Translate.vc / español → turco / Nail
Nail traducir turco
527 traducción paralela
- Como mañana viajamos al extranjero, condesa, me gustaría presentarle a la gente que estará a su servicio.
"Madem ki yarın yurtdışına çıkıyoruz Kontes, " işte bunlar da, "size hizmet etme şerefine nail olacak olanlar!"
No esperaba tener el placer tan pronto.
Bu zevke o kadar çabuk nail olamadım.
- No tengo el placer.
O zevke nail olmadım.
¿ Elevarias a un esclavo a la posicion de medico del Gobernador?
Bir köleyi Vali'nin doktoru olma şerefine nail eder misin?
Quizá me reserve el placer para mí algún día.
O zevke bir gün ben nail olmak isteyebilirim.
Creo que no hemos tenido el placer de servirla anteriormente, Madame...
Sanırım daha önce size hizmet etmek zevkine nail olmadık madam...
Por desgracia, no he tenido el placer de conocerlo.
Maalesef onunla tanışmak zevkine nail olmadım.
No he tenido ese placer, pero por supuesto he oído hablar de él.
O zevke nail olmadım ama elbette onu duymuştum.
¿ Tengo el placer de estar ante la Condesa de Beaupre? Sí.
- Kontes de Beaupre'yle konuşma şerefine mi nail oluyorum?
" ¿ Concederían a un humilde servidor el honor de ser presentado ante su Alteza?
"Majesteleri'yle tanışmanın şerefine nail olabilir miyim?"
En el futuro tendrá el placer de conocerla.
Gelecekte bir zaman onunla tanışma zevkine nail olacaksınız.
Caballeros Ustedes tienen el privilegio de conocer a la Srta. Marsden
Baylar, hepiniz sayın Bayan Marden'le tanışma şerefine nail olmuştunuz, sanırım.
El conde Rakonin solicita hablar con usted, Su Alteza.
Kont Rakonin sizinle konuşma şerefine nail olmak istiyor efendim.
Durante la guerra, tuve el honor de servir a la Unión con nuestro gran presidente, Abraham Lincoln y del general Sheridan luché entre disparos y bombas y el rugir de los cañones.
Son savaşta, büyük başkan Abraham Lincoln ve General Phil Sheridan önderliğinde Birlik'e hizmet etme şerefine nail olduğumda her tür tehlikenin ve top ateşinin arasında savaştım.
En lo que a mí respecta, puede tener ese honor a partir de este momento.
Ama artık menajer olmaktan şüpheliyim, sanırım bu onura siz nail olacaksınız.
Si aquí hay más como Ud., jamás ganarán la guerra, seguro.
Senin gibiler yok burada, bu savaşı kazanma şansına nail olamayacaksın. Göreceğiz.
Es un placer muy esperado.
Ben de bu şerefe nail olmak istiyordum.
- No, no he tenido el placer. - Siéntese.
- Ne yazık ki henüz o zevke nail olamadım, oturmaz mıydınız?
¿ Quieres volver a eso otra vez?
Onların şerefine tekrar nail olmaktan?
Pero como no tengo el honor de conocerle, lo único que puedo decir es :
Lakin sizi tanıma şerefine nail olamadığıma göre bütün diyeceğim şu ki :...
Tuve el honor de servir bajo el mando de Forrest.
Bedford Forrest'a hizmet etme gururuna nail oldum.
No había tenido el placer de verte aquí.
Sanırım seni daha önce burada görme şerefine nail olmamıştım.
- No tengo el placer.
- O zevke nail olmadım.
Me temo que no tenemos el placer.
Maalesef o zevke nail olmadım.
Tuve el placer de detener a su cliente hace un año.
Bir yıl önce, müvekkilinizi tutuklama şerefine nail olmuştum.
¿ Crees que merezco ese honor?
Böyle bir şerefe nail olmaya lâyık olduğuma emin misin?
Es un honor muy poco frecuente.
Kimse bu şerefe nail olmamıştır.
El jefe del regimiento les presenta... ¿ Qué?
Kaptan nereden beni tanıma şerefine nail oluyor?
No me opondré a que sea fastuosa. tendrás todos los honores para ti y los tuyos.
Hem de istediğin kadar zengincesine inşa edilsin. Her türlü onura nail olacaksın.
Soldados, os habíais reunido aquí, en las llanuras de Axios, porque mi padre iba a conduciros a la más grande de las glorias y riquezas jamás logradas por ejército alguno :
Askerler, burada, Axios'un bu düzlüklerinde babam Philip tarafından bir araya getirildiniz. Dünya kurulalı beri hiçbir ordunun daha ulaşamadığı, en büyük şerefe ve zenginliklere nail olmak için topladı sizleri.
En Ischl... Tuve el placer... la honra...
Ischl'de bu zevke Bu şerefe nail olmuştum.
Tener honor de ser dominados en siglo XIV por piratas chinos.
14'üncü yüzyılda, Çin korsanlarına boyun eğme şerefine nail olduk.
Ignoraba que tendría este honor a mi regreso.
Dönüşümde böyle bir şerefe nail olacağımı bilmiyordum.
- No he tenido el placer.
- Daha bu şerefe nail olamadım.
No, no tenía el placer.
Hayır, henüz o şerefe nail olmadım.
- No he tenido el placer.
- O şerefe nail değilim.
Edie era esa clase de persona que un individuo es afortunado en encontrarse una vez en su vida.
Edie, bir adamın onunla ömründe bir defa tanışma şerefine nail olacağı bir kadındı.
Hace tanto tiempo que no tengo el placer
Bu şerefe nail olmayalı... epey çok olmuş.
¿ A qué se debe el placer de su compañía jefe?
Şef, arkadaşlığınıza nail olma zevkini neye borçluyum?
¿ Cómo está? No tengo el gusto de conocerle.
Bayım, henüz sizi tanıma şerefine nail olmadım.
No tengo el gusto de conocerle.
Sanırım yanıIıyorsunuz. Henüz sizinle tanışma şerefine nail olmadım.
- ¿ Hay cura para un pinchazo?
- ls there a cure for nail biting? - ( Paul ) Oh, yes.
No tiene todavia el honor de conocer a su majestad.
Henüz Haşmetmeapla tanışma şerefine nail olmamıştı.
No, no he tenido este honor.
Hayır bu şerefe nail olmadım.
No creo que haya tenido el placer.
Bu şerefe nail olduğuma inanamıyorum.
¡ Tengo el honor de anunciar el evento más importante de la era!
Bu çağın en önemli duyurusunu yapma şerefine nail oluyorum!
He tenido el honor de conocer a su hermana.
Kızkardeşinizle tanışmak şerefine nail oldum.
Tienes el honor normalmente reservado a los líderes de los estados o naciones.
Ancak devlet başkanlarına verilen bir ayrıcalığa nail oldun.
Tienes el honor de recuperar la vida de un ser humano con un tierno acto de misericordia.
Merhametinle bir insanı hayata döndürme ayrıcalığına nail oldun.
Hoy a la noche irá a preparar el terreno.
Ve düşmanla ilk teması kuran kişi olma şerefine nail olacaksın.
El ser está destinado a pensar... El ser existe en tanto destino del pensamiento.
Var olmak zorunda kalmayı düşününce madem, var olup, ölüm düşüncesine nail olunacaksa madem, var olup, ölüm düşüncesi...