Translate.vc / español → turco / Televisión
Televisión traducir turco
11,801 traducción paralela
¿ Sabes eso de cuando miras televisión e inconscientemente calculas el tamaño de los decorados basándote en la altura del actor y el número de pasos que le toma caminar el ancho de ellos?
Hani televizyon izlerken oyuncunun boyu ve attığı adımın ölçüsüyle setin boyutunu istemsizce hesaplarsın ya.
Y en pocas horas, todo el mundo lo va a ver en la televisión.
Ve bir kaç saate tüm dünya TV'den izleyecek.
Un día, es un despreocupado operador de perforadoras y al siguiente está lanzando su schlitz a la televisión. ... porque pusieron a una mujer comentando los deportes.
Bir gün kaygısız bir döner delici operatörüyken bir de baktık kadın bir spor muhabiri çıktı diye TV'ye bira şişesi fırlatır olmuş.
- ¡ Voy a salir en televisión!
- Televizyona çıkacağım!
¡ Televisión, allá vamos, nena!
Televizyon. Bekle beni bebeğim!
Tengo lo que quiero... un programa de televisión que alcanza casi cuatro millones de espectadores a la semana, un púlpito en las ondas, un sitio donde finalmente se escucha mi voz.
Ne istediğimi biliyorum... bu televizyon şovu haftada 4 milyon izleyiciye ulaşıyor bu kabadayı havasından kurtulup sonunda içimden gelen sesi duydum.
Lo he visto en la televisión. ¿ Cómo de fuerte...?
Televizyonda görmüştüm. Ne kadar sert bastıracağım?
Espera. ¿ Sales en un comercial de televisión?
Gerçekten Tv'ye mi çıktın?
Lo siento, pero no puedo arriesgarme a que regrese a casa y encienda la televisión.
Üzgünüm ama eve gidip televizyonu açma riskine giremem.
Es el exitoso productor de un gran programa de televisión.
Çok izlenen bir programın başarılı bir yapımcısı.
En su declaración, usted dijo que él estaba en casa toda la noche, ustedes dos se metió en una discusión, y luego subió a ver la televisión.
Yazılı ifadende bütün gece evde olduğunu, ikinizin tartıştığını ve sonra televizyon izlemek için yukarıya gittiğini söylemişsin.
Él estaba durmiendo en la habitación de invitados, y yo... yo podía oír la televisión, pero yo no lo vi físicamente hasta la mañana.
Misafir odasında uyuyordu, televizyonun sesini duyabiliyordum fakat fiziksel açıdan onu sabaha kadar göremiyordum.
Estamos en un enfrentamiento en un concurso de cocina que será pasado en televisión y probablemente en algunos aviones.
Televizyonda hatta muhtemelen bazı uçaklarda yayınlanacak bir yemek programına çıkacağız.
Tienes el gusto más raro para los programas de televisión.
Program zevkin çok tuhaf.
Un falso profeta que saldría en televisión y se desahogaría.
Sahte bir mesih televizyona çıkıp içindeki kini dışa vurdu.
Es ese abogado especializado en lesiones de la televisión que tiene los anuncios de madrugada.
Bu, gece TV reklamlarında çıkan... -... kişisel yaralanma avukatı.
Él tenía una televisión ahí.
Şurada televizyonu vardı.
La revista People los periódicos y televisiones de Nueva York, y, por supuesto, los medios locales, las cadenas de televisión de Houston.
People dergisi... New York gazeteleri ve televizyonları... ve elbette yerel basın var... Houston'daki TV kanalları var.
No se parece a los que salen en televisión.
- TV'dekilere benzemiyorsun.
¿ Y... cómo son en televisión?
- TV'dekiler nasıl?
Pongamos la televisión.
TV'yi açalım.
Hasta que los periódicos y la televisión dejen reposar el tema.
Gazete ve Televizyonlar sakinleşene kadar.
Te lo digo... deberíamos solo ver televisión.
Sana söyledim sadece Tv izleyelim.
Estoy feliz en casa con mi chica, con una cerveza fría, y un buen juego en la televisión.
Evimde tatlımla beraber soğuk bir birayı ve iyi bir maçı yeğlerim.
¿ Qué te parece "Siento las mierdas que dije en la televisión nacional porque sin ti, yo no existiría"?
"Ulusal kanalda sana laf ettiğim için üzgünüm çünkü sen olmasaydın olamazdım" a ne dersin?
Ya que trabajo en televisión, deja que te dé una lección rápida.
Televizyon sektöründe çalıştığım için sana çabucak bir ders vereyim.
No, la televisión. Párala.
Hayır, televizyonda.
Por eso lo llaman televisión en directo.
Canlı yayın denmesinin sebebi bu.
No es... Enciende la televisión y descubre que tu marido oculta un misterio global sobre la identidad de su mejor amiga.
Ne bileyim hani, "televizyonu aç da kocanın en yakın arkadaşıyla ilgili sakladığı gizemi gör" tarzı.
Ahora no hago más que ver sus anuncios en televisión.
Ama şimdi televizyonda reklamlarını görüp duruyorum.
El hacker quiere que el presidente revele en vivo por televisión todo lo concerniente a los bombardeos que nunca hemos revelado.
Hacker Baskan'in canli yayina çikip bu güne kadar açiklanmayan o bombalama hakkindaki her seyi anlatmasini istiyor.
"Tienen cinco minutos para demostrar que el Presidente cumplirá con mis demandas en vivo por televisión, o los rehenes morirán."
" Baskan'in canli yayinda taleplerimi yerine getirecegini kanitlamaya bes dakikaniz var. ... yoksa rehineler ölür.
Como que tiendes a calmarnos con la televisión.
Televizyon ihtiyacınızı gideriyormuşsunuz.
Él no puede mantenerse fuera de la televisión, cada puto día.
Her gün televizyonda amına koyayım.
¿ Sabe usted la última vez que él no estaba en la televisión?
Televizyona en son ne zaman çıkmamıştı, hatırlıyor musunuz?
Tras tu brillante charla por televisión, llegué hasta la persona que había sido más jodida que yo.
Ortalığı velveleye veren TV ifşaatından sonra benden fazla gadre uğramış tek bir kişiye ulaştım.
Me he puesto al día en cuanto a la programación de televisión matinal.
Birçok gündüz kuşağı dizisinde olup biten şeyleri öğrendim.
Estaba arriba viendo la televisión.
Yukarıda televizyon izliyordu.
En tu declaración, dijiste que Will subió para ver la televisión.
İfadene göre Will televizyon izlemek için yukarıya çıkmış.
Frank Costello fue antes que las cámaras de televisión, cuando había una investigación del crimen organizado en América.
Frank Costello daha önce de televizyona çıkmıştı. Organize suçlarla ilgili bir soruşturma yapılırken çıkmıştı.
Ofreciéndote una entrevista de televisión.
Ekran önünde sana röportaj vermeyi önererek...
Sí, bueno, era televisión en directo.
Evet, canlı yayındı.
De ninguna manera haré un especial de televisión en vivo.
Canlı bir tv şovu yapmam mümkün değil.
No uses agua caliente, no puedes ver la televisión después de las 7 : 00, y si alguna vez encuentro un pelo en mi fregadero, estás fuera.
Sıcak su kullanmak yok, 7 : 00'den sonra TV yok ve eğer lavabomda saçlarını bulursam kapı dışarı ederim.
Después de lo que vi despliego en la televisión hoy en día, rompiendo a familia como ésta, que haría ser de índole penal.
Bugün televizyonda göz önüne serilenlerden öğrendiğim şey sizin gibi bir aileyi dağıtmanın ölümcül olabileceğiydi.
Así que al parecer nuestra víctima, William Malo, vio a Natalie en televisión, intentó ser un héroe, pero ella le dio la vuelta a la tortilla y acabó con él.
Yani kurbanımız William Malo, Natalie'yi televizyonda görmüş ve kahraman olmak istemiş ama kız durumu lehine çevirip adamı öldürmüş.
Es la clase de lugar al que irías para pasar desapercibido tras aparecer en televisión a nivel nacional.
Ulusal televizyonda ifşa olunca gözlerden uzak kalacağın bir yer.
La señora del ayuntamiento está en televisión ahora mismo Y dice que no hay nada de qué preocuparse
Parti komiteleri doğrudan tv ve endişelenecek bir şey olduğunu söylüyor.
Él está diciendo mentiras y cuentos para su programa de televisión para que la gente lo vea.
İnsanlar izlesin diye programında bu yalanlar ve hikâyelere gerek olduğunu söyledi.
- Con todo el mundo viendo la televisión.
- Tüm dünya TV'de izlerken.
- ¿ Cómo lo sabes? Estuvo en un programa de televisión danés sobre los trolls de Internet.
- Bunu nereden biliyorsun?