Translate.vc / español → turco / Opción
Opción traducir turco
16,313 traducción paralela
A qué te refieres con No tengo opción?
Başka çare yok derken ne demek istiyorsun?
¿ Y qué otra opción hay?
Diğer seçeneğimiz ne o zaman?
Y probablemente bastante correcto, que es por lo que necesito una tercera opción... regresar al mundo real.
Çok büyük ihtimalle yanılmıyorsun o yüzden üçüncü bir seçeneğe ihtiyacım var.
- Existe la opción de un lugar seguro para ti y tu familia.
- Aileni ve seni güvenli bir eve koyabiliriz.
Así que la radioterapia y la radiación no eran una opción.
Kemoterapi ve radyasyon işe yaramayacaktı.
No, quiero la opción más segura.
Hayır, en güvenli seçeneği istiyorum.
Tendremos que operar unas cuantas veces, pero te aseguro que es la mejor opción y la más segura.
Birkaç kez açmak zorunda kalabiliriz ama en güvenli seçenek olduğunu garanti ederim.
Tú misma dijiste que las placas de titanio son la mejor opción.
Titanyum plakaların en iyi seçenek olduğunu kendin söyledin.
Esa no es opción y lo sabes.
- Bu bir seçenek değil biliyorsun.
Ni puedes evitar preguntarte qué harías si no tienes otra opción.
- İşler o noktaya geldiğinde de... -... ne yapacağını merak ediyorsun.
No tengo otra opción.
Başka seçeneğim yok.
Me dijo que la opción estaba disponible, le rogué que no lo hiciera, y me prometió que no lo haría.
Teklifin geçerli olduğunu söyledi ben de ona kabul etmemesi için yalvardım. Kabul etmeyeceğine dair söz verdi.
No tuviste otra opción.
Başka seçeneğin yoktu.
- Esperar no es una opción.
- Beklemek gibi bir seçeneğimiz yok.
No tuve opción.
Başka bir seçeneğim yoktu.
- Para mí tampoco es una opción.
- Benim de öyle bir seçeneğim yok.
Escucha, Levi, tienes otra opción.
Dinle Levi, bir seçeneğin daha var.
No teníamos otra opción, Mattie Dane.
Başka bir seçeneğimiz yoktu, Mattie Dane.
No tuve otra opción.
Başka bir seçeneğim yoktu.
Perder no es una opción.
Kaybetmek bir seçenek değil.
Bien, entonces, obviamente eso no es una opción, así que cómprale un novio.
Peki belli ki bu bir seçenek değil ona sevişebileceği bir erkek arkadaş ver kapansın. Burası Berlin.
Ya no es una opción.
Artık bir seçenek değil.
Es la mejor opción que tenemos.
Wynonna geliyor. Elimizdeki en iyi şans o.
Mira, sé que no tiene sentido, pero no tenemos otra opción, ¿ o sí?
Bakın biliyorum hiçbiri mantıklı değil ama başka seçeneğimiz yok, değil mi?
No hay otra opción para Charlotte.
Charlotte için bir seçenek daha var.
No tenemos mucha opción.
Başka şansımız yok.
No es mi primera opción, pero el crack hace bien, en pequeñas dosis.
Benim favorim değil ama ufak miktarda kokain sağlığına yararlı olabilir.
Esa es una opción, por supuesto.
- Bu da bir seçenek elbette.
Lo lamento, no tuve opción.
Üzgünüm, başka seçeneğim yoktu. Yok muydu?
Robar la tecnología de Dominator es nuestra única opción. ¿ sí?
Tek çaremiz bu Hakimiyetçi teknolojisini çalmak, tamam mı?
Supongo que no tengo opción.
Başka bir seçeneğim yok anlaşılan.
Entonces, ¿ qué opción tengo...?
Ne yapayım o zaman?
- No hay otra opción.
- Korkarım ki başka şansımız yok.
No tenía otra opción, papá.
Başka şansım yoktu baba.
¿ Tenemos opción?
Başka şansımız var mı ki?
Me usaste. Me mentiste. - No tuve opción. - ¿ Por qué?
Bana tuzak kurdun, yalan söyledin.
No tenemos opción.
Başka şansımız kalmadı.
¿ qué otra opción tengo?
Olay şu ki, başka hangi seçeneğimiz var ki zaten?
¿ Qué otra opción tienes, Richard?
Başka ne seçeneğin var Richard?
Dijiste públicamente : "Debo pasar por encima de Barker, porque ¿ qué otra opción tengo?".
Açıktan açığa "Barker'ın üstüne gitmem lazım başka hangi seçeneğim kaldı ki?" dedin.
¿ Qué otra opción tienes?
Başka ne seçeneğin var Richard?
Tienes otra opción parada aquí, mirándote a la cara, y la miras como si no existiera.
Çünkü başka bir seçenek var. Karşında dikilmiş, yüzüne bakıyor. Sen de ona sanki hiç var olmamış gibi bakıyorsun.
¿ Qué opción tenemos?
Elimizde ne seçenek var ki?
Si solo le damos la plataforma, Jack no tendrá más opción que aceptarla y decir que fue idea suya, porque no podría decirle la verdad a Laurie :
Ona verdiğimiz tek şey platform olsaydı Jack'in onu kucaklamaktan ve en başından beri fikrinin bu olduğunu söylemekten başka seçeneği kalmazdı.
Es necesario. No tenemos opción, Dinesh.
Başka seçeneğimiz yok Dinesh.
Alicia, no tenemos opción.
- Alicia, başka şansımız yok.
Porque parece que la silla vacía de Jack es mejor opción que yo.
Görünüşe göre Jack'in boş koltuğu benden daha iyi bir seçim.
No sabíamos que el hogar fuera una opción.
Evin bir seçenek olduğunu bilmiyorduk.
Ya no tenemos opción. Vamos a tener que parar y pelear.
- Ayakta durup dövüşmemiz gerekecek.
No tenía opción.
Başka seçeneğim yoktu.
No tienes opción, Richard.
- Seçim şansın yoktu Richard.