Translate.vc / español → turco / Prize
Prize traducir turco
164 traducción paralela
Y esto es todo. ¿ Le importa enchufarlo?
İşte oldu. Şunu prize takar mısın?
Tiene de todo. Cuando mañana te marches en tu viejo barco, voy a enchufar esto... Y voy a darle a esta casa la mayor limpieza que ha tenido.
Yarın eski gemine döndüğünde, bunu prize takıp bu evin gördüğü en büyük, bahar temizliğini yapacağım.
- Una Webley automática...
- A Webley automatic... lt's Nobel Prize juice.
- Será mejor que vengas a mostrármelo.
Doğrudan prize takıyorsun - Gelip göstersen iyi olur.
Solo tenemos que enchufar esto a cualquier toma de la casa.
Yapmamız gereken tek şey evdeki bir prize bunu takmak.
- ¿ Dónde la enchufo?
Prize nasıl takacağız?
Debo salir y enchufar el teléfono.
Dışarı çıkıp fişi prize takmalıyım.
¿ Para qué necesitas un enchufe? "
Prize ne gerek var? "
Y el adiestrador del pato le mira y dice : " Necesito enchufar la plancha.
Ördek eğiticisi de der ki, " Bu sıcak plakayı prize takmalıyım.
Bueno, Laura, verás, es el equivalente natural de meter los dedos en un enchufe.
Laura, eğlence, bir tür parmağını prize sokmak gibi bir şeydir.
Entonces la enchufó.
Sonra fişini prize taktı.
Para los que no me conocen, yo soy Morty Price.
Sizin gibi misafirlerimize Nobel Ödülü yaramaz. Bayanlar baylar ben Morty Prize.
¿ Quién en su sano juicio se para en un charco y pone un tenedor en un enchufe?
Aklı başında biri... parmağını prize sokar mı hiç?
Se ha enchufado solo.
Kendini prize bağlamış.
Te lo dije, pusiste muchos enchufes en una sola toma.
- O prize çok fiş taktığını söyledim.
- Josh, enchúfalo, por favor.
- Josh, fişi prize sok, lütfen.
Uno de los adornos está tocando los enchufes.
Süslerden biri prize değiyor.
Deberían conectarte para que te fundieras, electrodo.
Biri seni acilen prize takmalı, seni kablo kafalı.
Enchúfela y ponga cualquier cosa.
.. kolay. Prize tak, prize herşeyi takabilirsiniz.
Estábamos en la capital mundial del café, y ella tenía esa cafetera... no salía sin ella, así que la conecta... Viven en Francia... tienen otro tipo de corriente eléctrica, y el artefacto voló...
Herneyse dünyanın kahve başkentinde başbaşaydık, yanından hiç ayırmadığı küçük bir kahve makinası vardı... onsuz asla yapamaz gibiydi, fişi prize taktı- - Bilirsin Fransa'daki... voltaj buradan farklı olduğu için makine elinde patladı... bir milyon kahve içinde kaldık.
Iré a la tienda de primeros auxilios a pedir que te laven el estómago.
İlkyardım çadırına gidip mide yıkama makinesini prize takmalarını söyleyeceğim.
Algunos dirían que metió su pulgar en un enchufe.
Bazıları parmağını prize sıkıştırdığını söylerdi.
¡ Seguro! ¡ Como un hombre, puedo tomarlas a todas! ¡ Rina-chan, Misako-chan y Mao-chan, ustedes tres!
Prize takıldığı zaman kısa devre yapması için, biri fişin etrafına ince bir tel sarmışa benziyor.
Nicki Minaj, luego Iggy Azalea, quienes actuaran con el holograma de Michael Jackson, y al final tu, Lorde.
Billy, çatalı prize sokmama yardım et. - Olmaz, büyük baba. Başımı belaya sokamam.
Lo que haremos es tomar este sujetapapel meterlo en el enchufe y eso hará un cortocircuito completo.
Yapacağımız şey şu ataçı alıp kısa devre yaptırmak için, prize sokmak.
Billy, ayúdame a meter el tenedor en el enchufe.
Billy, çatalı prize sokmama yardım et.
Muchos meterían los dedos en un enchufe antes que hacerle compañía.
Çoğu insan parmağını duvardaki prize sokmaktansa seninle vakit geçirir.
Acceso a un contacto eléctrico.
Sadece prize ihtiyacı var.
Iniciaremos la ceremonia de premiación Con los premios al "Ahorros y el préstamos".
Savings and Loan Prize'la ödül törenine başlayacağız.
"los premios de" Ahorros y préstamo "han sido otorgados de forma unánime para" EL SOBRE "de Nicolás Grünwald!"
Oy birliğiyle The Savings Loan Prize'a karar verilmiştir... Nicolas Grünwald'ın The Envelope'una!
¡ Los hombres harían cualquier cosa! ¡ Sólo hay que darles algo que se enchufe a la pared, y haga ruido al girar...!
Erkekler her şeyi yaparlar onlara sadece prize bağlanan ve pırpır eden bir şeyler verin.
Díselo a Billy y... Y a ver si el del hacha mete el dedo en un enchufe. - Hola, ¿ qué tal?
Yani git ve Billy'e yardım edeyim ve de katilin parmağını bir prize sokmasını sağlayayım.
Y si eso no funciona, pondremos los dedos en el enchufe.
Eğer işe yaramazsa, parmaklarımızı prize sokarız.
Claro, hasta sabrás en qué enchufe estaba enchufado.
- Hangi prize takılı olduğunu da şıp diye buluverdin öyle mi? - Soğuk bir geceydi.
Hoy hubo un tumulto en la Casa Blanca cuando el presidente Bush metió el dedo...
O hengamede, Başkan Bush parmağını prize soktu.
Me senté aquí y lo puse encima de mis rodillas y lo enchufé ahí y...
Burada oturuyordum ve laptop'ım da kucağımdaydı ve şuradaki prize takmıştım...
LAS REGLAS DEL LONDON PRIZE RING
"Londra Ödüllü Boks Müsabakası Kuralları"
Las reglas del London Prize Ring.
Londra kurallarına göre.
Este combate se regirá por unas reglas que no conoces, las del London Prize, sin rounds tradicionales ni guantes reglamentarios, sólo unos de 172 gramos.
Bu maçta daha önceki kurallar geçerli değil bu maçta Londra Kuralları geçerli olacak. Sayıyla nakavt yok. Eldiven yok.
Anda, saca ese cable y enchúfalo.
Haydi fişi alıp prize tak.
Ya he causado suficientes líos por enchufar ese Santa Claus.
O noel babayı prize takarak yeterince derde yol açtım zaten.
No es el Booker Prize, pero es su primera novela.
Kitap ödülü alacak kadar iyi değil ama ilk roman için hiç de fena değil.
Encontré este residuo mineral que iba desde el sillón.... una mancha de agua.
Bu mineral artıkları masaj sandalyesinden yanmış prize kadar olan mesafede buldum odanın ortasında... su lekesi.
Solo tienes que enchufarlo. La electricidad... sobrecarga la toma, y ¡ pum!
Duvarın içine tıkarsan, tüm elektriği emer prize aşırı yükleme yapar, ve sonunda da patlar.
Eh, ¿ dónde dejo esto?
Bunu hangi prize sokacağım?
Contrata el jardinero y yo voy a pegar los decorados... y terminar el trabajo que comenzé anoche.
Sen bahçıvanı ayarla. Ben tutkal tabancasını prize takıp dün başladığım desenli tabak altlığını tamamlayacağım.
¡ Hazlo con el cargador puesto!
Bunu prize bağlayarak yap.
The Prize Winner of Defiance, Ohio. La máquina de escribir Underwood de su madre está al lado de su computadora.
Annesinin daktilosu masasının üstünde, bilgisayarın yanında duruyor.
Toma, enchúfala ahí abajo.
Al şunu, alttaki prize tak.
Enchúfala.
Tak prize.
No estaba enchufado.
- Prize takılmamış.