English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / español → turco / Pearson

Pearson traducir turco

759 traducción paralela
- Un amigo de Ivy Pearson...
- Ivy Pearson'un müşterilerinden birisi- -
Si se refiere a Ivy Pearson, ella no está.
lvy Pearson'dan bahsediyorsan, burada değil.
Entrégale esto a la Srta. Ivy Pearson, en Diadem Court, Soho.
Bunu, Bayan lvy Pearson'a ilet, Diadem Court, Soho'da kendisi.
¿ La Srta. Ivy Pearson?
Bayan lvy Pearson?
Disculpe, señor... pero la Srta. Pearson lo espera en el consultorio.
Özür dilerim, efendim... fakat Bayan Pearson görüşme odasında sizi bekliyor.
¿ Pearson?
Bayan Pearson?
Ivy Pearson, de Diadem Court, fue asesinada por un hombre llamado Hyde.
Diadem Court sakinlerinden Ivy Pearson, Hyde adında aynı daireyi paylaştığı... bir adam tarafından öldürüldü. Ürkütücü görünümlü olduğu belirtilen şahsın hala...
¿ Levantan el campamento, profesor Pearson?
Bu yılki kampı dağıtıyor musunuz, Profesör Pearson?
¡ Cuando pienso en los vestidos que la pobre Matey Pearson se pone!
Zavallı Matey Pearson'un giydiği şeyleri düşündüğümde...
Mi nombre es Pearson, señor.
Adım Pearson, efendim.
Pero, tenemos un montón de gente... muchachos como el joven Don Pearson, que le ha traído... deseosos de ir allí y darle a esa cosa unos cuantos golpes... con un martillo y un cincel.
Ama burada sizi getiren genç Don Pearson gibi oraya gidip çekiç ve keskiyle o şeye müdahale etmek için sabırsızlanan epey insan var.
Aquí Drew Pearson.
Ben Drew Pearson.
Tienda Pearson, 2121 Sterling, asaltada por hombre de sombrero... Atrapar a Castro y a Miller por el asesinato de Edmunds. ... abrigo de gabardina gris, armado con una pistola.
2121 Sterling'deki Pearson giyim mağazası kahverengi fötr şapkalı, gri gabardin ceketli, altıpatlarlı taşıyan bir adam tarafınca soyuldu.
Tienda Pearson en el 2121 de Sterling.
2121 Sterling'deki Pearson giyim mağazası.
- ¡ Pearson!
- Pearson.
¿ Ya llegó Pearson con la cartera?
- Pearson el çantasını getirdi mi?
Le dije a la agente que es para Marie Pearson.
Aracıya oranın, bayan Mary Pearson için olduğunu söyledim.
La Sra. Pearson me cateó, pero le he dado una lección.
O ihtiyar Bayan Pearson beni bırakmıştı. Bu sene de yapacaktı ama gününü gösterdim.
Me espera un día entero de trabajo antes de la Sra. Pearson.
Önümde Bayan Pearson'la uğraşacağım koca bir gün var.
Danny, la Sra. Pearson te puso falta.
Hayır. Danny, Bayan Pearson seni yok yazdı.
- Le daremos una lección.
Bayan Pearson'a birkaç numara gösterelim.
Siga, Sra. Pearson.
Buyurun Bayan Pearson.
- No sé si puedo, Sra. Pearson.
Açıklayabilir miyim bilmiyorum Bayan Pearson.
Sra. Pearson, déjenos hablar.
Bayan Pearson, çocukla ben görüşeyim.
La vieja Pearson me ha cateado.
Yaşlı Bayan Pearson beni sınıfta bıraktı Mimi.
También hablamos con la Sra. Pearson.
İşte bunu kutlayacağız. Şu Bayan Pearson'la da konuştuk.
Jackson, Pearson, Keating.
Jackson, Pearce ve Keating.
¿ Bruce Pearson?
Bruce Pearson?
Y es la última vez que jugamos sin Pearson, Joe.
Ve bu da Pearson olmadan oynadığımız son oyun, Joe.
En fin, con los hits que ha conectado Banjo, es seguro que Pearson va para afuera.
Neyse, bu banjonun ardından eminim Pearson aşağı sürülecektir.
¿ Van a botar a Pearson?
Demek, öyle, onu serbest mi bırakıyorlar?
Quiero una cláusula que diga que yo y Bruce Pearson estaremos juntos, dentro del equipo o fuera de él.
Şöyle bir madde eklenmeli : Ben ve Bruce Pearson kulüpte birlikte kalırız ya da başka bir yere birlikte gideriz.
Quiero una cláusula que me ate en un paquete con Pearson.
Beni Pearson ile bir pakete bağlayan bir madde istiyorum.
Por Dios, hubo días en que odiaste a Pearson.
Ulu İsa adına, senin Pearson'dan nefret ettiğin günleri hatırlıyorum.
Y tengo a Pearson, un completo tarado.
Ve bir de Pearson var, aptalın teki.
"No es necesario llevar un libro sobre Pearson porque Pearson no lleva un libro sobre mí."
"Pearson'a karşı bir senaryo hazırlamaya gerek yok. Çünkü Pearson'ın bana karşı bir senaryosu zaten yok."
Dime, Pearson...
Söyle bakalım, Pearson...
Arthur, Joe me dijo que estuviste jugando a las cartas con Pearson durante el invierno, ¿ eh?
Arthur, Joe bana dedi ki geçen kış Pearson ile kart oynamışsınız, ha?
Y yo dije... tomó el autobús para ver a Pearson.
Ben de, senin Pearson'ı görmek için otobüse bindiğini söyledim.
¿ Le dijiste a dónde fui para ver a Pearson?
Peki ona, Pearson'ı nerede göreceğimi söyledin mi?
En Wiggen y Pearson.
Wiggen ve Pearson.
Sólo fui porque Pearson me lo pidió.
Oraya gitmemin tek sebebi, Pearson istediği içindi.
Dile a Pearson que venga.
Pearson'ı buraya gönder.
¿ En cuál avión viajaste a Minnesota, Pearson?
Minnesota'ya hangi uçakla gittin, Pearson?
¡ Vamos, vamos, Pearson!
Hadi, Pearson!
¡ Bravo, Pearson!
Aferin, Pearson!
Deja en paz a Pearson.
Pearson'ı rahat bırakmalısın.
Los detalles son que el sujeto, Pearson, le dijo a varias personas que no se sentía bien y fue al hospital de Atlanta.
Detaylar şöyle, sözkonusu kişi, Pearson çeşitli kişilere kendini iyi hissetmediğini söylüyor. Ve Atlanta'ya hastaneye gidiyor.
Si hubiera hablado con las personas adecuadas se hubiera enterado de que Pearson tiene el viejo hábito de escaparse a Atlanta una o dos veces al mes.
Aslında eğer siz onu tanıyan herhangi biriyle konuşursanız ayda bir ya da iki kez Atlanta'ya gitmenin Pearson'ın eski bir alışkanlığı olduğunu öğrenirsiniz.
Hola, Sr. Pearson.
Merhaba, Bay Pearson.
Adelante, maldiga cuanto quiera, Sr. Pearson.
Devam edin efendim, yemin edebilirsiniz Bay Pearson.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]