Translate.vc / español → turco / Moses
Moses traducir turco
602 traducción paralela
Recuerdas a la abuela Moses.
Ressam Anna Mary Moses'a benzedin.
Bueno. Retomémoslo en "Go down, Moses".
Tamam. "Go Down, Moses" dan alalım.
Vamos a esa rica tierra donde Moses Austin ganó una concesión para los americanos atrevidos.
İspanyol topraklarına gideceğiz. Cennetten bir köşe olan Texas'ta her zaman birlikte yaşayacağız.
Si consigues no caerte de Easy Moses verán que no eres un pastor de ovejas.
Easy Moses'ın üstünde kalırsan, senin koyun çobanı olmadığını anlarlar.
Parecían una mezcla mala de Grandma Moses y Dalí.
Tablolarım, artık Büyükanne Moses ve Salvador Dali arasındaki kötü bir bağ gibi.
La abuela Moses nunca fue una pintora aficionada.
Büyükanne Moses amatör bir ressam değildi.
Asegurese que los huevos sean frescos, Moses Brown.
Yumurtalar taze olsun, Moses Brown.
- Moses Brown.
- Moses Brown.
- El viejo Moses, pobre cocinero
- Yaşlı Mose. Berbat aşçı.
¡ Moisés bendito!
Holy Moses!
Me llamo Moses Pray, de la editora de Biblias de Kansas.
Adım Moses Pray, Kansas İncil Şirketi.
Moses, ¿ dónde has escondido el whisky esta vez?
Moses ; viskiyi bu sefer nereye sakladın
Estaba llena de polvo por todos lados.
Moses arabasından zor ayrıldı.
Moses no la alquila casi nunca.
Çok sık kiralamadığını söylüyor.
Moses, ¿ te atreves a hacer un tipo como yo?
Moses? Mezardan gelen bir sesle, iş yapmaya cesaret eder miydiniz?
Es una buena suma, Moses.
Bu çok para Moses.
Moses, no tengo ganas de estar regateando todo el día.
Bütün gün burada durup pazarlık mı edeceğiz?
El mejor del mundo, Moses.
Dünyadaki en iyi Moses.
Tú querías engañarme a mí y Moses quería engañarte a ti.
Beni kazıklamaya çalışıyordun, ve Moses de seni.
Yo sólo quería saber si Moses lo compraría, eso es todo.
Ama önce Moses'in atı alıp alamayacağını anlamak istedim.
He telefoneado a Moses, puedes coger a Old Dollar para ir a las tierras de Sweeney.
Moses'i aradım. Sen, yayılan Sweeney'e yaşlı doları atlatabilirsin.
A la esquina de Jean-Paul y Moses.
Jean-Paul ve Mosesstrasse, lütfen.
Bien... ve a la esquina de las calles Jean-Paul y Moses, junto a la obra.
Peki, öyle olsun. Şantiyenin hemen yanındaki Jean-Paul ve Mosesstrasse'nin köşesinde.
Calle Moses, junto a la obra.
Mosesstrasse,... şantiyenin yanında.
Bess, Moses y los demás... Algunos de ellos se rindieron.
Besu, Moku ve diğerleri de hastalandılar.
Los de Goro, Bess, Moses, Koaka Blacky, Hall y Crestie.
GORO, BESU, MOKU, AKA BOCHI, KURO VE KUMA.
¿ Dónde está Moses?
Moses nerede?
Moses.
Moses.
Moses Hadnot.
Moses Hadnot.
Contraté a Moses para hacer algunas tareas por una temporada.
Moses'ı işe aldım. Durumum düzelene kadar.
- Lo sé, pero Moses dice... - ¿ Moses?
- Evet biliyorum ama Moses diyor ki...
¿ Quién es Moses?
- Moses mı? Moses da kim?
No conozco a ningún negro llamado Moses por aquí.
Buralarda Moses adında bir zenci tanımıyorum.
Moses ha dicho que está listo.
Moses hazır demişti.
Moses dice muchas cosas.
Moses hep bir şeyler der.
Los agentes Moses Hightower... y Carey Mahoney.
Memur Moses Hightower... ve Carey Mahoney.
¡ Edwin Moses, ten cuidado!
Edwin Moses, dikkat et!
Soy la Sra. Moses...
Ben Bayan Moses...
Sra. Moses, llame a una ambulancia.
Bayan Moses, ambulansı arayın.
Éste es Jill y éste es Alexis. Ésos son Moses, Jordan y Kristal.
Bu Jil, ve bu Alexis, bu Moses, bu Jordan ve bu da Chrystal.
eso es lo que ha pasado.
Büyükanne Moses arkada Jack üzerinde çalışıyor, cam temizleyici. Yeni olan bu.
- ¿ Moisés?
Benim adım Moses.
Rellene este impreso.
Senin her zaman acelen var Moses.
Nunca entenderé por qué tarda cuatro días una carta de Queenstown a Maseru.
Bu formu doldurun. Bir şeyi hiç anlamıyorum Moses bir mektubun Queenstown'dan Maseru'ya gitmesi dört gün sürüyor.
Debemos comprobar las órdenes.
Senin şu kağıtlara bir bakalım Moses.
- Hola, Moisés.
Merhaba Moses.
- Buena suerte, padre.
Ne oldu? Tamamdır Moses.
¡ Shlomo, Moses...!
Shlomo, Moses...!
- ¿ Porque tarda tanto Moses?
- Neden Moses bu kadar gecikti?
La abuela Moses.
- Büyükanne Moses gibi.
Eh, Moisés, para.
Moses!