Translate.vc / español → turco / Rasa
Rasa traducir turco
182 traducción paralela
¿ Hace falta que compre peras?
Ne alacağım, pırasa mı?
Bueno... peras.
Peki, pırasa al.
Madame Celine, vaya a buscar peras.
- Bayan Céline, gidip pırasa alsana.
A Ahu le gustas mucho, dice :
Ahu sizi çok beğenmiş, kim bu pırasa bıyıklı adam diyor.
¿ quién es ese de bigote? Azem, Azem con bigote.
Âzem, pırasa bıyıklı Âzem.
¿ Qué dice señorita Alice?
Ve büyük de bir pırasa..
- Hay uno galés a cinco minutos.
5 dakika mesafede, Pırasa Evi adında... acayip güzel küçük bir Gal restoranı var. Hemen gitseniz iyi olur.
Según sale, a la izquierda, recto y a la derecha.
Kapıdan çıkınca sola dönün... 5 dakika sonra sağda göreceksiniz. Pırasa Evi.
El hombre quiere acabar con todos. El hombre quiere hacer tábula rasa.
Adam işleri yoluna sokmak için sorunları çözmek istiyor.
Compré algunos ajetes.
Biraz pırasa aldım.
Primero plantaré algunos puerros, tomates, papas, y otras hierbas.
Öncelikle pırasa, domates ve patates yetiştirmek istiyorum.
Tabula rasa.
Sil baştan.
¡ Como si ha seducido al Duque de York con un pepino descomunal!
Ödüllü pırasa ile York Dükünü düdüklese bile umurumda değil!
y creo que Vuestra Majestad no desdeña llevar el puerro el día de San David.
Ve ben majestelerinin Aziz Davy'nin gününde... pırasa giymeyi küçümsemeyeceğine inanıyorum.
Permítanme recordarle ciudadano que si Danton es absuelto......él hará tabla rasa con este Comité y lo sustituirá por otro lleno de sus partidarios
Eğer Danton beraat ederse ne olacağını size hatırlatmama izin verin.. ... O Komitelerde temizlik yapacak! Ve onları diğer partizanlarla değiştirecek!
Me gustaría "bichi suas", ensalada César, filet mignon,
- Patatesli pırasa çorbası... - Evet. ... ve sezar salatası ve fileminyon.
Tiene cebollín.
- Pırasa da var.
Tiene un poco de cebollín.
Oh. İçinde pırasa varmış.
Tartaletas con chifonada de puerro.
Yumurtalı pırasa.
Con la chifonada de puerro. ¿ Estaban buenas?
Yumurtalı pırasa. İyi miydi?
Rasa Devi. nunca.
Hayır Rasa Devi, asla.
Quiero entender bien Rasa Devi.
Rasa Devi'yi tam anlamıyla anlamak istiyorum.
Como Rasa le tuvo a mi esposo.
Rasa'nın kocama sahip olduğu gibi.
Conociendo el amor. Dejaré que todo vaya y venga seré ágil como el viento. Como me diría Rasa.
Aşkı bilmek, her şeyin olup bitmesine ve, rüzgar gibi esnek olup... büyük bir cesaretle gelip her şeyi almasına izin vermektir.
Pronto te saldrá bigote, y pensé que ésta sería una buena forma de empezar.
Yakında bıyıkların çıkar, düşündüm de tıraşa başlamak için... bu iyi olurdu.
Te ves muy viril.
Tıraşa ihtiyacın var.
Por cierto, cariño, necesitas afeitarte.
Bu arada sevgilim, tıraşa ihtiyacın var.
Le voy a afeitar su barba.
Tıraşa ihtiyacınız var.
Es bueno para los nervios. ¿ Ya ve?
Güzel, rahatlatıcı bir tıraşa.
Pensé que le vendría bien un afeitado.
Tıraşa ihtiyacınız olduğunu düşündüm.
Lo vimos en la calle, iba a ver a tu amigo el escultor.
Onunla sokakta karşılaştık, arkadaşın olan heykeltıraşa gidiyordu.
Necesitaba afeitarse.
Tıraşa ihtiyacı vardı.
- Traiga unas peras.
Pırasa almam için sana ihtiyacım var.
También necesitas un corte de pelo
Tıraşa da ihtiyacın var.
Para el Maestro Mori, el escultor.
Üstad Mori'ye, heykeltıraşa.
Bueno, al menos Podrá usarlo
Eğer tıraşa ihtiyacı olursa
Bienvenidos a Gran Bretaña, aquí andamos algo quemados pero estamos bien.
O yüzden hepiniz İngiltere'ye hoş geldiniz. Pırasa fırın gibi, ama önemi yok... eski şeyin miadı dolmadı henüz... bir saniye, kafam karıştı... evet, pırasa fırın gibi... burası fırın gibi, değil mi?
¿ Sigues afeitando a tu capitán?
Yüzbaşıyı tıraşa devam mı?
¿ Qué te pasó?
N'aber Mozart, tıraşa mı başladın?
También necesitas un afeitado.
Ve tıraşa ihtiyacı olan kör bir aptal.
Y necesito un afeitado.
Ve tıraşa ihtiyacım var.
Necesitas afeitarte.
Tıraşa ihtiyacın var.
¿ Listo para afeitarte?
Tıraşa hazır mısın?
¿ Cómo se llama una mula que necesita un afeitado? - ¿ Qué?
Tıraşa ihtiyacı olan katıra ne dersin?
¿ Cómo se llama una mula que necesita un afeitado?
Tıraşa ihtiyacı olan katıra ne dersin?
Confiscó todo lo hecho de lata.
Sakalı kalemtıraşa sıkıştığı için bizi eve erken gönderdi. Metalden yapılmış her şeye el koydu.
Altameyer, ¿ quieres afeitarte?
Altameyer, bir tıraşa ne dersin?
Aquí hay un caballero que desea verte. ¿ deseas afeitarte?
Beyefendi sizi görmeye geldi. Bir tıraşa ne dersiniz?
¿ Rasa?
Rasa.
Rasa Devi.
Oh, Rasa Devi,
¡ Oh, Rasa!
Oh Rasa!