Translate.vc / español → turco / Rs
Rs traducir turco
72,234 traducción paralela
¿ Dónde aprendió a robar autos la hija de un banquero?
Bankacının kızı ne zaman araba hırsızı oldu?
Ladrones sin talento con ambición de carteristas.
Yankesicilik hırsı olan yeteneksiz tavuk hırsızları.
Elegimos a ladrones.
Hırsızlara oy verdik.
Sabes que el único enemigo más peligroso que un hombre con recursos ilimitados... es uno sin nada que perder.
Sınırsız kaynağı olan bir düşmandan daha tehlikeli olan kişi ise artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış biridir.
¿ Cómo demonios lo obtienes?
Peki nasıl alırsın ki?
¿ Cómo conseguirlo...? Déjenme decirles.
Nasıl o işi alırsınız size söyleyeyim.
Una versión más joven, hasta más inteligente, de mi, si es que puedes conjurar eso por ti mismo.
Benim genç ve daha zeki halim. - Kafanda durumu canlandırırsın. - Hemen hemen canlandırabildim.
Tú no te exhibes. Tú ganas.
Dereceye girmez, sadece kazanırsın.
No puedo esperar a verla de nuevo. Ella es toda una...
Onu tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
Espero que estés listo para la verdadera diversión.
Umarım gerçek bir eğlenmeye hazırsınızdır.
Nolan, quédate ahí. Puedes con él.
Nolan, sen orada kal, onu alırsın.
Ahora eres prácticamente el alfa.
Şu anda Alfa sayılırsın.
Le dije a Lydia que la echo de menos y tengo ganas de llegar a casa, pero... Escucha, Scott, lo que sea que estés haciendo ahora mismo, asegúrate de que aún vas a salir de Beacon Hills.
Lydia'yı özledim ve eve gelmek için sabırsızlanıyorum ama Scott, şu anda ne yapıyorsan Beacon Hills'den gitmekten vazgeçme sakın.
- Tengo unos polvos de dientes que creo que os van a encantar.
- Diş tozum var bence buna bayılırsınız.
Cuando has visto a un estafador, los has visto a todos.
Bir dolandırıcıyla tanışırsan hepsini tanırsın. Hadi gidelim.
Me muero por ver lo que eres capaz de hacer.
Neler yapabildiğini görmek için sabırsızlanıyorum.
Si eres fuerte, sobrevivirás.
Eğer güçlüysen hayatta kalırsın.
Tengo muchas ganas de beber socialmente, como los franceses.
Fransızlar gibi sosyal olarak içebilmek için sabırsızlanıyorum.
Rohan, conoces bien a mi padre.
Rohan amca, babamı iyi tanırsın.
Rs. 80.
- 80 Rupi.
Rs. 80?
- 80 Rupi mi?
Aquí está Rs. 100.
- İşte sana 100 Rupi.
Te debía Rs. 80, ¿ verdad?
- 80 tuttu demedin mi?
Usted me dio Rs. 10. Dame Rs. 20 atrás.
Bana 10 Rupi verdin, 20 vermelisin.
No. Aquí estoy, gastando Rs. 4 lakhs en tal asunto!
- Nalavde neden burada biliyor musun?
- ¡ Te haré incapacitado para toda la vida!
- Hayatın boyunca özürlü kalırsın.
¡ Eh, ladrón!
Hey hırsız.
Pequeña ladrona.
Seni küçük hırsız.
Que alguien llame a una ambulancia.
Biri ambulans çağırsın.
Sí, me alegraré de conocer a tu hija también.
Tamam. Kızınla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Supongo que estaba involucrada con tu novio y no era una ladrona desnuda preocupada por las pobres abejas.
Bu kişinin sevgilinle ilişkisi olduğunu, arıların ölmesinden endişelenen çıplak bir hırsız olmadığını varsayıyorum.
¡ Ladrón!
Hırsız!
¡ Mira, es el ladrón!
Bak, hırsız orada!
- Dev, ¡ el ladrón se va!
- Dev, hırsız gidiyor!
¡ Buenas tardes, ladrón!
İyi akşamlar hırsız!
Señora, es un ladrón.
Hanımefendi, o bir hırsız.
¡ Ladrón!
- Hırsız!
Perdón, lo usé para encontrar al ladrón que robó el mío.
Kusura bakmayın, telefonumu çalan hırsızı bulmak için kullandım.
Este tipo es un ladrón.
Bu adam hırsız.
Es mi hijo, no es un ladrón.
O benim oğlum, hırsız falan değil.
Mi hijo no es un ladrón.
Oğlum hırsız değil.
En cambio, será un cosmos sin vida... proporcionando una cantidad ilimitada de materia... que se puede transformar en energía.
Onun yerine enerjiye dönüşebilecek sınırsız sayıda cisim sağlayacak cansız bir evren olacaktır.
Le arrestan, sale en las noticias, tiene publicidad para cualquier pequeña producción de vanguardia en la que esté envuelto.
Tutuklanırsın, birkaç haber yapılır, bedavaya basını toplarsın. Her ne orijinal bir işin içindeysen artık.
Pero aparentemente la han publicado, lo que es increíblemente excitante de saber.
Ama görünen o ki yayımlamışım. Görmek için de sabırsızlanıyorum.
Así que ve por ese camino y llegarás a la autopista en un par de horas, y entonces podrás parar a alguien, ¿ vale?
Şu yoldan ilerle. Birkaç saate otoyola varırsın. Ulaşınca birine otostop çekersin, tamam mı?
Una vez que hagas eso, sacas tu trasero de ahí, y nos encontramos en la zona del estadio, a una milla al Este.
Bunu yaptıktan sonra, kıçını oradan çıkarırsın, Ve doğuya bir kilometre uzaklıktaki evreleme alanında buluşalım.
Estense atentos a los turistas que puedan querer reducir sus pérdidas.
Turistler için sabırsızlanıyorum Kayıplarını kesmek isteyen kim?
Quizá vaya a buscar café para dejarte tener tu espacio.
Dışarı çıkıp kahve alırım, sen de rahat rahat yıkanırsın.
Eres un imbécil.
Tam bir sığırsın.
Normalmente, no podrías ver la glicerina en la pantalla así no obtienes un falso positivo, pero ahora voy a cambiarlo para ver la glicerina en pantalla.
Normalde hatalı pozitif almamak için gliserini baştan çıkarırsın. Ama şimdi özellikle gliserini göstermesi için değiştiriyorum.
Como si se comparara con mi locura.
Sanırsın benimle aynı tımarhaneden.