Translate.vc / español → turco / Nda
Nda traducir turco
903,330 traducción paralela
Un pajarito llamado Tandy me ha contado que requeríais mi presencia.
Tandy adında küçük bir kuş Bana, uh, Biliyorsun, varlığım talep edildi.
"Carol Andrew Pilbasian Miller, amada esposa, devota amiga, fallecida dando a luz, tras un tortuoso y sangriento parto".
"Carol Andrew Pilbasian Miller, Sevecen karısı, sadık arkadaşı doğumda öldü Bir işkence, uzun süren, kanlı emek sonrasında."
¿ Cómo puedo dejar de fijarme cuando lo único que oigo es a Erica tocando la marcha de la muerte en el didgeridoo?
Duyabildiğim her şeyi yapmayı nasıl durdurabilirim? Erica ölüm kapısında adım attı mı?
Eso implica usar una aguja muy cerca de tu columna.
Omurganın yanında bir iğne yerleştirmeyi içerir.
Vale, lo que tienes que hacer es embadurnar el saco de dormir en aceite, y luego usarlo como una alfombra mágica.
Tamam, bu yüzden tek yapman gereken Bitki yağında uyku tulumu kaplamaktır, Ve slaytta sihirli bir halı gibi kullanın.
El bebé de Erica lleva en su tripa unos nueve meses, comiendo su caca y bebiendo su pis.
Erica'nın bebeği karnında oturuyordu Dokuz ay gibi Bilirsiniz, çukurunu yiyip çamasını içiyor.
Ninguno de nosotros se va a morir pronto.
Hiçbirimiz yakında hiçbir zaman ölmüyoruz.
Como cuando trabaje en esa cafetería nocturna de la pintura.
Tıpkı gece lokantasında çalıştığım zamanlardaki gibi.
Ni siquiera saben que es un crimen solo saben que sus papas no están allí.
Cinayetin ne olduğunu bile bilmezler. Ailelerinin yanlarında olmadığını bilebilirler sadece.
Chris, estás viviendo en un sueño.
Chris tam bir hayal dünyasında yaşıyorsun.
La última vez que salió de la ciudad, empolle sus huevos por él.
Bir kere şehir dışına çıktığında yumartaları için kuluçkaya yatmıştım.
No, lo sé, es que estaba pensando en Snooki.
Hayır, biliyorum. Sadece Snooki hakkında düşünüyordum.
Su hija está bien buena.
Kızında da iyi göt var bu arada.
Hay una cacerola en el refrigerador.
Buzdolabında güveç var.
¿ Cómo descubrirías el nombre de la actriz real que hace de la chica de ATT?
ATT'nin reklamında oynayan kadının esas adresini bulmayı nasıl başardın.
Gracias, pero esos no van a servir en tus brazos gordos.
Teşekkürler ama senin şişko kollarında işe yaramaz.
Peter, ¿ cuantas veces fuiste donante de esperma?
Peter, kaç kere sperm bağışında bulundun?
Nos han hecho un "Orphan Black" y tu pronto estarás muerta.
Orphan Black'teydik ve yakında ölmüş olacaksın.
He estado buscando por toda la casa algo que mordisquear. Creo que acabo de encontrarlo.
Evin etrafında kemirecek bir şeyler arayıp duruyordum ve sanırım sonunda buldum.
Muy bien, todos traigan sus teléfonos para poder enviarnos textos durante la película.
Pekâla, herkes yanında telefonunu getirmeyi unutmasın film izlerken birbirimizle mesajlaşacağız.
Mis clientes me contratan porque quieren el toque femenino en su trabajo.
Müşterilerim, çalışmalarında kadınsı bir dokunuş aradıkları için bana geliyor.
Lo demás, lo aprendió sola.
- Onun dışında her şeyi kendi öğrendi.
Mi cumpleaños cae en el Día del Trabajo.
Doğum günüm de İşçi Bayramı'nda.
Pero empecé a trabajar con mis padres a los 20.
Ama 20 yaşındayken ailemin yanında çalışmaya başladım.
Solo que después se desnudaban y tenían sexo.
Ama sonrasında soyunup sevişiyorlardı.
En este momento, trabajo en un proyecto llamado Xconfessions.
Şu anda XConfessions adında bir projede çalışıyorum.
En la estructura típica de una película pornográfica, el hombre es el protagonista.
Genelde porno filmlerinin yapısında erkek, ana karakterdir.
En especial, para quienes nunca han tenido experiencias sexuales.
Özellikle de hayatında hiç cinsel deneyimi olmamış insanlar için.
Playboy me trajo en 1975, porque yo había descubierto a una modelo maravillosa, Lillian Müller.
Playboy beni 1975'te buraya getirtti çünkü Lillian Muller adında muhteşem bir model keşfetmiştim.
Mañana filmaré una película llamada My Dream Piano Concert.
Yarın Hayalimdeki Piyano Konseri adında bir film çekeceğim.
Incluso hay un hombre debajo del piano dándole placer mientras ella toca.
Hatta bir adam, o çalarken piyanonun altında onu tatmin ediyor.
Es igual que cuando voy al supermercado y quiero comprar huevos o carne. Cuando vemos películas para adultos, hay que entender quién las hace, quién está detrás.
Süpermarkete gittiğimizde yumurta ya da et alırken olduğu gibi erotik film ararken onu kimin yaptığını, arkasında kimin olduğunu bilmeliyiz.
Con las mujeres, las actrices se sienten más... De algún modo, están rodeadas por una hermandad.
Etrafta kadınlar olduğunda, kadın oyuncular yanlarında kız kardeşleri varmış gibi hissediyor.
Todavía no está resuelta.
Aslında işe yaramadı bile.
Bueno, puede que me mude pronto.
Belki yakında taşınabilirim.
No, en realidad es bastante privado, está encima de su garaje.
Hayır. Oda aslında oldukça özel bir yerde, garajının üstünde.
Yo también tengo noticias.
Aslında benim küçük bir haberim var.
No mucho.
- Aslında hayır.
Y os tendrá a ti y a Leonard enfrente todo el tiempo.
Ve tüm bu zaman boyunca, koridorun tam karşısında sen ve Lenord olacaksınız.
Oye, tú no sabes lo que pasa a puerta cerrada.
Kapalı kapılar ardında neler olduğunu bilmiyorsun.
Lo encontré justo al lado de estos besos.
Onu, bu öpücüklerin yanında buldum.
Ayer tenía un proyecto de las Fuerzas Aéreas, una novia que vivía conmigo, y a mi buen amigo Raj viviendo al otro lado del pasillo.
Dün bir Hava Kuvvetleri projem, benimle yaşayan bir kız arkadaşım ve koridorun karşısında yaşayan iyi bir arkadaşım, Raj vardı.
No sé si te das cuenta de esto, pero siempre que estás entre proyectos, tiendes a ponerte un poco inseguro.
Bunun farkında mısın, bilmiyorum ama ne zaman projeler arasında kalsan kendine güvenmeme eğiliminde oluyorsun.
En realidad nunca he vivido solo.
Aslında hiç kendi başıma yaşamadım.
¿ Y me enviarás un mensaje cuando llegues al aeropuerto?
- Havalimanına vardığında bana mesaj atacak mısın?
Y no olvides hablarme por Skype cuando llegues.
- Oraya vardığında beni Skype ile aramayı unutma.
He aprendido cosas curiosas de Nueva Jersey para ayudarte a tener temas de conversación.
Seninle sohbet etmemize yardımcı olması için New Jersey hakkında eğlenceli bazı şeyler öğrendim.
En realidad, quiero que me hables de ti.
Aslında senin hakkında bir şeyler duymak istiyorum.
De hecho, ahí fue cuando empecé a echarte realmente de menos.
Aslında işte o zaman, seni gerçekten özlemeye başladım.
¿ Sabes que acabas de separar un infinitivo?
Aslında mastar haline getirebilirdin.
Del otro lado.
Kamera arkasında.