Translate.vc / español → turco / Osmán
Osmán traducir turco
251 traducción paralela
Este joven no es Julna, sino Hussein, el verdadero hijo de Osman y el verdadero dey de Tánger.
Dinleyin kardeşlerim! Bu gencin adı Julna değil. O, Allah ruhunu kutsasın, Osman'ın gerçek oğlu Hüseyin!
- Es Hussein, hijo de Osman.
- Bu Hüseyin, Osman'ın oğlu.
- Y contigo, hermano Osman.
- Aleyküm selam Osman ağa.
Creo que no te das cuenta de lo que estás diciendo.
Osman ağzından çıkan lafı tartarak söyle bakalım. Senin gayrı kulağın işitmiyor ağzından çıkanı.
Déjate de bromas.
Osman bizimle şaka yapma arkadaş...
El agua es la sangre de la tierra, no puedes cortarla.
Su toprağın kanıdır Osman Ağa. Sen bizim kanımızı kesmek istiyorsun.
Aunque Osman lo haga, Hasan está de nuestra parte.
Osman suyu kesse bile Hasan bu işe razı gelir mi gayrı?
Si Osman intenta cortar el agua, Hasan no lo dejará.
Olacak iş mi bu? Hasan ne güne duruyor? Osman suyu keserse Hasan bu işe razı gelir mi gayrı?
Si Osman corta el suministro, habrá un gran problema.
Osman dediği gibi suyu keserse o zaman rezilliğin alası olacak.
Hasta él debe de tener conciencia.
Bu iş vicdana sığmaz arkadaş, Osman bu kötülüğü edemez bize.
No lo hará. Osman puede cortar el suministro, viendo lo perezosos que somos.
Len bizde bu uyuşukluk varken, Osman suyumuzu keser.
No malgastemos el agua que tenemos, después pensaremos en el resto.
Hele bir biz elimizdeki suyu Osman'a kaptırmayalım. Üst yanını sonra düşünürüz efe.
Osman lo ha hecho.
İşte suyu kestiler.
Nos ha cortado el suministro.
Osman dediğini yaptı.
¿ Cómo ha podido hacer algo así?
Akan suyu nasıl kesebilirmiş Osman!
¡ Osman, te vas a enterar!
Ah su toprağa yapıştı lan Osman. Alacağın olsun!
Si las cosas se ponen feas, será culpa tuya.
Bunun sonunda bir kötülük olursa Osman bu iş senin başına patlayacak gayrı.
¡ No me cabrees!
Len Osman benim damarıma basıp durma. Çok fena olacak diyorum sana!
Me controlé para no crear más problemas en el pueblo.
Köy içinde ikilik çıkmasın, kavga niza olmasın diye fazla ileri varmadım. Yoksa Osman bana vız gelir tırıs gider.
Déjamelo a mí, iremos todos a ver a Osman.
Siz işi bana bırakın dedim. Hadi kalkıp hep beraber bir Osman'a varalım.
- Hola, Osman.
- Merhaba Osman.
No puedo decir que me alegre de verte.
Pek hoş gelmedim Osman Efendi.
Cuando te vuelves loco, te quedas ciego.
Osman kendine gel. Kızdın mı gözün bir şey görmüyor.
Dentro de una semana, el agua volverá a regar nuestra tierra.
En geç bir haftaya kadar suyu kendi tarlalarımıza akıtmazsam adam değilim ben. Bana Osman Kocabaş derler.
Me llamo Osman Kocabas.
İnsanın boğazında kalırım alimallah.
Nuestra investigación demuestra que el manantial está en tierra de Osman K. Por eso, él ha reclamado el agua.
Tahkikat sonucunda dava mevzusunun Osman Kocabaş'ın tapulu arazisi dâhilinde çıktığı anlaşıldığından önce onun tasarrufu altına verilmesine karar verilmiştir.
Hasan, no me gusta Osman, no le hagas caso.
Şey, sen Osman'a uyma Hasan. Ben onu sevmiyorum.
Es implacable y las cosas se van a poner feas.
Osman çok merhametsiz. Bunun sonu iyi olmayacak.
No podemos depender de la caridad de Osman.
Eğer biz Osman'ın merhametine kalırsak yandık gitti.
No dejaré que Osman tenga mi agua.
Ben suyumu Osman'a yedirmem.
¿ Quién habrá matado al perro de Osman?
Acaba kim vurdu Osman'ın köpeğini?
- ¿ Quién encontró el perro muerto?
- Köpeğin ölüsünü kim bulmuş? - Osman'ın kendi bulmuş.
- Osman. - ¡ Pobre perro!
- Yazık oldu hayvana.
- Él ha pagado por los pecados de Osman.
- Osman'ın günahını Karabaş çekti.
Es un mal augurio. Si han matado al perro, matarán a Osman también.
Bu iş hayra alamet değil arkadaş, bugün köpeği vuran yarın da Osman'ı vurur.
Ha sido Osman.
Osman'ı orada buluruz.
- Yo también, hermano Osman.
- Hoş gördük Osman ağa.
Pero si lo hacen, di que yo tenía el rifle y Osman, la escopeta.
Eğer sorarlarsa tüfeğin benim elimde, çiftenin Osman'ın elinde olduğunu söylersin.
Pero como el crimen fue en respuesta a una provocación, la condena se reducirá en dos tercios. 8 años. El acusado Osman Kocabas ha sido declarado no culpable y queda absuelto.
Hadisedeki ağır tahrik göz önüne alınarak 51. madde mucibince üçte iki nispetinde tenzil suretiyle cezasının 8 seneye indirilmesine sanıklardan Osman Kocabaş'ın suçu sabit olmadığından beraatına karar verildi.
- ¿ Cómo te trata Osman?
Osman sana nasıl bakıyor?
Si Osman te grita, no le hagas caso.
Osman'a bakma sen. - Bağırsa bile kulak asma ona.
Osman no está casado y aunque es hermano de Hasan no está bien que viváis juntos.
Osman bekâr, her ne kadar Hasan'ın ağası da olsa bir dam altında oturmanız kötü söz oluyor.
Tienes que buscarle una mujer para que dejen de chismorrear.
O yüzden Osman'ı ever. Bul güzel bir kısmet, bitsin gitsin bu iş.
Tiene razón, cásalo.
Nevruze doğru söylüyor, Osman'ı ever Bahar.
Hermano Osman, tienes que encontrar una mujer.
Osman ağa, senin gayrı evlenmen lazım.
Hermano Osman, te han dado una buena paliza, estás muy mal.
Osman Ağa, sen adam akıllı dayak yemişe benziyorsun, tutan yerin kalmamış.
Nosotros no hemos abierto nada, pero si el agua corre, la usamos.
Osman söylediğin sözü kulağın duysun. Kapağı biz açmadık ama gelen nimeti kullanmakta haklıyız.
¡ Léemela!
Getirdiysen çabuk oku Osman ağa.
¿ Dónde tienen a Hasan?
Osman len, senin Hasan hangi mahpushanede yatıyor?
Mis condolencias.
Başın sağ olsun Osman.
¿ Le ha pasado algo?
Konuşsana Osman ağa. Hasan'a bir şey mi oldu yoksa?