Translate.vc / español → turco / Philippe
Philippe traducir turco
1,084 traducción paralela
Es de Philippe. El resto es mío.
Gerisi benimdir.
- ¿ Qué pasa con Philippe?
- Onu Philippe'e ayarlamadın mıydı?
- Philippe es como una parte de mí.
- Philippe benim bir parçam gibidir.
Entre nosotros, me da que Philippe se está cabreando.
Aramızda kalsın, sanırım Philippe surat asıyor.
- ¿ Qué significa eso?
- Ne demek bu? - Philippe gibi, biliyorsun...
Aquí llega Philippe a llorar en nuestro hombro.
İşte Philippe geldi. Omuzumuza yaslanıp ağlayacak.
- Hola, Philippe.
- Selam Philippe.
Philippe, estás montando una escena, y lo odio.
Philippe, rezalet çıkartıyorsun. Bu hiç hoşuma gitmiyor.
¡ Philippe!
Philippe!
Pensaba en lo que dijiste sobre Philippe.
Philippe hakkında dediklerini düşünüyordum.
- ¿ Qué se sabe de Philippe?
- Philippe'den haber var mı?
- ¿ Sabes lo de Philippe? - No.
Philippe'in başına gelenleri duydun mu?
Si te lo cuento, Philippe, te obsesionará el resto de tu vida.
Eğer sana söylersem Philippe, hayatın boyunca bununla yaşarsın.
Philippe.
Philippe!
- Muy bien, Philippe.
- Pek âlâ Philippe.
- Sí, Philippe, lo recuerdo.
- Evet Philippe, hatırlıyorum.
Philippe... Lo destruyó.
Philippe, onu mahvetti.
- No, Philippe.
- Hayır Philippe!
- Philippe, mira...
- Philippe bak -
- Philippe, escúchame...
- Philippe, beni dinle -
- M. Philippe, me alegro de verle.
- Mösyö Philippe, sizi görmek ne güzel.
- Hola, Philippe.
Selam Philippe.
Una vez, Philippe se enfadó mucho conmigo y me echó arena a la cara.
Bir keresinde Philippe çok sinirlenip yüzüme kum atmıştı!
- Philippe.
- Philippe!
- ¿ Está enfermo, monsieur Philippe?
- Hasta mısınız mösyö Philippe?
- Buenos días, Philippe.
- Günaydın Philippe.
- Philippe, ¿ qué ha pasado?
- Philippe, o da neydi?
- Philippe, me... me has asustado.
- Philippe, sen - Beni korkuttun.
¿ Dónde está Philippe?
- Philippe nerede? - Her şeyi duymuş.
Cécile, me ha llamado Philippe.
Cécile, Philippe'ten bir telefon aldım.
¿ Philippe?
Philippe?
Philippe ha gritado, y luego he oído la máquina.
Philippe bağırıyordu. Sonra da makinenin sesini duydum.
Alan, ¿ dónde...? - ¿ Dónde está Philippe?
Alan, nerede -
Es la única manera de salvar a Philippe.
Philippe'i kurtarmanın tek yolu bu.
Inspector, ha... ha vuelto a suceder. A Philippe.
Müfettiş, gene oldu - Philippe'e.
Si la tocan, habremos perdido a Philippe para siempre.
Eğer bozulursa, Philippe'i sonsuza kadar kaybederiz.
- Si toman a Philippe vivo...
- Eğer Philippe canlı yakalanırsa -
Si toman a Philippe vivo, aún tendremos que encontrar a la pequeña criatura, ¿ recuerda?
Eğer Philippe canlı yakalanırsa küçük yaratığı bulmamız gerekecek, hatırladın mı?
- Lléveme al taller de Philippe.
- Philippe'in atölyesini gösterir misiniz?
Soy Philippe.
Ben Philippe!
Soy Philippe.
Ben Philippe! Philippe!
¿ Lo hizo Philippe?
Philippe mi yapmış?
Esperar a que la policía atrape a Philippe.
- Philippe'i polis yakalayana kadar bekleyelim.
¿ Y si Philippe no tiene una mente humana... sino el cerebro asesino de la mosca?
Ya Philippe insan aklı yerine, bir sineğin katil beynine sahipse?
- ¡ Philippe! ¡ Mira por dónde!
- Hey, Phil!
" Philippe nunca me ha dado esperanzas de que volvería.
"Philippe'in döneceğine dair işaret yok."
Philippe... - ¿ Te aburres sólo conmigo?
Philippe, benimle yalnız kalmaktan hoşlanmıyor musun?
¡ Philippe!
- Philippe!
Me gusta consolar a Philippe.
Philippe'i teselli etmek hoşuma gidiyor.
- ¿ Dónde está Philippe?
- Merhaba Mösyö François. - Philippe nerede?
- Adiós, Philippe. Sean prudentes.
- Dikkatli ol.