Translate.vc / español → turco / Stá
Stá traducir turco
4,392 traducción paralela
Lo puedo ver claramente en tu rostro.
Bir bakışta anlayabiliyorum.
Se enamoró a primera vista.
Ona ilk bakışta aşık oldu.
Nos vemos a la salida.
Çıkışta görüşürüz.
No puedo poner en riesgo mi vida cada vez que subo al bote en busca de provisiones.
İhtiyaçlar için her filikaya çıkışta hayatımı riske edemem.
Chocó al despegar.
Kalkışta yere çakıldı.
¿ Tienes alguna experiencia al por menor de trabajo?
Satışta bir iş tecrübeniz var mı?
Tenemos a Tanya en boletería.
Bilet satışta Tanya var.
Les disparó.
Tek atışta.
- Alcalde... - 脡sta no se lucha.
- Bu dövüşülecek olanlardan değil.
"脡sta es mi vida, y voy a amar a quien se me antoje".
"Bu benim hayatım ve canım kimi isterse onu severim."
Miren, 茅sta es su fiesta.
Bak, bu siz gençlerin partisi.
脡sta no es tu noche, Billy.
Bu senin gecen değil Billy.
Cuando fui elegido alcalde, 茅sta era una ciudad quebrada.
Ben belediye başkanı seçildiğimde burası iflas etmiş bir şehirdi.
- Hizo algo honorable. - Duerme ahora.
- Onurlu bir davranışta bulundu.
Una loción para tu conchita de Doncella Húmeda, señoritas, en promoción ahora en el pasillo 4.
Vajinanız için olan losyon rutubetli bakireler tarafından yapılıyor. Şu an 4. reyonda satışta.
Así que, señor Armaan Malik. ¿ Qué ocurre a continuación en esta carrera?
Pekala, Bay Armaan Malik bu yarışta sırada ne var?
Aquí dice que darás una donación a la iglesia.
Burada, kiliseye bir bağışta bulunduğunu yazıyor.
Gran colisionador de $ 10 mil millones continúa búsqueda de "partícula de Dios". ¿ BIG BANG O ERROR?
Bu bir varoluş makinesi, yaradılışta bir pencere.
Si uno piensa así desde el principio, y solo pasaron 10 minutos del comienzo de la carrera, uno comienza a pensar :
Eğer daha ilk kilometrede bunu düşünürsen ve yarışta on dakika geçmişse ve kendi kendine
A simple vista ¿ No parece como un lugar de artes marciales?
İlk bakışta dövüş sanatları yapılan bir yere benzemiyor mu?
Te llevaré a casa después.
Çıkışta seni eve bırakırım.
Y todos los periodistas que estaban cubriendo la carrera cuando Lance atacó en las montañas a Sestriéres yo estaba en la oficina de prensa y vi su reacción.
O yarışta basın salonundaydım ve Lance dağlardan Sestriere'e doğru büyük bir atağa kalkınca oradaki tüm gazetecilerin verdiği tepkiyi gördüm.
Si hay un problema, necesita que le marquen el paso en el ascenso.
Bir sorun çıkarsa, yanında durup tırmanışta onu hızlandıracak birileri gerekir.
Vi a Lance y Levi hacer una serie de pruebas de un km. Ascensos de un km con una prueba de sangre en la cima.
Lance ve Levi'yi bir dizi 1 kilometre testi yaparken izledim, zaman tutup 1 kilometrelik bir tepeye çıkıyor ve zirveye her varışta kan testi yapıyorlardı.
Ese mismo año, Armstrong había hecho un donativo al UCI.
O yılın başında ise Lance UCl'ye bir bağışta bulunmuştu.
En la carrera, Simeoni atacó y Lance, con la camiseta amarilla, lo siguió. Eso es inaudito. Normalmente lo hacen tus compañeros de equipo.
Bu yüzden yarışta Simeoni atağa kalkınca üstünde sarı forma olan Lance onun peşine takıldı, ki bu normal değildi çünkü kovalama işini genelde takımına bırakırsın.
Lance, ¿ qué pasó hoy entre Simeoni y tú en la carrera?
Lance, bugün yarışta Simeoni ile aranızda neler geçtiğini sorabilir miyim?
Llevamos dos semanas corriendo.
Yarışta iki hafta geride kaldı.
"La genialidad más grande es ver a través de la ilusión".
"İllüzyon penceresinden bakışta en büyük deha"
¿ Así que ahora estamos jugando carreras?
- Şimdi yarışta mıyız?
Creo que podemos ganar esta cosa, amigo.
Bence bu yarışta şansımız çok yüksek.
¿ Entraste?
Yarışta mısın?
¡ Dusty competirá!
- Dusty yarışta!
Empieza a subir y alcánzalo en picada.
Yükselmeye başla ve onu dalışta yakala.
Alcánzalo al zambullirte.
Onu dalışta yakala!
- Sí, señor. - Pero trágicamente choca al despegar.
- Ama kalkışta trajik kazalar oldu.
Y, por primera vez en la historia, hay un fumigador en la carrera.
Sayın seyirciler, yarışta ilk kez bir de tarım uçağı var.
Dusty era un buen tipo que voló alto y perforó las nubes de la mediocridad.
Dusty iyi bir uçaktı yarışta uçtu ve sıradanlık bulutlarını delip geçti.
Como ya saben, no se les permite a los periodistas a estar en la corte, pero si se quedan con nosotros, estaremos aquí afuera esperando su regreso.
Bildiğiniz gibi gazetecilerin içeri girmesine izin yok ama bizi izlemeye devam ederseniz çıkışta yine burada olacağız.
Lamo usó Twitter para alentar a sus seguidores a donar a WikiLeaks.
Lamo Twitter'ı kullanarak takipçilerinin WikiLeaks'e bağışta bulunmalarını istedi.
Puedo leer la mente de un vistazo.
Bir bakışta akıIdan geçeni okurum.
Pero negó haber cometido ningún delito.
Ama yanlış herhangi bir davranışta bulunduğunu reddetti.
Venme afuera.
Çıkışta buluşalım.
En toda carrera, llega un momento en que el piloto se ve forzado a tomar una decisión clave en un instante.
Her yarışta öyle bir an vardır ki, saniyenin onda birinde çok önemli bir karar vermeniz gerekir.
" En toda carrera, llega un momento
" Her yarışta öyle bir an vardır ki,
Theo, un caracol no puede participar en una carrera de autos.
Theo, arabalar için tasarlanmış bir yarışta bir salyangoz yarışamaz.
Aún me queda un palco.
Bir adet balkon halen daha satışta.
Porque te apuesto lo que quieras a que puedo vender esto en otoño por más de 25 millones de libras esterlinas.
Seninle bahse girerim ki, ne kadarına istersen hatta bu parçayı sonbahardaki satışta 25 milyonun üzerine satabilirim. Sterlin.
Lo mataste con el primer tiro.
İlk atışta geberttin.
Niki Lauda llega a esta carrera decisiva en Fuji apenas 3 puntos por encima de James Hunt, quien sabe que debe vencer al Austriaco con Justicia para llevarse el título.
Fuji'deki şampiyonu belirleyecek bu yarışta Niki Lauda James Hunt'ın üç puan önünde. Hunt unvanı almak için Avusturyalı adil bir şekilde yenmesi gerektiğinin farkında.
Sr. Nobley, ¿ de veras cree que se conoce una persona con solo verla?
Bay Soylugil, gerçekten bir insanı ilk bakışta tanıyabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?