Translate.vc / español → turco / Porta
Porta traducir turco
826 traducción paralela
'Hermanos, esta bandera porta el estigma rojo de la vida de una mujer Sureña, un impagable sacrifició en el altar de una civilización ultrajada'!
"Kardeşlerim, bu bayrak Güneyli bir kadının kanlı lekesini taşımaktadır ; hakarete uğramış bir uygarlığın sunağında paha biçilmez bir fedakarlığın simgesi."
Si se porta bien, se puede quedar.
Uzak dur. İstersen kalabilirsin. Ama uzakta dur.
- Siempre se porta bien.
- Her zaman formundadır o.
Se porta tan bien con su madre.
Annesine iyi davranır.
¿ Se porta bien el cuarto?
- Müşteri memnuniyeti önemli, değil mi?
Y Harry, ¿ se porta bien?
Sana iyi davranıyor mu?
- El chico se porta cada vez peor.
- Gün geçtikçe yaramazlaşıyor.
Drina se porta bien con su hermano.
Drina kardeşine iyi davranır.
Quizá le quiera más cuando se porta peor porque se que es entonces cuando me quiere más
Belki de O'nun en huysuz anlarını seviyorum çünkü bu anlarda aslında o kadar sevecen oluyor ki...
Se porta como si se estuviera volviendo loco.
Delirmiş gibi davranıyor.
- Mire estos porta láminas.
- Bilirkişi olarak bu fotoğraf klişelerinden en iyi sen anlarsın.
Nuestra policía ni siquiera porta armas.
Polisimiz silah bile taşımaz.
Pero recuerda, un niño que no se porta bien, será siempre de madera.
Ama unutma, iyi olmayacak bir çocuk tahta olarak da kalabilir.
¿ Se porta mal contigo otra vez?
Yine sana kötü mü davrandı?
No soporto cómo se porta la gente con Leopold Dilg.
Herkes Leopold Dilg'in peşinde. Nefret ediyorum.
Se porta de una manera rara desde que llegó.
Buraya her gelişinde bir tuhaftı.
Este proyector aumenta el tamaño de cuanto se coloca en el porta. Como este microfilm.
Bu projektör sürgüye yerleştirilen her şeyi iyice büyütüyor, tıpkı bu mikrofilm parçası gibi.
Si no se porta bien, no habrá esta noche ni ninguna otra.
Terbiyeli olmazsan, ne bu gece olacak, ne de başka bir gece. - Bir öpücük ver.
He estado pensando en hablarle de él a ese tío de Porta San Sebastiano.
Porta San Sebastiano'daki adama bırakmayı düşünüyordum.
- ¿ Por que no se porta bien?
- Neden iyi bir çocuk olup, evine gitmiyorsun?
Llévalo a la Puerta Portese.
Onu Porta Portese'ye götür.
Lo encontraremos.
Her gün Porta Portese'ye gideceğiz.
Recuerda que se porta contigo como si fueses su hijo. - Así que, de algún modo es tu padre.
Sonuçta bir insan sana böyle evladı gibi davranırsa bir bakıma baban gibi olur.
Si se porta bien no vuelva a sacudirle.
- Götür onu. Ters davranmadıkça, vurma.
¿ Cómo se porta éste?
Bu adam nasıl?
Mucha gente porta pistola.
Birçok kişinin silahı var.
Sé por qué se porta así, yo no soy tonta.
Neden böyle davrandığını biliyorum. Ben aptal değilim.
- Tranquilo ; se porta bastante bien.
- Sorun değil.
Ningún soldado de caballería porta el arma de esa manera.
Hiç bir suvari eri tüfeğini böyle taşımaz.
- Si se porta bien esta noche.
- Eğer bu akşam uslu durursa.
¿ Lottie se porta bien?
Lottie her zaman ki gibi mi davranıyor?
- ¿ En verdad él porta la P38? - La porta.
- P38'in onda olduğuna emin misin?
Hablaban fuerte, cerca de la porta, para que los pudiera oir.
Güvertede, duymam için yüksek sesle söylediler.
Si se porta bien, puede que le demos un trabajo fijo.
Bunu başarırsan devamlı bir işin olacak.
"porta un sencillo motivo carmesí sobre un fondo natural y brillante."
"doğal parlak zemin üzerine koyu kırmızı desenler işlenmiştir."
Bueno, supongo que ahora tendremos que esperar y ver cómo se porta.
Pekala, şimdilik bekleyip nasıl işliyor göreceğiz.
No se porta como un oficial.
Bir subay gibi davranmıyor nedense.
Así que no se porta bien...
Öyleyse iyi biri değil.
"Cuando el gato no está... -... el ratón se porta como una rata".
Kedi yokken neden fare sıçan gibi davransın?
Supongamos que vuelvo a casa y no me gusta cómo se porta el Tío Sam.
Diyelim ki eve döndüm ve Sam Amca'nın bana olan yaklaşımını beğenmedim. Pekala, ne yapabilirim biliyor musunuz?
Sí. ¿ Cómo se porta?
Evet. Nasıl davranıyor?
Es muy buena chica pero se porta como las buenas.
O hoş bir kız. Tüm hoş kızlar gibi davranıyor. Berbat!
¿ Se porta bien?
- Yaramazlık yapıyor mu? - Hayır, hayır.
¿ Y qué? En Porta Portese tienes todas las cámaras que necesitas.
Bit pazarında bi sürü var yahu.
Salta porque es vieja. La conseguimos en Porta Portese.
Kamera eski kardeşim ben ne yapayım?
¡ Era el muchacho de Porta Portese? ¡ El mismo!
Bit pazarındaki adam mıydı?
Dígame, ¿ por qué se porta tan bien conmigo?
Neden bana bu kadar iyi davranıyorsun?
El Sr. Puglisi me ha llamado y me ha dicho que Antonio no se porta bien y que su matrimonio no va bien.
Bay Puglisi beni arayıp... Antonio'nun iyi davranmadığını ve evliliğinin kötü gittiğini söyledi.
- Se porta bien.
Yeteri kadar kazanıyor.
Se porta como un encanto.
Çok iyi.
¿ Qué i m porta?
- Kız bir saat geç kaldı. Ne fark eder ki?