Translate.vc / español → turco / Ote
Ote traducir turco
4,426 traducción paralela
Sin embargo nuestro mundo está hecho de patrones.
Ama öte yandan dünyamız şablonlardan oluşmakta.
- No podía decirle que no. - Es más que una amiga.
Arkadaştan öte.
Ella caminaba de un lado al otro... -... frente a la cama.
Yatağın önünde bir öte bir beri koştururdu.
Era mucho más que eso.
Hatta sorunludan da öte.
Hasta aquel momento de mi vida, había encontrado a la mayoría de las mujeres bastante aburridas... un medio perfumado y engalanado para un fin fisiológico.
Hayatımın o noktasına kadar çok kadınla bulunmuştum. oldukça sıkıcı- - parfümlü vücutlardan öte değillerdi.
La Sra. Frederic es más que una amiga, compañero.
Bayan Frederic arkadaştan daha öte dostum.
- Pero usted es un policía no un cura.
- Fakat öte yandan bir polissin papaz değilsin.
Por supuesto que no lo es, pero se olvidan rápidamente.
Hayır, tabii ki onlar için hoş değil. Ama öte yandan, çabucak unutuluyor.
Y no creo que sea problema mostrarlo en un fragmento de "Juuls y Friis"... que se emite a las 22 : 30.
- Ama Torben... - Öte yandan Alex Juul Ve Friis'te ikinci kez göstermemde hiçbir sakınca yoktu. O programı 22.30'da yayınlıyoruz.
Si Ike supiera que llevar el negocio... acercarse más.. a la tía Meg te haría daño, realmente devastarte, pero los millones de Meg salvarían el Miramar Playa, honestamente, ¿ qué o a quién escogería?
Eğer Ike, Meg teyzeyle iş yaparak yakınlaşmanın seni incittiğini,... ciddi anlamda harap ettiğini bilseydi ama öte taraftan Meg'in milyonları da Miramar Playa'yı kurtarsaydı dürüst ol Ike hangisini seçerdi?
Es más que eso.
Güvenilirden de öte.
Hay más que semen en "Amor de padre".
Baba Şefkati spermden daha öte bir şey.
Creo que es seguro llamar a estos dos... "más que amigos". ¿ Tengo razón, Lar?
Sanırım gönül rahatlığıyla bu ikisine "arkadaştan da öte" diyebiliriz.
Por su voz en la llamada al 9-1-1 parecía que eran algo más que solo amigos.
911'i aradığın zamanki sesin arkadaştan daha öte geliyordu.
Un hombre al que robaste sentado en un club nocturno en el que estuvo el secuestrador de Emily justo antes de llevársela.
Emily'i kaçıran adamla aynı gece kulübünde oturuyor olması tesadüften öte gibi.
Mirad, el sistema especifica que el acusado debe ser declarado culpable más allá de cualquier duda razonable.
Sisteme göre davalı taraf makul bir şüpheden öte suçlu bulunmalı.
Pensaba que éramos más que compañeros de trabajo.
İş arkadaşından daha öte olduğumuzu sanıyordum.
- Y más que eso.
- Hoşlanmaktan da öte.
Estaba entrenando por la ciudad.
Şehrin öte yakasında egzersiz yapıyordu.
Por sobre todo, miran el futuro. Algo que la selección natural no puede hacer.
Hepsinden öte, geleceğe bakmak doğal seçilimin yapamayacağı bir şey.
No te puedes comunicar, a menos que estés entusiasmado. Pero por otro lado, para mí, es muy interesante y se lo quiero contar a la gente.
Heyecan duymadığınız takdirde iletişim kuramazsınız fakat öte yandan insanlara bilimden bahsetmek bana çok etkileyici geliyor.
Si, por el contrario, te quedas junto al muelle y miras al Queen Mary partir a Nueva York las personas que están en el muelle no están llorando porque saben que los volverán a ver muy pronto.
Öte yandan, rıhtımın kenarında durup Queen Mary gemisinin New York'a doğru yola çıkışını izlerken rıhtımın yanında bekleyen insanların ağlamadığını görürsünüz çünkü yolcu ettikleri kişileri çok yakında göreceklerini biliyorlar.
Esto es más que una preocupación.
Bu endişeden öte bir şey.
Por encima de todo esto, siempre esperábamos una pelea.
Hepsinden öte, bir dövüş bekliyorduk.
Por otro lado, ustedes son los más débiles por 20 puntos.
Ama öte yandan, 20 puan geridesiniz.
Es mejor que bueno.
İyiden de öte.
¿ Cuando te diste cuenta que podía ser algo mas?
Daha öte bir şey olabileceğini farkettiğin zaman?
Es sobre algo más que sexo.
Bu seksten öte bir şey.
Nuestro sexo era sobre algo más que sexo.
Asıl bizim yaptığımız seks seksten öte bir şeydi.
Esto es más que una riña entre hermanos.
Bu, kardeş kavgasından çok öte.
Pero mover el cuerpo tiene sus propios riesgos.
Öte yandan, cesedi kaldırmanın da belli riskleri var.
Después de todo, sólo nos conocemos desde que tenía cinco años.
Harşeyden öte, beş yaşımdan beri tanışıyoruz.
Ahora, ¿ qué había al otro lado de la cerca... que era tan importante?
Çitin öte yanında bu kadar önemli... -... ne vardı, ha? - Ha?
Sabiendo lo que has hecho, por otra parte, ¡ eso es harina de otro costal!
Ne yaptığını bilmek, öte yandan, bu tamamen başka bir konu!
Sin embargo, lo que le ocurrió al señor Hoapili anteriormente a ser disparado es bastante interesante.
Öte yandan Bay Hoapili'nin vurulmadan önce başına gelenler oldukça enteresan.
el señor Christopher Collier, es un duro trabajador, limpio y sobrio, ciudadano de este país.
Altı çocuğu başıma bırakarak çekip gitti ama öte yandan ev arkadaşım Bay Christopher'sa tamamen arınmış ve ayık bir halde ülkesinin çalışan bir bireyi.
Mejor que bien.
Güzelden de öte.
Vine por el trabajo de reportera en vivo para Metro News 1 creyendo que sería mi gran oportunidad, solo para enterarme de que nuestra audiencia está compuesta principalmente de salas de espera y gente que enciende su televisor por primera vez. Y por si fuera poco, no tengo amigos.
Metro Haberleri 1'de canlı yayın muhabirliği işi için taşındım buraya. Büyük çıkış yapacağımı sanırken izleyenlerimizin çoğunlukla motorlu araçlar bölümü bekleme salonundakilerden ve televizyonunu ilk kez fişe takanlardan oluştuğunu öğrendim. Hepsinden de öte, hiç arkadaşım yok.
Y tú y yo sabemos que esta cosa es mucho más que un "él."
Bizim yakalamamız. Ayrıca ikimiz de biliyoruz ki, bu şey bir'adam'olmaktan daha öte.
Peyton es, sin lugar a dudas, mejor pasador.
Öte yandan Peyton'ın daha iyi pas attığı su götürmez.
Sin embargo, hay algo interesante.
Öte yandan enteresan bir şey buldum.
Mejor que bien, son excelentes.
İyiden de öte, onlar olağanüstü, harika
Estoy buscando trastos para el mercadillo.
İkinci el eşya satışı için öte beri topluyorum.
Me diste una bolsa llena con sus porquerías. ¿ Dónde está el anillo?
Bir kutu dolusu öte berisini vermişsin. Yüzük nerede?
Te amaré por siempre y más, porque haces que me alegre de no ser homosexual ".
Seveceğim seni sonsuzdan da öte Şükredeceğim eşcinsel olmadığıma sayende
Pero es, sobre todo, el trabajo de una empresa y del CEO, mirar hacia el futuro.
Ancak bir firmanın ve icra kurulu başkanının asıl görevi geçmişten öte, geleceğe bakmaktır.
Lo haces por el aire que se desplazará y más que todo, lo haces por el maldito hormigón.
Yerinden olacak hava için yapacaksın ve hepsinden de öte beton için yapacaksın lan.
Puede que "Tocón Feeney" hiciera más que tocar.
Belki Hassas Feeney hassastan öte biridir.
Pudo ser algo duro, pero pienso que funcionó bien lo de la fila.
Belki biraz kısa tutabilirdik ama öte yandan hepsini uzun bir sıra olarak dizmek çok iyi oldu. Holm!
Sin embargo, el informe de tóxicos mostró que Dana tenía una sobredosis de Gamma Hidroxibutirato en su torrente sanguíneo mientras que no había evidencia de ello en el contenido de su estómago.
Öte yandan toksikoloji raporu Dana'nın kanında ölümcül dozda GHB olduğunu ancak midesinde GHB'ye rastlanmadığını gösteriyor.
Por otro lado, también serías la persona que más me importaría del mundo.
Öte yandan dünyadaki herkesten çok değer verdiğim kişi olurdun.