Translate.vc / español → turco / Pequenas
Pequenas traducir turco
8,575 traducción paralela
Mi gran problema con el baloncesto era pelota grande, manos pequeñas.
Benim bütün sorunum basket topunun büyük ellerimin küçük olmasıydı.
Esos pendientes parecen unas pequeñas y horripilantes extrañas manitas.
Küpelerin zayıf, korkunç, garip eller gibi gözüküyor.
Creo que los implantes que se supone que debían ayudarte con tu depresión de hecho están causando pequeñas convulsiones que son las que impiden que duermas.
Depresyon sorununa yardım etmesi gereken DBS implantı nöbet geçirmene neden oluyor. Bu da uykuya dalmanı engelliyor.
ADN de estas pequeñas criaturas puede permitir nos pusimos el pie en el planeta maltratadas por la radiación de su matriz estrella retoques genética puede ser la clave demasiado mucho más lo que nos permite colonizar una multitud apostol mundos alienígenas
Aynı şeyi yaparak insan DNA'sını nasıl bakıma alabiliriz. Bir gün, bu küçük yaratıklardan alınan DNA bir gezegene ayak basmamıza yardımcı olabilir. Ana yıldızından ışınım alan bir gezegene.
Y son cosas pequeñas.
Bilirsin işte, ve bunlar o küçük şeyler.
Vaya, de qué modo nos ha estado engañando... Esas pequeñas chispas, mientras viajaban con el viento, terminaron esparciéndose ampliamente, y se convirtieron en la chispa de mi oportunidad.
Yangının koru rüzgara yakalanıp söylentilerle daha geniş bir şekilde yayılmaya başladı.
Pero tengo que usar una vena y las de tu brazo son demasiado pequeñas. Ya casi, ya casi...
Ama bir damarından vermek zorundayım ve kollarındakiler ise mini minnacıklar.
Estas pequeñas chicas vienen de un país cálido.
O minik şeyler sıcak ülkelerden geldi.
Del momento en que salen del nido, no vuelven por 2 años, hasta que están listos para procrear pequeñas golondrinas.
Yuvayı terk ettiklerinde, 2 yıl geri dönmezler ta ki bebek kırlangıçları eğitmeye hazır olana kadar.
Dios, ¿ cuándo vamos a convertir en pequeñas casas el maldito Preri?
Senin bu küçük kıytırık kır evine ne zaman geleceğiz ha?
Como pequeñas ondas en la superficie del agua, la luz era simplemente ondas de energía esparciéndose a través del espacio y este era un hecho firmemente aceptado como el que la tierra era redonda.
Suyun yüzeyindeki dalgacıklar gibi ışık da uzayda yayılan bir dalgacık enerjisidir. Bu, dünyanın yuvarlak olduğu gerçeği gibi kesin kabul görmüştü.
Primero pequeñas ondas, de 30 cm de alto.
İIk önce sadece 30 cm yüksekliğindeki küçük dalgalar.
Entonces la idea de Einstein está hecha de pequeñas partículas de cuantos es una maravillosa explicación del efecto fotoeléctrico.
Dolayısıyla Einstein'ın ışığın çok küçük parçacıklardan ya da kuantumlardan oluştuğu fikri, fotoelektrik etkiyi açıklamak için mükemmel.
En esa época se aceptada sin dudas que los electrones eran pequeñas bolitas de materia, pequeñas pero solidas, como pequeñas bolas de billar.
Artık, elektronların çok küçük madde öbekleri minyatür bilardo topları gibi küçük ama katı parçacıklar olduğu sorgusuz kabul edildi.
Tengo un tanque de olas pequeñas encima de un proyector, tengo un generador que produce ondas que atraviesan las dos rendijas pequeñas
Bir projektörün üzerine yerleştirilmiş bir su dalga tankım var. İki adet dar boşluktan geçen dalgaları üreten bir de jeneratörüm var.
Parecía que disparar electrones, pequeñas partículas solidas, a través de las dos aberturas producía exactamente el mismo patrón, bandas claras y oscuras.
Elektronların, çok küçük parçacıkların iki adet yarığa ateşlenmesiyle tamamen aynı aydınlık ve karanlık şeritli desenin oluştuğu gözlendi.
nosotros no negociamos en pequeñas cantidades.
Biz az miktarda satış yapmayız
Serían pequeñas y difíciles de detectar a menos que las generara un movimiento tremendamente violento.
Küçük ve tespit edilmeleri zor muazzam şiddette bir hareket tarafından üretilmemişlerse.
Básicamente, tengo pequeñas zanahorias, jugo de manzana y sándwiches con atún.
Yo, bebek havuç, organik portakal suyu ve ton balıklı sandviç yiyorum.
Son pequeñas cosas difíciles, los milagros.
Mucize dediğin küçük hileli şeylerdir.
¿ Disfrutaste de tus pequeñas vacaciones?
Şu ufak tatilin hoşuna gitti mi?
Empezaremos con pequeñas frases.
Küçük cümlelerle başlayalım.
Más pequeñas.
Daha küçük.
Si, Cube, las pequeñas pasas.
Evet Cube. O küçük üzümler.
Me estoy mudando a casas mas pequeñas.
Daha küçük bir eve taşınıyorum.
- Lleno ya las he escrito pequeñas notas de inspiración iniciarlos en su día
- Zaten dolu. Onları yazdım Biraz ilham notlar kendi gününde onları başlatın.
No quiero sobrepasar, pero que significaría el mundo para mí si pudiera meter en nuestras dos pequeñas bendiciones
Ben aşmak istiyorum, ama yok Elimde olsa benim için dünya demek istiyorum bizim iki küçük nimetler sokmak.
Eso es Esas pequeñas mierdas son muertos
İşte bu kadar. O küçük serseme öldü.
Las inversiones pequeñas que aún hace se concentran en una materia prima :
Hâlâ yaptığı küçük yatırımın tamamı tek bir ticari üründe odaklanıyor :
Mi mamá dice que el amor es una fábula para niñas pequeñas.
Annem aşkın, küçük kızlar için masal olduğunu söyler.
Pero si aflojas las cosas pequeñas... Todo lo demás cae.
Ama küçük şeyleri kaybederseniz kalan her şey çöker.
Y en el mundo de la conservación, todas esas pequeñas oportunidades y pequeñas puertas que se abren... con frecuencia conducen a esos momentos de ruptura.
Ve doğal hayatı koruduğunuzda bu küçük fırsatlar, bu araladığınız kapılar sizi sıklıkla dönüm noktalarına götürür.
Las pequeñas elecciones cotidianas... pueden llevarnos al tipo de mundo... que todos queremos para el futuro.
Her gün yaptığımız küçük seçimler gelecekte hepimizin isteyeceği bir dünyaya sahip olmamızı sağlayabilir.
Sino debido a que sacar esa cinta... Significaría revelar a esos cabrones con... pequeñas bolas, que si nos escondemos en primer lugar.
Kurdeleyi çıkararak önceleri sakladığımız küçük taşakları o piçlere göstereceğimiz için.
Él me enseñó a ver la belleza es las cosas más pequeñas...
Küçücük şeylerdeki mutluluğu görmeme yardımcı olurdu.
- ¿ Pequeñas costillas?
- Kaburgalar mı?
Todo el mundo siempre nos decía : "Disfruten a sus hijas mientras son pequeñas porque pasa muy rápido".
Herkes bize sürekli, "Çocuklarınızla küçükken, eğlenmeye bakın çünkü çok hızlı büyüyecekler" deyip durdu.
Cuando las niñas eran pequeñas, lavaba su cabello con este rociador.
Kızlar küçükken, saçlarını bu başlıkla yıkardım.
¡ Lleva a estas pequeñas hijas de puta a la cocinera!
Bunları aşçıya götürün.
Todo lo que queda... son algunas pequeñas cicatrices... alrededor de la boca y el ano.
Geriye tek kalan, ağzının ve kıçının etrafında birkaç yara.
No sé cómo las llamen. Pero realmente pequeñas, sólo para tres o cuatro personas.
Ama gerçekten çok küçük.
Todas las pequeñas serpientes están durmiendo.
Bütün küçük yılanlar uykuda.
Papá, que ya son tan pequeñas.
Baba, zaten çok az kullanıyoruz.
Y ella te da una de esas pequeñas cucharas de plástico de color rosa.
Sana küçük plastik kaşıklardan veriyor.
Sí, bueno, tuve dudas que las armas eras pequeñas. por nuestra primera cita.
İlk buluşmamızla birlikte oyuncak silahlarla oynamayı bıraktım.
Mis vainas son demasiado pequeñas.
Benim ayacıklarım çok küçük.
Sí, pero puedo hacer un número mayor de las apuestas más pequeñas en los $ 10 tablas.
Evet ama bahsi ufaktan büyütmek için 10 dolarlık masaya geçiyorum.
No necesitamos el cómo ni el por qué, sólo tres pequeñas palabras, pueden ser dichas muy rápido.
Nasıl veya neden olduğunu bilmemiz gerekmiyor. Çok hızlı konuşulabilir.
Sólo fueron pequeñas cantidades.
Sadece küçük miktarlardı.
Pequeñas marcas de arañazos aquí, indican que Madison debió haber despertado en algún punto antes que se ahogara.
Buradaki küçük çizik izleri gösteriyor ki, Madison boğulmadan önce sürüklenmiş.
Hacia atrás y adelante obtiéndose estas pequeñas corrientes de Foucault movidas por el ego que retrasan el avance general.
Bir ileri bir geri ve genel olarak yavaş ilerleyen ego odaklı Eddy girdabından nasibinizi alırsınız.