Translate.vc / español → turco / Reme
Reme traducir turco
38 traducción paralela
Reme conmigo.
Benimle kürek çek.
¿ Estás diciendo que reme yo?
Benim de mi kürek çekmem gerektiğini söylüyorsun?
¡ Reme fuerte, capitán... Ahora!
Hadi Kaptan... şimdi!
- Que reme en círculos hasta que volvamos.
- Biz gelesiye kadar daireler çizsin.
Luego te vas donde la prima Reme a la Suiza.
Kuzenimize git.
- Bueno, dos. - Y a la prima Reme, ¿ Vale?
İki kere.
- A la prima Reme ya veremos. - Y a la niña, ¿ Ok? - ¿ A la niña?
Bir kere de kuzenimle ve onun küçük kızıyla.
- ¿ Que pasa Reme? - Oye, ¿ haz visto la televisión?
TV'yi izliyor musun?
- A casa de mi prima Reme. ¿ Y usted?
- Sen nereye gidiyorsun? - Kuzenime.
Seña Reme.
Buyurun.
Sobre el papel, los Beers son el mejor equipo con diferencia gracias a los buenos tiros de Cooper y a la precisión de Doug Remer.
Kağıt üzerinde Beers en iyi takım gibi gözüküyor Cooper'ın iyi atışları ve Doug Reme'in hedefli vuruşları sayesinde.
Necesito un compañero que reme el bote.
- Kürek çekmek için biri gerek.
Estamos en la misma situación, pero no voy a ser quien reme mientras usted se sienta con la mano en el agua.
Aynı teknedeyiz. Ama sen rahat rahat otururken ben kürek çekecek değilim.
Lo puedo ver desde aquí. ¿ Qué tal un par de fotos?
Birkaç reme ne dersin?
Y decían que con una dosis de hasta cien rems pueden pasar años antes de que se sientan los efectos.
100 reme kadar alınan radyasyonun etkilerinin ortaya çıkması yıllar sürebilirmiş.
He oído que en casos de contaminación de más de 600 rems no se recomienda el contacto físico cercano.
600 reme maruz kalan biriyle fiziksel temasta bulunmak tehlikeli olabiliyormuş.
CO19 y REME deben tener visual en algún momento.
- CO19 hedef her an görüş alanınıza girebilir.
Le digo que le dare un aventon hasta la costa y encontrare alguien que la reme hasta alli.
Bak, ne diyeceğim. Seni sahile kadar götüreyim. Oradan da seni karşıya geçirecek kayıklı birini buluruz.
No, no, no puedo dejar que una mujer reme sola el bote.
Hayır, hayır bir kadının kayıkta kürek çekmesine izin veremem.
Hace demasiado maldito frío. ¿ Quieres que reme?
Kürek çekmemi mi istiyorsun?
- ¿ Piensas que reme todo el camino?
- Tüm yol ben mi kürek çekeceğim?
Reme, señor.
Çek lordum.
MÃ reme, soy alta, atractiva, inteligente.
Bana bir bak. Uzunum, güzelim, zekiyim.
Bueno, yo remé en la escuela.
Okuldayken kayık kullanmıştım.
No, remé hasta aquí.
- Hayır, buraya kürek çekerek geldim.
He remado a través de medio mundo- - Bueno, sólo remé un día, pero- -
Dünyanın öbür ucundan kürek çekerek geldim.. .. aslında birkaç gün kürek çektim..
- Hola, soy la Reme.
Ben Reme.
- ¿ Dónde vive tu prima Reme, te llevo? - No dejeló.
- Nerede oturuyor?
Yo remé, nada sucedió.
Yemin ederim Kaptan, hiçbir şey olmadı.
Remé por dos años en Harberton.
Harberton'da iki yıl tayfalık yaptım.
Yo remé para Oxford.
- Oxford'da kürek takımındaydım.
Remé tan rápido como pude, pero...
Küreklere elimden geldiğince asıldım fakat...
Reme.
Çek.
Así que, una noche remé hasta su yate, y debido a que sé cómo, coloqué esta bomba tan sofisticada.
Bir gece teknesine yanaşıp nasıl yapılacağını bildiğim için o ileri teknoloji bombayı yerleştirdim.
Me metí en un barco y remé hasta la Bahía de las Focas.
Bir tekneye binip, Fok Körfezi'nde kürek çektik.
Me metí en una barca y remé hasta más allá de la Bahía de las Focas.
Bir tekneye binip, Fok Körfezi'nde kürek çektik.
Me dijeron que no podían enseñarme nada más, así que remé hasta casa.
Bana daha fazla öğretecek bir şey olmadığını söylediler, ben de kürek çekerek geldim.
Pedí prestado un kayak sin el conocimiento del dueño, remé hacia la mitad de la bahía,
Sahibinden habersiz birinin kanosunu aldım ve koyun ortasına doğru açıldım.