Translate.vc / español → turco / Oí
Oí traducir turco
16,696 traducción paralela
De hecho, está mejor. ¿ Sabes qué oí?
Daha iyi oldu sanki.
Por lo que oí... Es todo culpa de Daanish.
Bildiğim kadarıyla... tüm hata Daanish'in.
El último sonido que oí era de su risa.
Son duyduğum şey, onun gülüşüydü.
De repente... oí un ruido fuerte.
Aniden bir gürültü duydum.
Bueno, yo sólo, sólo los oí.
Sadece seslerini duydum.
Lo oí en la calle.
Sokakta duydum.
- Lo oí a él.
- Onu duydum.
Oí la voz de todo el mundo.
Sen hariç herkesinkini duydum.
Te oí gritar mi nombre.
Sürekli adımı bağırdığını duydum.
Oí que un perro se hizo adicto a la heroína gracias a ella.
Onun yüzünden bir köpeğin eroin bağımlısı olduğunu duymuştum.
Solo oí a Gabriel llamarlo Isaac.
Sadece Gabriel'in ona Isaac dediğini duydum.
Mira, Lou, oí... No he sabido nada de ti en días.
Bak Lou, senden birkaç gündür haber alamıyorum.
Oí que solo aceptan blancos.
Duyduğuma göre sadece beyazlara izin var.
Oí que le gustan los líos.
Belaları üzerine çektiğini duydum.
Oí que fue un desastre.
- Eline yüzüne bulaştırmışsın.
- Oí una pelea, y luego hallé esto. Hay algo extraño sobre ese lugar.
Bir kavga duydum sonrasında da bunu.
Nunca oí eso.
Daha önce bu hiç duymamıştım.
Cuando oí lo que hacian, me escondí en los arbustos.
Bunu yaptıklarını duyduğumda, çalıların arasına saklanıverdim.
Le dije que tengo un proyecto sobre obesidad infantil, y que oí que él habló del proyecto de ley hace unos años.
Belki çok azcık. Sence de bir şeyleri yanlış yapmış olabilir miyiz?
Oí que allá no les gusta mucho la gente de color.
Orada siyahi halkı pek umursamadıklarını duymuştum.
Oí en la radio cómo ganó Paddock. - ¡ Vaya!
- Radyodan Paddock'un yendiğini duydum.
Siempre mandaba mensajes de texto, cuando aterrizaba... pero, no lo oí entrar cuando hacia ejercicio.
Her zaman indiğinde mesaj atar, Fakat dışarıda çalışırken mesaj geldiğini duymadım.
Lo que oí fue, ya saben, el sonido de una mano golpeando a la carne... y luego oía a mi mamá gritar.
Duyduğum şey, bilirsiniz, Ete elle vurulma sesi, Ve sonra annemin ağlayışını duydum.
Y... Lo oí, lo siento mucho.
Çok üzgünüm.
Los oí hablar de ello.
Bunun hakkında konuştuğunu duydum.
Te oí.
Duydum sizi.
Niño, estoy seguro que oí mucho de ti.
# Evet, her gün gidebiliriz... # Kid, senin hakkında çok şey duydum.
Te oí.
Seni duydum.
Sí, oí eso.
Evet, bunu duydum.
Es lo que oí.
Ben de öyle duydum.
Lo último que oí es que la caballería seguía matando indios en Kansas y Oklahoma.
Son duyduğuma göre, süvariler Kansas ve Oklahoma'da Kızılderili öldürmekle meşguller.
Te oí gritar.
Bağırdığını duydum..
Oí que haces básquet esta temporada.
Duyduğuma göre, bu sezon topun yağdırdı.
¡ Te oí la primera vez!
Seni ilk defa duydum!
Oí un rumor inconcebible de que te enamoraste.
Hakkında âşık olduğuna dair korkunç bir dedikodu duydum.
No oí una sirena.
Siren duymadım.
Oí toda la historia de amor, pero ¿ cómo se llama?
Tüm kahrolası aşk hikayesini duydum, şimdi, ismi neydi onun?
Te oí.
Duydum.
Yo también lo oí.
- Ne? Ben de duydum.
Nunca lo oí nombrar, no.
Adını hiç duymadım.
Regresé cuando oí el disparo.
Silah sesini duyunca geri döndüm.
Estoy en el cementerio y oí...
Mezarlıktaydım ve bir şey duydum...
- ¡ La oí decirlo!
- Söylediğini duydum!
- Está bien. ¡ Te oí!
Seni duydum!
No, viejo. Oí una anécdota.
Burayla ilgili bir hikaye duymuştum.
París, oí que vas a quedarte a estudiar en Chicago.
Paris, okul için Chicago'da kalacağını duydum.
Ya sabes, no es como yo, ya sabes, fingiera desmayarme en el altar y dijera que no oí su proposición porque era, como, mucho y demasiado rápido y ahora sigue planeando todos esos momentos super dulces
Sanki mihrapta bayılmış numarası yapıp abinin teklifini duymadığımı söyledim çünkü bence çok erkendi. Şimdi de sürekli hoş şeyler planlıyor ve sonsuza kadar bana evlenme teklif edecek...
- Los oí.
- Siz konuşurken duydum.
- Te oí desde la casa.
Donny gitmiş.
- ¡ Ya te oí, joder!
- Seni duydum, kahrolası!
¡ Te oí!
Duydum!