Translate.vc / español → turco / Pc
Pc traducir turco
879 traducción paralela
Le presento al agente 17...
l'd like to present PC 1 7...
- Al agente 6.
- PC 6...
Al agente 47.
- PC 4 7...
Al agente 6 de 3.
- PC 6 of 3... - Oh.
Al agente 9.
- PC 9... - Hmm.
Al agente 85.
- PC 85... - Mmm.
Al agente 4.
- PC 4...
Al agente 21. Al agente 85.
PC 21, PC 85...
A las personas como yo las llaman "PC".
Benim gibilere SE derler. - S ne?
Son liquidados en nombre de la lucha contra el anarquismo... por los comisarios políticos del PC español... que aplica mecánicamente las directivas de la Internacional.
Bu insanlar, Enternasyonal'in direktiflerini mekanik olarak uygulayan İspanya Komunist Partisi siyasi sekreteri tarafindan anarsizmle mucadele adi altinda tasfiye edildiler.
- Lo haría, pero voy a un 187 PC.
- Yapacağım, ama şimdi bir "187 PC" ye gidiyorum.
Lo haremos con C.
PC'yi seçiyoruz.
¡ Ah, el eunuco! Aquí tienes una propina. No soy un eunuco.
Güçlü kuvvetli bir adam, orada sabahın sisinde, cıpcılız ve asilane dikilip, yüksek bir sesle şöyle bağırdı :
Señor. Ya que el VP es un VIP, es mejor que el PC no tenga NIP del CP.
Başkan Yardımcısı V.I.P olduğu için, onun basın toplantısını gizli tutsak.
Su compañía se dedicará de lleno a computadoras, ¿ no?
Duyduğuma göre sizin şirket bütün yatırımlarını PC pazarına yönlendirmiş.
- ¿ Te dedicas a los juegos de PC?
- Bilgisayar oyunlarını sever misin?
PC 26891 llamando al centro, por favor envien una ambulancia
PC 26891 merkezi arıyor, lütfen bir ambulans gönderi
A 0,54 pc de la última posición.
Önceki konumumuzdan.54 parsek uzakta.
A 0,54 pc de la última posición.
Önceki konumuzdan.54 parsek uzakta.
¿ Mr. Lawson, pertenece usted al PC? ¿ O ha pertenecido?
Bay Lawson şimdi ya da daha önce Komünist Parti üyesi oldunuz mu?
Esta mañana, la 3ª PC-Expo ha abierto sus puertas.
Bu sabah, üçüncü PC-Expo fuarı açıldı.
Lo que necesito es "Un tonto salva a Harry el Hámster de la casa del horror".
Burada ihtiyacım olan şey bir "PC Hızlı yürüyen Harry Korku evindeki hemstır".
Aguja de 18 y grapa de cocodrilo.
18'lik PC iğnesi ve pens lazım.
Cuando os recuperemos tendremos datos del encendido a PC + 2.
Tekrar bağlantı kurduğumuzda ateşleme verinizi ileteceğiz.
A la espera de los datos de encendido a PC + 2.
Ateşleme verisi için beklemede kalın.
Aquarius, tenemos unos datos de encendido a PC + 2 para vosotros.
Aquarius, ateşleme verinizi hazırladık.
es una guía de los PCs de IBM. Se le llama así por el color de la horrible camisa del tipo de la portada.
IBM PC's rehberi pembe kabıyla ünlü adamın kapağı insanı bunaltıyor.
- Bueno... podemos meter las imágenes y el sonido en un PC, y usar un programa.
- Ah... Program kullanarak görüntüyü ve sesi... bilgisayarda birlestirebiliriz.
Su corona fue una diadema de huesos, su cetro un hacha.
Başındaki tacın mücevherlerini şekillendiren kalıpçının hata ettiğinden kuşkulanarak işinden kovdu.
Yo voy camino de ser médico.
Ben de tıpçı olma yolundayım.
Los amigos que tengas y estén bien probados,... cíñelos a tu alma con aros de acero,... mas no flojee tu palma alegremente con cada nuevo camarada implume.
Dostlarının arasında denenmiş olanları, çelik halkalarla bağla yüreğine, ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da el üstünde tutup elini kirletme sakın.
- Dígales a los del forense que es suyo.
- Adli tıpçılara söyle götürsünler.
Desde los pies que realizan la mezcla, hasta las manos de los que moldean los ladrillos, se mueve una corriente de lodo ; la humilde semilla de las ciudades. Día tras día, año tras año, siglo tras siglo.
Çiğneyicilerin karıştırıcı ayağından tuğla kalıpçılarının dökücü ellerine kadar her yerden görkemli şehirlerin harcı olan çamur akar, günlerce, yıllarca, asırlarca.
Los médicos no son inmunes.
Tıpçılar hastalıktan muaf olmuyor.
" por el modo en que el efímero bandido Clyde Barrow...
" çünkü zıpçıktı haydut Clyde Barrow...
Son un par de irresponsables.
Tam zıpçıktısınız.
- ¿ No tiene algo más potente que esto?
- Siz tıpçılar da daha güçlü bir şey yok mu? - Hayır efendim.
Su Majestad sabe superar la brecha generacional y le dará una lección al joven que se atrevió a desafiar el sistema.
Majesteleri kuşak farklarıyla başa çıkmayı biliyor ve otoriteye meydan okumaya kalkışan bu genç zıpçıktıya bir gösteri yapacak.
A las 7 : 22 le damos la foto al grabador y comenzamos a pasar tu artículo.
Resim, saat 7 : 22'de kalıpçıya gelecek biz de senin yazını ayarlayacağız.
( Bip PC )
Mark 10, holografik!
El laboratorio forense cree que un animal lo hizo.
Doğru, adli tıpçılar bir hayvanın söz konusu olabileceğini düşündü.
- PC Anson.
- PC Anson.
Oh, muchacho. Ahí está el viejo Coronel M.I.A. de nuevo.
Olamaz, yine o kayıpçı albay.
Si cree que voy a dejar que convierta esta gran agencia en una sus sandeces.
Bu zarif yaşlı bayanı zıpçıktılarınıza döndüremezsiniz.
siempre brillando...
o zıpçıktı veledin yaptıkları gibi değil.
Sí, bueno, esperemos sólo inspector jefe que las ciencias forenses de las cuales está usted tan orgulloso, no reemplacen todos los aspectos del trabajo del detective y que el compañerismo pueda todavía jugar un papel significativo.
Evet. Umalım ki, Baş Müfettiş,... bu kadar gurur duyduğun adli tıpçılar bir dedektifin yapacağı her şeye el atmasınlar. Arkadaşlığın hala önemli bir rol oynayacağını umalım, olur mu?
El desgraciado se ganó lo que merecía.
Zıpçıktı layığını buldu.
Es un asesinato. ¿ Dónde están los técnicos de laboratorio?
Cinayet bu. Adli tıpçılar nerede?
Quiero visitar al forense.
Adli tıpçının ofisini görmem gerek.
Bueno, entre mi gente, sólo existe una explicación para sus síntomas.
Biz tıpçılar için semptomlarının bir tek açıklaması var.
Gracias. Y mientras este advenedizo me espera en York mis fuerzas llegarán a Edimburgo detrás de él.
Ve bu zıpçıktı benim York'a varmamı beklerken güçlerim, Edinburg'a ulaşmış olup, arkasında mevzilenmiş olacaklar.