Translate.vc / español → turco / Part
Part traducir turco
560 traducción paralela
Es un titulo impresivo para un trabajo de medio tiempo.
Part-time iş için fazla süslü bir ünvan.
Sí, a media jornada.
Evet, part-time.
Es la Sra. Lucia Colletti. Es sirvienta a tiempo parcial de los Sres. Denver... y también de los Sres.
Adınız Mrs.Lucia Colletti.Mr.and Mrs.Denver'lerde part-taym hizmetçi olarak çalışıyorsunuz... ayni zamanda da Mr.and Mrs.Brian Mullen'lerde... ayni apartmanda dairenin bir üst katında.
- Todo Io que puedas beber.
- Part mi?
Usted, como crítico colaborador, ha sido justo y constructivo.
Bizzat siz, bir part-time eleştirmen olarak, yapıcı ve adil bir kişisiniz.
La campaña no será fácil.
Part ülkesine sefer kolay olmayacak.
- Sr. Somerset, le train part.
- Bay Somerset, le train part.
Has conseguido el papel, Paul.
You've got the part, Paul.
Es mi especie de ayudante a ratos, cuando le apetece.
Kafasına estiği zaman benim part-time asistanlığımı yapıyor.
- Creo que me he part ¡ do un d ¡ ente.
- Sanırım dişimi kırdım.
¡ Ya no podré sonreír! - A Io mejor no se ha part ¡ do.
- Belki kırılmamıştır.
- Lo noto. ¡ Se ha part ¡ do!
- Hissediyorum, kırıldı.
T ¡ enes razón. Se ha part ¡ do.
Haklısın, kırılmış.
Un s ¡ Ib ¡ do que sale por eI d ¡ ente part ¡ do.
Kırık dişimin arasından ıslık çalıyorum.
Vamos. Sr. Moyers, no sé s ¡ es creyente, pero en su lugar, rezaría por conservar m ¡ puesto a part ¡ r de Ias 1 4.00.
Dindar biri misin, bilmiyorum ama, yerinde olsam, saat ikide işim için dua etmeye başlardım!
¡ Me puedes robar, matarme de hambre, part ¡ rme el d ¡ ente y sus tob ¡ llos!
Beni soyabilir, aç bırakabilir, dişimi ve karımın bileğini kırabilirsin ama...
As ¡ entos para Ios part ¡ dos de Ios G ¡ ants y para Ia temporada de ballet.
Giant maçına yer ve bale sezonuna abonelik.
Están locos conm ¡ go, con un d ¡ ente part ¡ do y todo.
Bana deli oldular, kırık dişime falan.
Your organ's working perfectly, but there's a part that's not screwed on.
Organın düzgün ama bir yeri sallanıyor.
Solamente tiempo parcial.
Sadece part-time.
# We're all a part of history
* Hepimiz bir parçasıyız tarihin *
Seré más útil en el Imperio. Nómbrame Gobernador de Siria y lucharé con el Rey de los Partos.
Beni Suriye'ye Vali ata, Part Krallığı'yla uğraşayım.
Lo he intentado pero está con los embajadores partos.
O burada değil, Part elçisiyle birlikte.
Siempre es la misma palabra, pero es sólo sucia a tiempo parcial...
Kelime aynı kelime ama müstehcenliği part-time.
Part of God's heaven is what the devil had God.
Tanrı'nın parçası cennet şeytanın sahip olduğudur.
Según nuestros archivos, tuvo un trabajo a tiempo parcial y no lo declaró.
Bay Brown, kayıtlarımız, part time bir işte çalıştığınızı ve bunu beyan etmediğinizi gösteriyor.
Vive de una jubilación suculenta, pero trabaja medio día de electricista.
İyi para harcıyor ama, elektrikçi olarak part-time çalışıyor.
Trabaja en una agencia de corretaje medio tiempo, en las noches.
Şehir merkezindeki bir simsarcıda geceleri part-time çalışıyormuş.
Una mujer llamó para decir que todavía quiere a su compañero ocasional.
Bir tane var. Bir kadın arayıp hala part-time ev arkadaşı isteyip istemediğini sordu.
Consigues un trabajo de medio tiempo.
Part-time iş bul.
# Cada parte es del corazón #
# Every part is from the heart # Her parça kalpten gelmeli
El único avión en Nootsack le pertenecía a un piloto de tiempo parcial... apostador y magnate de bienes raíces llamado Rosie Little.
Nootsack'teki tek uçak Rosie Little adlı, part time çalışan kumarbaz, gayrimenkul kralı bir pilota aitti.
Para ello contacta a su primo hermano Paul Deghuee inventor y fotógrafo aficionado.
Kuzeni Paul Deghuee'le iletişime geçer... Paul, mucit ve'part-time'kameramandır.
Tengo un trabajo part-time.
Part-time bir işim var.
Está en el descanso.
Alışveriş merkezinde part-time çalışıyor. Şimdi öğlen molasında.
Podría conseguir un trabajo de medio tiempo para ahorrar más.
Ben part-time bir işte çalışabilirim.
Los niños ya son mayores para saber que tu segundo trabajo no es sentarte en el sofá y comprobar el peso de las latas de cerveza.
Bak şimdi, aslında senin part-time olan işinin bir koltuğa oturup, bira kutularının ağırlığını kontrol etmek olduğunu anlayacak kadar büyüdü çocuklarımız.
No me obligues a hacerlo.
Bunu yapmak zorunda bırakma beni. Sadece part-time çalışan biriyim.
Mira, Peggy, si en realidad Necesitas dinero, Estan buscando empleados De medio tiempo
Peggy, gerçekten bu paraya ihtiyacın varsa, supermarkette çalışacak part-time işçi arıyorlar
BACK TO THE FUTURE PART III LLEGA EL VERANO DE 1990
BACK TO THE FUTURE PART III 1990 YAZINDA SİNEMALARDA
Trabajo en una agencia de publicidad a media jornada.
Part-time bir reklam ajansında çalışıyorum.
Quizá, unas horas al día, podrías ayudarla en la tienda.
Ona part time yardım edersin.
Y deja de interesar a las masas... cuando los ciudadanos han dejado de participar... en la gestión del Estado.
And it ceases to interest the masses... when citizens can no longer take part... in the running of the state.
Sé que es bueno que un muchacho tenga un trabajo... pero no estoy segura sobre la gente para la que trabaja Bart.
Part - time bir işi olması iyi de Bart`ın çalıştığı insanlardan pek emin değilim.
Un trabajo part time y bastantes señoras lo hacen.
Hem bütün kadınlar bunu yapar.
A part of childhood we'll always remember
- Evet. Çocukluğumuzdan Daima hatırlayacağımız bir bölüm
Tu padre ha proporcionado un generoso a Vera y Pablo en su testamento y también el personal de tiempo parcial.
Paul ve Vera'ya cömert bir pay bıraktı ve tabii part-time çalışanları da unutmadı.
I'm not a part of that dream of yours...
Baek-ji...
Objeción — la pregunta llama a una conclusión... por parte del testigo.
İtiraz ediyorum--question calls for a conclusion... on the part of the tanık.
Pero olvidó de informarnos que su ex-esposa tenía un empleo de medio tiempo por 11 de esos 20 años.
Fakat bu 20 yılın 11'inde karısının part-time çalıştığını bize bildirmeyi ihmal etmiş.
Quizá un trabajo es la respuesta. No podría pedirte eso.
elde yıkananlardan onu alabilmek için çok çalıştığımdan dolayı onunla pişirdiğim her şey çok daha lezzetli oluyordu belkide bir part-time iş sorunun çözümü olabilir bunu sizden istemeye hakkım yok.