Translate.vc / español → turco / Mi
Mi traducir turco
2,606,168 traducción paralela
Perdí el sentido de mi lugar de pertenencia.
Ait olduğum yer algısını kaybettim.
Y fue como si hubieran excomulgado a mi familia.
Ve ailem sanki aforoz edilmişti.
Tras mi demanda, quería demostrarme a mí misma que tenía cerebro y que podía hacer algo con mi vida.
Davamdan sonra, kendime zeki olduğumu ve hayatta başarılı olabileceğimi kanıtlamak istedim.
He vivido en Baltimore toda mi vida.
Hayatım boyunca Baltimore'da yaşadım.
En 1992 y 1993, usé mi voz y creí que llegaría a algún lado.
1992, 1993'te ses çıkarmaya başlamıştım ve bir neticesi olur sanmıştım.
Nunca quise analizar lo que hice a los 16 o 17 años en mi último año.
Lise sonda, 16, 17 yaşında ne yaptığımı asla düşünmek istemedim.
Mi protector parado junto a la puerta ya no está.
Kapıda bekleyen koruyucum gitmişti.
Y me dijo que era mi culpa que ella estuviera muerta, que ella era la buena persona, yo no,
Ve onun, benim yüzümden öldüğünü söyledi, o iyi bir insanmış, ben değilmişim.
Le dice al hermano Bob : " ¿ Te ocupaste del asunto?
Peder Bob'a sordu : " Hallettin mi?
Les dije que estaba buscando a mi padre, y fui a ver al padre Maskell.
Babamı görmeye geldiğimi söyledim ve Rahip Maskell'ı görmeye gittim.
"Mi tío mató a la hermana Cathy".
"Dayım, Rahibe Cathy'yi öldürdü."
Mi mamá era una bebedora.
Annem çok içerdi.
Y empezó a hablar de mi tío Ed.
Sonra Ed dayıdan bahsetmeye başladı.
Mi tía fue la primera esposa del tío Ed.
Yengem, Ed dayımın ilk eşiydi.
Tres días antes de la boda, su hermana llamó y dijo : " No quiero que te cases con mi hermano.
Düğünümüzden üç gün önce ablası beni arayıp dedi ki " Kardeşimle evlenmeni istemiyorum.
Así que fui por mi maleta y empecé a meter cosas en ella.
Gidip bavulumu çıkardım ve eşyalarımı doldurmaya başladım.
Y en octubre, nacieron los gemelos, y mi pequeñita pesaba dos kilos, así que la mantuvieron en la sala de prematuros.
Ekim ayında ikizler doğdu ve küçük kızım iki kiloydu, onu erken doğum koğuşunda tuttular.
Dijo : " Mi jefe no me daba mi cheque y sé lo mucho que lo necesitamos.
" Patron maaşımı vermedi, çok ihtiyacımız olduğunu da biliyordum.
Él estaba sentado en una silla justo enfrente del televisor y yo alimentaba a los bebés, y en mi cabeza todo se detuvo.
Televizyonun önündeki sandalyedeydi, ben de bebekleri emziriyordum. Bu, aklıma kazınmış bir an.
Yo no podía dejar de pensar en su reacción, y mi mente regresaba a esa noche, y pensé : "Dios mío, ¿ pudo Ed haber hecho algo así?".
Onun bu tepkisini aklımdan çıkaramadım ve o geceyi hatırladığımda şunu düşünüyorum : "Tanrım, Ed böyle bir şey yapmış olabilir mi?"
¿ Neumáticos nuevos?
Yeni tekerlekler mi?
Entonces empecé a poner eso como otra pieza del rompecabezas y a pensar : "¿ Me pregunto si fue por eso que cambiamos los neumáticos, debido a las pistas?".
Ben de bunu bulmacanın başka bir parçası olarak gördüm. "Acaba tekerleklerini bıraktıkları izler yüzünden mi değiştirdi?" diye düşündüm.
Un año después, habría sido en octubre de 1971, mi amiga me llamó y dijo que había leído el periódico, y que había un tipo que merodeaba la Secundaria Rock Glen para recoger chicas.
Bir yıl sonra, yani Ekim 1971'de bir arkadaşım beni aradı ve gazetede okuduğu bir haberi söyledi. Rock Glen Lisesi'nde kız öğrencileri ayartmaya çalışan bir adam varmış.
Y si él fuera a elegir joyería, estaba casi segura que elegiría mi piedra natal.
Ve eğer bana mücevher alacaksa doğum taşımı alacağından emindim.
Simplemente lo puse en un lugar en mi joyero y nunca lo usé.
Mücevher kutumda tuttum ve hiç takmadım.
Dejé mi computadora y mis líneas de investigación para hablar con la gente.
Bilgisayarımı ve araştırma hattımı bırakıp insanlarla konuşmaya geldim.
Hola. ¿ Encontraron la dirección sin problema?
Selam. Adresi rahat bulabildin mi?
Veo a mi familia como un tipo de familia muy abierta y comunicativa.
Hep dürüst ve iletişim kurabilen bir ailem olduğunu düşünmüşümdür.
Él le dijo a mi madre : " ¿ Quieres saber por qué bebo?
Anneme dedi ki " Neden içtiğimi mi merak ediyorsun?
Creo que mi madre piensa que mi familia, mi tío, tuvo algo que ver en eso.
Anneme göre ailemin, amcamın bu işte bir parmağı vardı.
Y quizá mi padre estaba hablando sobre algo que sabía.
Belki de babam, bildiği bir şey hakkında konuşuyordu.
Aquí es donde vivía la hermana Cathy y mi tío Bill estaba aquí.
Rahibe Cathy burada yaşardı, Bill amcam da burada.
Son como diez pasos al departamento de mi tío cuando vivía en este complejo.
Bu apartmanda yaşarken onun dairesi, amcamın dairesine on adım uzaklıktaydı.
Este era el departamento de mi tío, en la planta baja, con el patio.
Amcamın dairesi şuydu, zemin kattaki avlulu daire.
Es básicamente igual a como estaba, y mi hermano y yo jugábamos aquí.
Aynı eskiden olduğu gibi, kardeşim ve ben burada oynardık.
Literalmente a diez pasos de la puerta de mi tío.
Gerçekten amcamın kapısından on adım uzaklıkta.
De hecho, cuando miras el primer recorte periodístico que anunció esto, cuando mostraron dónde estaba estacionado su auto, de hecho se ve el departamento de mi tío en el mismo recorte periodístico.
Aslında şeye bakarsanız... Bu haberi yayınlayan ilk gazete kupüründe, arabasının park edildiği yerin fotoğrafında, aynı gazete kupüründe, amcamın dairesi de görülebiliyor.
Bueno, porque mi esposo, tu padre, nunca fue un bebedor.
Çünkü kocam, senin baban, içki içen birisi değildi.
Entonces, crees que empezó a beber porque sabía sobre ese asesinato. ¿ Es eso lo que estás diciendo?
Yani sence cinayeti bildiği için mi içki içmeye başladı, öyle mi diyorsun?
Deberías hablar con mi madre.
Annemle konuşmalısınız.
Y mi perico es una amazona nuquigualda.
Papağanım da sarı enseli papağan.
Odia a mi esposo.
Kocamdan nefret eder.
Mi hija, Sharon, de dos años, dos años y medio.
Kızım Sharon iki, iki buçuk yaşındayken.
Y luego está mi hijo Brian cuando tenía 12, 13 o 14 meses de edad.
Bu da oğlum Brian, 12, 13, 14 aylıkken.
Ronald Schmidt, mi exesposo con el que estuve casada 24 años y medio, el padre de mis hijos.
Ronald Schmidt, 24,5 yıl evli kaldığım eski kocam. Çocuklarımın babası.
Después de tener a mi hija, siempre venía a casa a almorzar, y decía : " Vamos, chica.
Kızım doğduktan sonra öğle yemeği için eve geldiğinde
Mi suegro no creía que yo fuera lo suficientemente buena para su familia.
Kayınpederim, onun ailesine layık olmadığımı düşünüyordu.
Dijo : "Ella es mi vecina, la hermana Catherine".
"Bu, komşum Rahibe Catherine" demişti.
Fue una gran coincidencia que viviera al otro lado del pasillo de mi cuñado y que la encontraran muy cerca de la casa familiar.
Kayınbiraderimin karşı dairesinde oturması ve cesedinin aile evimizin çok yakınlarında bulunması bence aşırı tesadüfi.
Una noche, mi esposo trabajó el turno de la noche.
Bir gece, kocam gece vardiyasında çalışıyordu.
Este tipo llamado Skippy era un amigo de mi cuñado Bill.
Skippy adlı bir adam, kayınbiraderim Bill'in bir arkadaşıydı.