Translate.vc / español → turco / Piel
Piel traducir turco
14,740 traducción paralela
Piel satinada y cálida temperatura corporal.
Saten gibi pürüzsüz bir ten ve sıcak bir beden.
¡ Es un repulsivo saco de piel, es mejor sacarlo!
Tiksindirici bir deri torba. Kurtulmak en iyisi.
Piel pálida, gran trasero, punta de nariz afilada.
Açık ten, dolgun kalçalar, kalkık burun.
Los dejé a propósito, y solo la suavicé donde frotarla contra la piel del jefe la hubiera pulido.
Orasını bilerek öyle bıraktım. Şef'in cildine sürten kısmın parlamaması için düzleştirdim.
Así que sólo la cuchara en la grasa, y que voy a dorar la piel muy bien.
Üzerine etten süzülen yağı sürüyoruz, böylece nar gibi kızaracak.
Pone la loción en la piel.
Losyonu derisinin üzerine sürer.
¡ Una torera de piel con mangas de ganchillo!
Kolları tığ ile işlenmiş bir omuz kürkü.
Debemos darte una oportunidad sin importar el color de tu piel.
Sana bir şans vermeliyiz. Ten renginin ne olduğunun bir önemi yok.
Lo juro, no tuvo nada que ver con el color de su piel pero... si le dispare.
Yemin ederim ki bunun ten rengiyle hiçbir ilgisi yoktu ancak onu vurdum.
Él es un tipo alto. Un poco raro piel azul-ish.
Uzun boylu, derisi garip mavi bir renkte.
He ido mejorando en quitar la piel con una piedra afilada.
Keskin kayayla derisini yüzme konusunda iyice geliştim.
Es como si tu piel fuese verbena.
Cildin mine gibi.
Valerie básicamente convirtió mi piel en verbena.
Valerie cildimi mineye dönüştürdü.
Estos días, Halloween parece una excusa para emborracharse y mostrar piel.
Bugünlerde cadılar bayramı sarhoş olup cildini göstermek için bir bahane olmaya başladı.
Acabo de tener otra visión, un fogonazo de gente horrorizada con heridas con forma de equis en su piel, y cuando abrí los ojos, habían pasado diez minutos.
Bir şey daha gördüm. Vücutlarında çarpı şeklinde yaralar olan korkmuş insanlar. Gözlerimi açtığımda on dakika geçmişti.
Bueno, la feminista en mí dice que no, pero... Parece que tu piel tenga verbena.
İçimdeki feminist olmaz diyor ama... Cildinde mine var sanki.
Por ahora, tenemos que... evitar el contacto piel con piel.
Şimdilik ten temasından kaçınacağız.
¿ Valerie, la hereje que te convirtió la piel en verbena para que Stefan y tú no se pudieran tocar?
Stefan sana dokunamasın diye cildini mineye çeviren kâfir Valerie'yle mi?
Las cuerdas con verbena que arrasan mi piel me distraen de concentrarme en tu sermón sobre dejar que abusen de mí.
Etimin etrafına sarılmış mine özlü ipler kötüye kullanmaya karşı verdiğin dersi dinlemekten alıkoyuyor beni.
¿ En serio? No. Solo quiero un abrigo de piel.
- Hayır, sadece bir adamın kürk ceketini almak istiyorum da.
Solo quiero comprar un abrigo de piel para hombres. Lárgate de aquí.
- Hayır, sadece bir erkek kürk ceketi almak istiyorum da.
Hay algo raro en la piel. No me gusta eso.
Derisiyle ilgili hoşuma gitmeyen bir şeyler var.
La última vez que les pedí a esos dos que escogieran entre el Omec y yo, me arrancaron una tira de piel y la usaron como pieza de repuesto.
En son onlardan Omec'le benim aramda bir seçim yapmalarını istediğimde derimden bir parça koparıp yedek parçalar yapmak için kullanmışlardı.
¡ Juro por Dios, me pica hasta la piel... por estar cerca de cualquiera de ustedes ahora!
Yemin ederim, yanınızda durmak tüylerimi ürpertiyor.
A pesar de su increíblemente delicada piel...
Sen bu kadar hassassın ama...
Soy un tipo de piel amarronada con nombre paquistaní.
- Esmer tenli, Pakistanlı adı olan bir adamım.
Quiero sentir tu piel contra la mía.
Tenini benimkine karşı hissetmek istiyorum.
¿ Ardiente, rubia, vieja, un poco gorda, mala piel, manos raras, mal aliento?
Ateşli, sarışın, hafif yaşlı, biraz şişman, biraz kötü ten, tuhaf eller, kötü nefes?
Tú y tu piel de rocío y perfectas olas lo hicieron bien.
Sen, nemli vücudun ve mükemmel dalgalar iyi iş çıkardınız.
Encontramos células de la piel en el cráneo que se estrelló contra la cabeza de Sarah.
Sarah'ın kafasına vurduğun kafatasında deri hücrelerini bulduk.
Esa piel de gallina en tu cuello, cómo de rápido late tu corazón, y ahora quieres que te bese...
Ensendeki tüylerin diken diken olması. Kalp atışlarının hızlanması. Şimdi seni öpmemi istiyorsun...
Se requirió un injerto de piel para tratarla.
Tedavi için doku nakli olmuş.
Sí, los injertos de piel se curan bien.
Deri grefleri güzelce iyileşiyor.
No es un montón de contractura, la piel está húmeda.
Kasılma fazla değil. Deri nemli.
Oye, no te rías. Mi tío tenía una piel del Hombre de las Nieves.
- Dalga geçme, amcamda koca ayak derisi var.
Respira con normalidad, lo cual no sé... cómo mierda hace teniendo un agujero en el pecho... del tamaño de un dólar de plata. Y mírenle la piel.
Gerçi göğsünde kocaman bir delik varken bunu nasıl yapıyor bilemiyorum ama.
Sí, dice que hay un montón de cáncer de piel en esa familia.
Evet, ailesindeki bir çok kişi de cilt kanseri olduğunu söyledi.
Si vas a luchar contra mi, hazlo con honor, no en tu... segunda piel.
Benimle savaşacaksan onurunla savaş. İkinci kabuğunla değil.
Tomamos ese marco, y nos enterramos bajo la piel De su antebrazo derecho por aquí.
Çerçeveyi alıp kolundaki derinin altına yerleştireceğiz
Y con un poco de succión, Que la piel se adhiere al cartílago,
Biraz vakum yardımıyla deri kıkırdağa bağlanacak.
Está bien, levantar la piel.
Deriyi kaldır.
La Haya quiere una muestra de sangre... ni piel ni cabello, nada que pueda ser comprometido por cosméticos químicos.
Lahey kan örneği ister, deri ya da saç olmaz kozmetik kimyasalla temas etmiş olabilecek hiçbir şey olmaz.
Es esa emoción de la primera vez, y una vez se mete bajo tu piel, no puedes parar.
Bu, o ilk serüvenin heyecanıdır, bu derinize işlediği andan itibaren bir daha duramazsınız.
Hay también algunos deslizamientos de piel.
Deride de biraz kayma var.
Y hay cocos nucífera, puedo utilizarla como tónico para la piel.
Orada da Cocos nucifera var. Onu da fondoten olarak kullanabilirim.
También en la piel muerta, el pelo, la saliva, la raíz de los dientes y otros sitios donde hay ADN.
Ayrıca dökülmüş deri, saç, salya, ayak tırnağı ve başka DNA malzemelerinin olduğu yerdir.
Bueno, Monty tiene la piel muy sensible.
- Monty'nin cildi çok hassas.
* Me refería a hacer cositas monas * * como peleas de almohadas o nadar sin bragas * * Quiero matarte y usar tu piel de vestido * * pero también tendrás que ver cómo me queda * * y ponerte en plan :
â ª Like pillow fight or go swimming commando â ª â ª I want to kill you and wear your skin like a dress â ª â ª But then also have you see me in the dress â ª
Qué guapa estás con mi piel * * Quiero encerrarte en un sótano * * pero allí también tendrás que ser mi entrenadora personal *
â ª And be like, â O-M-G, you look so cute in my skinâ â ª â ª I want to lock you in a basement â ª â ª But in that basement you would also be my personal trainer â ª
Es sólo piel.
Sadece deri.
Pues está en la piel.
O zaman derisinde olmalı.