Translate.vc / español → turco / Onda
Onda traducir turco
12,568 traducción paralela
Tiene el motor de búsqueda de la NSA.
Onda NSA bilgisayarına erişim var.
Tiene mi arma.
Silahım onda.
El daño se produjo hace mucho tiempo y le marcó.
Uzun süre önce zarar görmüş ve bu zarar onda iz bırakmış. Ve asla geri adım atmayacak.
Es como si estuviéramos en la misma onda, lo que es raro, porque no lo estamos, en absoluto.
Sanki aynı kafadayız. Ki bu çok tuhaf çünkü hiç de öyle değiliz.
Estamos vigilando a un 10 % de la población. ¡ Eso es demasiado!
Halkın onda birini izliyoruz.
No es simplemente una interminable celebración de cumpleaños donde todo el mundo tiene un regalo y ningún padre se va.
Sadece bir tane sonsuz doğum günü kutlaması var ve onda da herkes sürpriz poşetleri alır ve hiçbir ebeveyn işin kolayına kaçamaz.
Hay algo respecto a él.
Onda garip olan bir şeyler var.
Es una de las cualidades que más admiro en él.
Onda en çok sevdiğim vasıflardan biri.
- ¿ Tiene mi dinero?
- Param onda mı?
Estoy usando onda corta para enviar las señales a la estación de radio.
Kısa dalga kullanarak sinyali radyo istasyonuna geri gönderiyorum.
No había cariño o empatía del tipo cuya nuera ha desaparecido en las circunstancias más raras y extrañas.
Gelini en tuhaf ve acayip şartlar altında kabolmuş bir adamın sıcaklığı... veya empatisi onda yoktu.
¿ Tiene la capacidad de modelarse de la forma que quiero que sea en el momento que lleguemos al jurado?
Jüri karşısına çıktığımız zaman... istediğim şekle girme kapasitesi var mı onda?
Es su fin de semana.
Hafta sonları onda.
Ciertos materiales tienen la capacidad de cambiar longitudes de onda visibles... en reflejos invisibles más largos... si proyectas una luminiscencia de luz infrarroja.
Eğer kızılötesi ışığını onlara tutarsanız bazı materyallerin görünen dalgaboylarını görünmeyen reflektiflere dönüştürme imkânları vardır.
Ella también la tiene.
Onda da aynı iz var.
- ¿ Tenía una marca? - Sí.
Onda da bir iz var mıydı?
Mi madre tenía Münchhausen por poder.
- Ondan. Annemden. Onda Munchausen-by-proxy vardı.
A ver si puedo dar con él antes de mi próxima recaída.
Sıradaki başarısızlığıma kadar onda kalabilir miyim bakacağım.
Ella tiene estos...
Onda şu şeylerden var...
¿ Tiene la pistola de mi papá, de acuerdo?
Babamın silahı onda.
Torturarlo no va a funcionar.
Onda işkence işe yaramaz.
Ella tiene la misma condición del lóbulo frontal que los demás.
Diğerleri gibi onda da ön lob hasarı var.
Puesto que aún no hemos localizado la camioneta, estamos asumiendo que él aún está en posesión de ella.
Arabanın yerini bulamadığımız için hâlâ onda olduğunu düşünüyoruz.
- ¿ Él o yo?
- Bende mi onda mı?
- Él, Spencer.
- Onda, Spencer.
Ella tiene una marca igual a esta.
Onda da tıpkı böyle bir yara izi vardı.
Él tiene todas mis cosas.
Her şeyim onda.
Algo le pasa.
Onda iyi gitmeyen bir şey var.
No mostraba ninguna de las señales usuales. Louise.
- Mutat işaretlerin hiçbiri onda yoktu.
¿ Está bien? ¿ Qué onda con este acto de chica valiente?
Üzülmemiş numarası da nedir?
Estaba pensando, si ya terminaste con Suzanna,
Biliyor musun, Suzanna ile tamamen bitmişse eğer belki onda şansımı deneyebilirim, anlarsın ya...
Si eres mejor aún, coges Matemáticas 25, pero cuando eres el mejor, coges Matemáticas 55... que tiene cálculo avanzado y álgebra lineal.
Daha iyi olduğunda Matematik 25 alırsın, ama en iyinin de iyisi olduğunda Matematik 55 alırsın ki onda da ileri calculus ve lineer cebir vardır.
La destrucción de Kriptón envió una onda de choque que sacó mi cápsula fuera de curso y me sumergió dentro de la Zona Fantasma.
Krypton'un imhası büyük bir şok dalgası yarattı ve bu kapsülümün yörüngesinden çıkıp Hayalet Bölge'ye gitmesini sağladı.
Mala onda, ¿ ok?
Hiç de hoş değil.
Sí, algunos dirían el segundo mejor césped del vecindario.
Evet, bazıları muhitteki en iyi ikinci çimenliğin onda olduğunu söylüyor.
Albert Anastasia, para así hacerse con el control de la familia.
Böylece ailenin kontrolü onda olacaktı.
- No, no quiero ese entre los diez mejores.
- Hayır, ilk onda onu istemiyorum.
Pero, no tenía la influencia calmada de un Meyer Lansky, que le podía decir a Luciano, "esto es una estupidez".
O çevrede çok iyi faailyet gösterdi ama onda, Meyer Lansky'nin Luciano'ya "Bu çok aptalca." diyebileceği gibi bir etki yoktu.
No, no, para nada. Solo, ¿ Podrías tener un ojo sobre el y avisarme si se ve... diferente, ya sabes, o...
Yok bir şey ama gözün onda olsun, eğer biraz farklı görünürse bana haber ver.
La carreta saldrá desde el establo a las diez.
Saat onda ön bahçeden bir araç kalkacak.
Nos encontramos aquí, un poco antes de las diez.
Saat onda dışarıda görüşürüz.
¿ Por qué se llevaría a tu hija?
Kızın neden onda olsun?
Esto tiene a esa puta de Helena por todas partes.
Helena'dan gelen bir fahişeden başka bir şey yok onda.
No, solía hacerlo, pero ya no encuentro consuelo en ello.
Hayır, eskiden ederdim ama artık onda huzur bulmuyorum.
¿ Qué hay ahí?
- Ne var onda?
¿ Qué hay en ella?
Onda ne var?
No lo tiene.
Onda yok ki.
Reddington tiene el Fulcrum lo cual significa que tiene un plan sobre toda nuestra infraestructura.
Mesnet Reddington'da. Yani tüm altyapımızın ana hatlarının kopyası var onda.
Tenía una película.
Onda da bir film vardı.
Bam a eso.
Onda suçluyum.
Malcolm, Malcolm, Malcolm.
Saat onda artık.