Translate.vc / español → turco / Paro
Paro traducir turco
2,572 traducción paralela
¿ Si me paro el pelo así?
Şuraları biraz uzatsam?
Mejor me paro de cabeza.
Kafamın üstünde dursam daha iyi olur belki.
No paro de soñar que un día todo será perfecto...
Ben sadece her şeyin mükemmel olduğu günü düşlemeye devam edeceğim.
Pone que la causa de la muerte es un paro cardíaco.
Ölüm nedeni ani kalp durması olarak belirtilmiş.
Eso concuerda con el paro cardíaco.
Eh, bu ani kalp durması ile uyumlu.
Mi paro...
Küçük civcivim.
Sí, bueno el golpe que ella cogio, le dio un paro cardíaco.
Evet, çektiği şey yüzünden kalp krizi geçirdi.
Esto se llama el baño de paro.
Buna banyo denir.
Me paro y no puedo ver mis pies.
Ayağa kalktığımda ayaklarımı göremiyorum.
Tiene un paro.
tekrar yakalanıyor.
el viejo, se paro y se partió en dos
Babam kafayı yedi ve iki parçaya bölündü.
Bien, extraje todo el archivo de audio que causó el paro. ¿ Más sexo telefónico?
Tamam, sistemin kapanmasına neden olan tüm ses dosyasını çıkarttım.
¿ Por qué no me paro yo sobre ella?
Ben onun sırtına çıksam?
¿ Al afeitarte no pensaste : "Paro o me veré como Hitler"? .
Bıyığı keserken "Aman, Hitler'e benzeyeceğim" diye düşünmedin mi?
Si paro ahora, puedo ser Chaplin. Entonces pensé.
Şu anda durursam hala Chaplin'i andırıyor.
Y un paro de un día a realizarse el 29 de mayo.
Mayısın 29'unda da, bir günlük iş bırakma eylemi!
Nada de tiempo extra y un paro inmediato de 24 horas.
Fazla mesai yapılmayacak ve derhal 24 saatliğine iş bırakılacak.
Siempre mandan esto después de un paro.
İş bırakmadan sonra yapılan standart bir işlem.
¿ Todas las que estén a favor no solo de mantener sino de aumentar nuestra acción emprendiendo un paro completo hasta que nos paguen como a los hombres?
Bu nedenlerden dolayı, sadece şu anki eylemimizi sürdürmeyecek daha ilerisine, erkeklerle eşit maaş alıncaya kadar işi bırakacağız.
¿ Un paro total?
Toplu grev mi?
Deberían trabajar el paro afecta a sus esposos.
Kadınlar grev yapmamalı çünkü çoğunun kocası burada çalışıyor.
- Si tú me lo pides, paro.
- Rica ediyorsan durabilirim.
Entonces yo me paro me pongo a observarlo por detrás... como mueve los hombros... como se mueve entre la gente, solo...
Ben de durur onu arkadan seyrederim. Omuzlarının hareketini... Kalabalığa karışmasını orada değilmişim gibi.
Así que nadie tiene más para perder que yo si paro profesionalmente y en mi vida personal.
eğer bırakırsam kimse benden fazla kaybedemez spor olarak da kişisel olarak da.
Paro en el café a comprar el desayuno.
Kahvaltılık almak için kafeye uğruyorum.
Hasta aquí le paro por un rato.
Ben biraz daha burada takılacağım.
Me paro a su lado
Onun yanında olsun,
- Necesito 4 miligramos de epinefrina y 275 de lidocaína. Samir acaba de tener un paro cardíaco. - ¿ qué?
- Samir az önce kalp krizi geçirdi.
Así que me paro en frente con los cuchillos, tsfa-gi-dess.
Önüne dikildim. Bıçağımı çıkardım.
O sea, nunca he hablado con él ni paro con él.
Yani daha önce doğru düzgün konuşmadık takılmadık da.
¿ Quieres inducirle un paro cardíaco?
Kardiyak arrest oluşturmak mı istiyorsun?
- Está en paro.
Kriz geçiriyor.
Abramos el tórax de nuestra paciente y veamos porqué entró en paro.
Hastamızın göğsünü açıp... -... neden arreste girdiğini görelim.
Entró en paro cardíaco por un disparo con conteo normal de sangre.
Normal kan sayımıyla....... kurşun yaralanmasından dolayı arreste girdi.
Estamos mandando de nuevo adrenalina a su sistema, poniendo en marcha su ritmo cardíaco desde cero hasta un paro cardíaco.
Kadının sistemine, kan basıncını sıfırdan kardiyak arreste getirecek kadar adrenalin boca ediyoruz.
Si paro de hacer eso, ¿ entonces qué?
Bunu yaptım çünkü yapmayı kesmemi söyledin.
Y a la mina le agarra tal angustia que le agarra un paro en el auto.
Kadın o dakika kalp krizi geçirmiş.
Por favor. Masculino de unos 65 años, con paro cardiorrespiratorio.
60 yaşlarında bir erkek.
TEC con pérdida de conocimiento. Está en paro hace 7 minutos.
Hayati organlar tehlikede.
- Vos te quedas acá, correte. - Un paro. 65 años.
Kalp krizi. 65 yaşında.
El shock eléctrico indujo la fibrilación ventricular, lo que levó a una arritmia y paro cardíaco.
Elektrik şoku karıncık hatalı kasılma problemine sebep olur. Bu da ritim bozukluğu ve kalp krizi ile sonuçlanır.
Es una sal incolora que provoca el paro cardíaco.
Kalbi durduran renksiz bir tuz.
Ah, porque no soy un minero o un obrero siderúrgico yo no la puedo tener difícil, ¿ o en el paro o lo que sea?
Oh, ben ne madenciyim ne de çelik işçisi ben zorluk çekemem ya da kederlenemem, değil mi?
Finalmente... paro cardiaco.
Sonuçta da... Kalbin duruyor.
Bueno, imagino que ninguno de ellos te dijo que inyectar silocona directamente en el tejido humano puede causar fallo respiratorio, aneurismas, paro cardíaco, que algunas personas son alérgicas a determinados medicamentos y pueden llevarlas a una reacción fatal.
Şey, sanırım kimse sana silikonu, doğrudan insan derisine enjekte etmenin yol açabileceği solunum yetmezliği, anevrizma, kalp krizi gibi etkilerinden bahsetmemiş. Bazı insanların, bir takım ilaçlara karşı alerjisi vardır ve bu ilaçlar, onları öldürebilir.
O sea que él no pudo atar la corbata alrededor de su cuello. Momento en el cual entró en pánico y, en el caso de Ryan, se intensificó hasta provocar un paro cardíaco.
Bu yüzden boynundaki bağı gevşetemedi, paniğe girdi ve Ryan'ın durumunda bu panik kalp kriziyle sonuçlandı.
No sé, sabes, no paro de pensar que...
Bilemiyorum. Düşünüp duruyorum...
- En nada, estás en el paro.
- Ben neyle para kazanıyorum? - Hiçbirşeyle.
Trae el carro de paro.
Acil müdahale arabasını getir.
Está entrando en paro ( cardíaco ).
Arreste girdi. Defibrilatörü verin.
Si no paro nos matarán a los dos.
O zaman ikimizi de öldürürler.