English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / español → turco / Que

Que traducir turco

8,963,906 traducción paralela
Te dije a ti que lo dejaras.
Sana yaptığın şeyi bırakmanı söyledim.
- Mi problema es que se presentó en el tribunal y arruinó el caso.
Buradaki problem Alex'in kendini mahkemede göstermesi ve herşeyi mahvetmesi.
Dijiste que no estabas involucrado.
Bu işe bulaşmayacağını sanıyordum.
No, el punto es que sacaste conclusiones y supusiste que yo le dije.
Hayır, asıl nokta senin A dan Z ye götürmen ve ona herşeyi söyledim.
- No tenías que hacerlo público.
Ne yaptığım umrumda değil. Bunu insan içinde yapmak zorunda değildin.
Lo sabías cuando renunciaste a esto y dijiste que lo respetarías.
ve bunu bana verdiğinde sen bunu biliyordun - ve bununla yaşayabileceğini söyledin.
- Se trata de que fuiste al tribunal...
- Bu seninle ilgili - Bir mahkeme salonuna girmek ve...
Si vienes a regañarme por lo que le dije a Stephanie, entonces no.
Louis, eğer buraya beni azarlamak için geldiysen Stephanie için, o zaman, hayır, Olmaz.
Vine a decirte que siento no haberte escuchado hace semanas.
Seni haftalar öncesinde dinlemediğim için özür dilerim.
Seguías diciéndome que no enfrentaba lo de Tara.
Bana Tara hakkında uğraşmadığını mı söylüyorsun.
Finalmente comencé. Y creo que eso me permitió superar mi ira y hacer las paces con Stephanie.
Evet, En sonunda başladık, ve bu yüzden, öfkem geçti ve Stephanie ile barıştım.
Como dije, desearía haberte escuchado antes. Pero cada golpe de tu insistencia en mi pared de negación fue lo que al fin la derribó.
Söylediğim gibi, Umarım yakında seni dinlerim fakat her biriniz beni çekiçliyor sonunda onu duvarımdan indirebildim.
Así que vine a darte las gracias.
bu yüzden sana teşekkür etmeye geldim...
Porque ahora siento que al fin podré continuar con mi vida.
Çünkü en sonunda hayatıma devam edebilirim.
Y creo que eso significa que oficialmente estás listo.
ve bunun anlamı artık resmi olarak hazırsın Louis.
- No. Hay más en la vida que trabajar aquí.
Hayır, Hayatta çalışmaktan başka şeyler de var.
A partir de mañana tendrás un nuevo supervisor y quiere que duermas bien.
Sadece yarın yeni yöneticin işe başlıyor, ve iyi bir uyku çekmeni istiyorum.
¿ Te dijo que me dijeras eso?
ve bunu bana sen söylüyorsun?
¡ TE ACABAN DE ESCUPIR! Louis, es el mejor mameluco que un hombre le haya dado a otro.
Louis, bu bir erkeğin bir erkeğe verebileceği en iyi onesie ( bebek takımı ).
Solo dile al pequeño que lo use bien.
Sadece küçük adama güzel günlerde giymesini söyle.
Algo que debí devolverte hace mucho tiempo.
Sana uzun zaman önce vermem gereken birşey...
- Donna... - Dije que quería más y obtuve lo que quería.
- Daha fazlasını istediğimi söyledim, and ve istediğimi elde ettim.
¿ Es verdad? ¿ Lo que pasó en el tribunal hoy?
Bu doğru mu, bugün mahkemede olanlar?
Dijeron que desestimaron el caso.
Bütün davayı çöpe attıklarını söylediler.
Tú me dijiste que rechazara el acuerdo.
Şimdi, sen beni anlaşmadan geri çektin.
No, no terminó. Y sé que te dije que rechazaras ese acuerdo, pero tú me dijiste que no hacías esto por el dinero.
Hayır, hiçbirşey bitmedi, ve biliyorum sana anlaşmayı geri çevirmeni söylemiştim, fakat sen bana bunu para için yapmadın...
Te dije que lo hacía por justicia.
Sana söylemiştim sadece adaleti sağlamaya çalıştım.
Pero también te dije que tengo un hijo y dos hijas. Y me convenciste de que la única forma de sanar era evitar que esto le pasara a alguien más. Y ahora no tengo nada.
Fakat sana söyledim 2 kızım ve 2 oğlum daha var, sen bana bunun tek yol olduğunu söylemiştin bunu başkasından sakladığına inanamıyorum, ve şuan da hiçbirşeyim yok.
Es por lo de hoy, Alex. Pero no vine a que me agradezcas.
bu sabah için, Alex, buraya teşekkür etmek için gelmedim.
- Estuve pensando en los que dijo Mike. Y tenía razón.
Mike'nin ne dediğini düşündüm, ve o haklıydı.
Podías haber hecho lo que hiciste discretamente, pero no.
Bunu sessizce halletmeliydin, fakat yapmadın.
- Lo cual significa... que esto no se trata de proteger los intereses de tu cliente.
- Harvey... - Yani bu bu müşterini korumakla ilgili değildi.
PARA SER UN GRAN CAMPEÓN, TIENES QUE CREER QUE ERES EL MEJOR.
BÜYÜK BİR ŞAMPİYON OLMAK İÇİN EN İYİSİ OLDUĞUNA İNANMALISIN.
Es lo que hacía. Llevaba armas.
Hırsızlık yapıp silah taşırdım.
El objetivo de este deporte es golpear y que no te golpeen.
Bu sporun temelinde vurup darbe almamak vardır.
En este juego, hay que resistir y ser inteligente.
Bu oyunda ne kadar ayakta kaldığına ve aklını kullanabildiğine bakılır.
No hay que estar enfadado para pelear.
Dövüşmek için öfkeye gerek yok.
Todo lo que hago se basa en la lógica.
Yaptığım her hamle bir mantığa uygun.
Intento ser más inteligente que mi oponente y estar a la altura.
Daha akıllıca davranabilmek ve gerektiğinde hazır olabilmekle ilgili.
Pero hay tantas variables en el boxeo que no existen las acciones correctas, sino sólo un montón de errores.
Boksta o kadar değişken var ki asla tek bir doğru hamle olmuyor, yalnızca bir sürü yanlış oluyor.
Lo que busco es una oportunidad.
Bir fırsat ararım.
Yo era un chico enfadado que se metía en peleas, que iba en la dirección equivocada.
Çok öfkeli bir çocuktum, sürekli kavga ederdim. Yolum yol değildi.
Descubres de lo que eres capaz.
Gerçek kimliğinin farkına varırsın.
Descubrí que muchos de los gimnasios donde había boxeado habían cerrado sus puertas.
Zamanında boks yaptığım çoğu spor salonunun kapandığını öğrendim.
Lo que sea, menos subir al ring.
Ringe çıkmak hariç her şeyi yapıyorlar.
- ¿ De qué otra forma supo?
Başka nasıl bilebilir?
- ¿ Qué?
- Ne?
¿ Para qué?
- Um, Ne için?
¿ Qué es eso?
O da nedir
- ¿ De qué hablas?
Konu ne?
¿ Por qué no me dices qué pasa realmente?
Bu yüzden bana neden burada neler döndüğünü söylemiyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]