolata olacaktı.
Le hablaba a ella como si fuera un caballo de tiro, a los que se tiene lástima.
Onunla, acıdığı zavallı bir yük beygiriymişçesine konuşurdu.
Eso fue lo que... cuando dices que no lo soy suena a que piensas que lo soy, y eso me lastima.
Sen böyle düşünmediğini söylediğinde aslında öyle düşünüyormuşsun gibi anlaşılıyor, bu da oldukça kırıcı.
Me dan lástima los que no saben de esto.
Bunun burada olduğundan bihaber olan tüm o insanlar için üzülüyorum.
Ya deja de dar lástima y supera esta mierda de una vez.
Bunu boş vermelisin ilgi manyağı kadın.
Qué lástima, porque mira lo que te traje.
Ne yazık. Burada biraz var.
Miren, esto me lastima.
Dinleyin, gerçekten çok acıtıyor.
Es una lástima.
- Yazık oldu.
¿ No te da lástima mi hija?
- Kalk artık! - Kızıma acımıyor musun?
Es una lástima lo de los pobres soldados. Pero más lastima para nosotros si nuestras familias sufren por ello.
Zavallı askerler acınacak durumda ama kendi ailelerimizin de böyle acınacak hâle gelmesi hepimiz için daha kötü olur.
Antes me daban lástima los niños que crecen ahora, en medio de esto.
Böyle bir zamanda büyümek zorunda kalan çocuklar için üzülürdüm. Şu durumda yani.
Eso no es justo. "Es una lástima lo que esa mujer le hizo a Dan Rather."
- Bu haksızlık ama. - "O kadının, Dan Rather'a yaptıkları utanç verici."
Maldecir lastima el corazón de Dios.
Küfretmek Tanrı'nın kalbini incitir.
Parece una lástima tirarlo.
Onu atmak utanç verici gibi görünüyor.
No, pero no tengo tres años para hacer que esa puerta sienta lástima por mí.
Hayır ama kapıyı kendime acındırmam için 3 yıl zamanım yok.
Pero, me da lástima su hijo.
Yine de oğluna acıyorum.
Él ya me lastima cada noche.
Beni her akşam incitiyor zaten.
Qué lástima.
Çok yazık olmuş.
Es una lástima que tú y yo hayamos empezado tan mal.
Senin ve benim böyle kötü bir başlangıç yapmış olmamız ne üzücü.
Sí, estoy de acuerdo. Lástima que ames a Lemon.
- Lemon'u seviyor olman çok kötü.
No, es una lástima que ames a Lemon.
- Asıl senin onu seviyor olman çok kötü.
- Qué lástima.
- Yazık be.
Te daré cinco putos segundos para que sientas lástima por ti misma, luego quiero que vuelvas al puto juego. ¿ De acuerdo?
Kendine üzülmen için 5 saniye vereceğim, ondan sonra oyunda başına ihtiyacım var.
Solo digo que es una lástima.
Yazık oluyor, onu diyorum.
Qué lástima. Era una gran mujer. - Sí.
Çok üzüldüm ya, harika bir kadındı.
¿ Es para deducir impuestos, por lástima?
Vergi indirimi falan için mi? Hayırseverlik falan.
Qué lástima. ¿ Cuál es su problema?
Tüh. Sorunu ne?
Si no dejas de sentir lástima por ti mismo... ¡ voy a patearte el trasero directo hasta la Luna!
Kendin için üzülmeyi bırakmazsan, sana öyle bir tekme atarım ki Ay'a kadar gidersin!
Lástima que no eres hombre.
Erkek olmaman ne kötü.
Daba lástima, de hecho.
Baya üzücüydü aslında.
Lástima que lo arruinaste tan magníficamente. Papá, necesito de tu ayuda.
Çok kötü sen o kadar royally o kadar berbat.
Lo de anoche no fue porque sentiste lástima, ¿ no?
Dün gece olanlar benim için üzüldüğünden olmadı değil mi?
Me da lástima, Claire.
Senin için üzülüyorum Claire.
- Lástima.
- Kötü bir durum.
Qué lástima que tuviera que salir a su padre.
Babasına çekmesi kötü olmuş değil mi?
Es una lástima.
Peki, bu çok kötü.
Es una lástima que las minas no tengan una unión similar.
Madenciler de aynı beraberliği gösterse keşke.
Deja que Francis se tenga lástima a sí mismo.
Francis kendisi için üzülsün.
Es una lástima haberla desperdiciado con un Poldark.
Onu bir Poldark'a vermekle hata yapmışım.
Lástima que tus colegas de Carnmore puedan estar de lado de la magistratura.
Carnmore'daki bazı ortakların karşı tarafa geçmesi kötü olacak.
Sí. Lástima que dentro de poco ya no se requerirá.
Ne yazık ki artık gerek duymayacaklar.
Una lástima que no todos sientan lo mismo.
- Öyle mi? Başka kimsenin böyle hissetmemesi ne acı.
¿ Te lastima estar sometido por lealtad hacia alguien que claramente te valora tan poco?
Bu kadar derinden bağlı olduğun birinden böylesine bir davranış görmek seni üzmedi mi?
Qué lástima que estos mafiosos nos estén viendo.
Tüm bu gangsterlerin bizi izliyor olması ne kötü.
Una lástima por mis alfombras.
Kilimlerime kan sıçraması ne yazık.
Qué lástima lo del incendio.
Yangın üzücü bir olaydı.
Creciste en una burbuja y cuando la burbuja explotó, esperabas que todos te rodearan y te tuvieran lástima.
Bir balonda büyümüşsün ve o balon patladığında herkesin etrafına toplanıp senin için üzülmesini bekledin.
Y es una lástima porque más que ninguno de los tuyos, deseo tu éxito.
Bu çok yazık çünkü diğer şeylerden farklı olarak ben senin başarılı olmanı istiyorum.
Y no le importa a quien lastima en el camino.
Çünkü sadece canı ne isterse onu yapıyor ve bunu yaparken kimi üzdüğünü umursamıyor.
Lástima.
Yazık.