Translate.vc / español → turco / Steve
Steve traducir turco
14,786 traducción paralela
Bueno, ese chico?
Bu çocuk. Bir sonraki Steve Jobs olabilir.
Soy Steve Jobs pero en caliente.
Seksi Steve Jobs'ım.
- Steve.
- Steve.
Cuando lo conocí él todavía iba por Steve y es propiedad de todas las películas de la Academia de Policía.
Onunla tanıştığımda Steve'e göz yumuyordu ve bütün Polis Akademisi filmleri vardı.
Jefe, hay un Steve Kot de la Oficina del Fiscal del Estado de verte.
Şef, Eyalet Savcılığı'ndan Steve Kot adında biri seninle görüşmek istiyor.
- Oye. Fiscal del Estado Adjunto Steve Kot.
Ben, Eyalet Savcılığı asistanı Steve Kot.
De acuerdo Steve, escúchame.
Tamam Steve, dinle.
- Soy Steve McGarrett.
- Ben Steve McGarrett.
Steve.
Baksana Steve.
Oye, ¿ qué tal Steve?
Steve nasıl?
¿ Steve?
Steve?
Hola, Steve.
Selam Steve.
¿ Te has dado cuenta de lo que se parece Steve a un pirata?
Steve'in korsan gibi göründüğünü hiç farkettin mi?
En realidad soy más carnívora, Steve.
Aslında daha çok et sever biriyimdir.
Ella está saliendo con Steve.
Steve ile çıkıyor.
En primer lugar, no vuelvas a acercarte a mis gatos. Y en segundo lugar, Steve está muy frágil ahora mismo y estás jugando a un juego muy peligroso con él.
Birincisi, bir daha asla kedilerime yaklaşmıyorsun ikincisi, Steve şu an çok hassas ve onunla tehlikeli bir oyun oynuyorsun.
Lo siento, le estoy mandando mensajes a Steve para irle abriendo el apetito.
Pardon, Steve'in iştahını kabartmak için ona bir şeyler yolluyorum.
Bueno, ¿ qué buscas con Steve?
Steve ile amacın ne?
Pero Steve está pensando en casarse.
Steve'in evlenmeyi düşünmesi dışında.
Eres muy buen tío, Steve.
Harika bir adamsın Steve.
El Steve de siempre estaba de regreso.
Bizim eski Steve geri dönmüştü.
La gente que conocía bien a Steve sabía que era incapaz de hacer daño.
Steve'i yakından tanıyanlar onun zararsız olduğunu bilirlerdi.
Decían cosas de él que... que no eran ciertas.
Steve hakkında asılsız şeyler söylüyorlardı.
Y eso a Steve no le gustaba.
Steve de buna çok bozuluyordu.
PRIMA DE STEVE En 1985, ¿ recuerda la mañana de enero en que Steven la obligó a salirse del camino?
1985 yılının ocak ayında Steven tarafından yoldan çıkarıldığınız o sabahı hatırlıyor musunuz?
Steve, te pido que describas con tus propias palabras exactamente lo que ocurrió.
Steve, tam olarak neler olduğunu senin ağzından duymak istiyorum.
Steve, dime con tus propias palabras por qué perseguiste a Sandy y le apuntaste.
Steve, bana söyler misin neden Sandy'yi yoldan çıkarıp ona silah doğrulttun?
Escuelas Comunitarias de Mishicot Los informes escolares demostraban que le había ido muy mal académicamente.
Okul kayıtları, Steve'in sınıfları zar zor geçebildiğini gösteriyordu.
Orgulloso de que ella lo hubiera elegido para casarse y todo eso.
Çünkü Steve'i istemiş, onunla evlenmişti.
En ese entonces, Judy Dvorak vivía enfrente de él.
Judy Dvorak o zamanlar Steve'in evinin karşısında oturuyordu..
AYUDANTE JUDY DVORAK POLICÍA ARLAND AVERY Otros detectives me dijeron que, en ese momento, tomaron una foto de Stevie de viejos registros policiales.
Diğer dedektifler bana, o sırada yanlarında Steve'in eski cezaevi dosyasından bir fotoğrafı olduğunu söylemişlerdi.
Luego tomaron la foto y otras más, y armaron una rueda de identificación.
Steve'in cezaevi fotoğrafını diğer şüphelilerinkiyle birlikte önüne koymuşlar.
intento de homicidio y agresión sexual No podía entender por qué arrestaban a Steve.
Steve'i neden böyle bir şeyden tutuklasınlardı ki?
Nombre del Juez El caso se apoyó en el hecho de que la violencia era parte real... JUEZ DEL TRIBUNAL DE CIRCUITO CONDADO DE MANITOWOC... y recurrente de su vida, y de que sus víctimas eran mujeres.
Dava artık Steve'in şiddeti yaşamının bir parçası hâline getirmesine kadınları kendine kurban seçmesine odaklanmıştı.
Steve tenía por lo menos 22 testigos.
Steve'in en az 22 tane tanığı vardı.
Steve Avery tenía testigos para cada minuto... ABOGADO DE STEVEN EN SEGUNDA INSTANCIA... desde la 1.30 de la tarde... hasta las cinco, por lo menos.
Steven Avery'nin öğlen 1 : 30'dan neredeyse akşam 5 : 00'e kadar neler yaptığı dakika dakika biliniyordu.
Todos los testigos de la coartada declararon que ese día, Steve Avery ayudó a sus padres y otros parientes a verter cemento en el depósito de autos. PIEZAS DE AUTOMÓVIL AVERY
Tüm görgü tanıkları saldırının olduğu gün Steve Avery'nin anne babası ve diğer akrabalarına araba hurdalığında beton dökmeye yardım ettiği yönünde ifade vermişlerdi.
Los testigos declararon haber estado trabajando con él, vertiendo el cemento, o bien en la casa, mirando Juzgado de divorcios de 3.00 a 3.30, y haber visto a Steve Avery inmediatamente después.
Tanıkların bir kısmı dışarıda onunla birlikte beton döktüklerini bir kısmı ise 3 : 00 ile 3 : 30 arasında yayınlanan "Divorce Court" adlı televizyon programını izlediklerini akabinde Steven Avery'yi gördüklerini ifade etmişlerdi.
Luego, Steve Avery llevó a su hermana en su camioneta a una cantera de grava cercana. CANTERA DE GRAVA
Daha sonra Steven Avery 4x4 aracıyla kız kardeşini de alıp yakındaki bir çakıl ocağına gitti.
A esa hora, Steve Avery recogió a su esposa e hijos.
Gelir gelmez, Steve Avery karısını ve çocuklarını aldı.
A Green Bay, a ver a Steve.
Green Bay'e, Steve'i görmeye.
Muestra Steve Avery y la víctima tienen los mismos alelos.
Steve Avery ve kurban aynı alellere sahiptiler.
Dos de ellos coincidían con los de Steve Avery y la víctima, mientras que el tercero no era de ninguno de los dos.
İkisi Steve Avery ve mağdurunkiyle eşleşirken bir tanesi ikisininkiyle de uyuşmuyordu.
alelos adicionales presentes Es decir que bajo sus uñas había ADN de alguien que no era Steve Avery.
Yani kadının tırnak arasında Steven Avery dışında birinin DNA'sı olmalıydı.
Y si tomamos en cuenta todas las demás pruebas, la coartada, el hecho de que la víctima se equivocó en el color de ojos, de que dijo que el atacante llevaba ropa interior blanca cuando Steve Avery ni siquiera tenía ropa interior en su casa,
Diğer tüm kanıtlarla birlikte ele alındığında ; ... tanık ifadeleri, mağdurun, saldırganın göz rengi konusunda yanılması Steve Avery iç çamaşırı giymediği hâlde saldırganın beyaz iç çamaşırı giydiğini söylemesi ve bunun gibi pek çok şey göz önüne alınırsa farklı bir karar çıkma olasılığı güçleniyordu.
El día de la liberación de Steven o al día siguiente, algunos empleados de las fuerzas del orden de Manitowoc... ABOGADO DE STEVEN... describen actividades que se habían desarrollado... liberación de Steve Avery... casi diez años antes.
Steven'ın salıverildiği gün veya ertesi günü Monitowoc'ta emniyet mensupları neredeyse 10 yıl önceki mevzuyla ilgili iç yazışmalar yapmaya başladılar.
Que no le iban a dar semejante suma a Steve Avery.
Steve Avery'ye o kadar para ödeyecek hâlleri yoktu.
GOBERNADOR Se acercaban políticos a tomarse fotos con Steve Avery.
Siyasiler Steven Avery ile aynı karede boy gösteriyorlardı.
Cuando terminó, le dije : "Steve, ¿ te puedo dar un abrazo?"
Gitmeden önce "Steve, sana sarılabilir miyim?" dedim.
Ese chico podría ser el próximo Steve Jobs. El coche acaba de salvar su vida.
- Bu araba onun hayatını kurtardı.
UNA SEMANA TRAS LA LIBERACIÓN DE STEVE
Thracian82 İyi Seyirler 18 Eylül 2003 Tahliyeden 1 Hafta Sonra