Translate.vc / español → turco / Toros
Toros traducir turco
783 traducción paralela
Semanas después, dejando atrás caravanas y caminos, nos marchamos hacia los Montes Tauro.
{ \ 1c00FFFF } Haftalar sonra, karavanları ve yolları geride bırakarak { \ 1c00FFFF } Biz Toros Dağlarının içine vardık.
Wellmore va a enviar una partida de toros hasta el puesto de Tom Williams.
Buradaki Wellmore yaşlı Tom Williams'ın yerine ticaret konvoyu gönderiyor.
Lleva la partida de toros de Wellmore hasta Oregón.
Wellmore'için çalışıyor. Wellmore'un konvoyunu Oregon'a götürecek.
Seré el guía de esa partida de toros.
Her şeye rağmen konvoya rehberlik edeceğim.
O los toros empiezan a dar leche.
# Hiç oralı olmam.
En Nuevo México la impusieron para parar una corrida de toros y en Oklahoma, para regular la producción de petróleo.
Boğa güreşlerini durdurmak için New Mexico valisi sıkıyönetim ilan etmişti Oklahoma valisi de petrol üretimini düzenlemek için bunu yapmıştı!
El reinado de las pandillas y el desafío sistemático de la ley son una amenaza mayor para la nación que la regulación del petróleo o una corrida de toros.
Tabi ki çete kanunları ve yasalara topyekün meydan okuma bir ulus için petrol üretiminden ya da boğa güreşinden çok daha ciddi bir tehdittir!
Odio imponérmele de este modo, señor, pero le contaré de Toledo... y Cádiz, y las corridas de toros en Madrid, y los bailes de Sevilla...
Kendimi tavsiye etmek gibi olmasın ama Size Toledo'dan ve Cadiz'den bahsederim. Madrid'deki boğa güreşlerini, Seville'deki dansları anlatırım.
Antes, mi casa estaba tan vacía como una plaza de toros cuando llueve.
O gelmeden önce yağmur altındaki bir arenadan daha boştu evim.
Les ahorró el trabajo a los toros.
Boğalar bayram etmiştir.
Miro los toros desde la barrera.
Öyle ortada kaldım.
Imagíneme, Tom Bradley de Detroit, nacido en Peoria... estando mañana en Madrid, viendo una corrida de toros. Sentado junto a una bella señorita.
Düşünün, Detroit'li Peoria'da doğmuş, Tom Bradley yarın Madrid'de boğa güreşi seyrediyor güzel bir senyoritanın yanına oturmuş.
No, no, no compramos toros.
Hayır, boğa satın almıyoruz.
Los toros jóvenes despiertan con la primavera.
Genç boğalar eğleniyorlar, bahar havasını kokluyorlar.
Las montañas harían reverencias Y los toros me saludarían
Dağlar eğilir Boğalar boyun eğer
Curro, estas mujeres matan más a menudo que los toros.
Curro, bu kadinlar bogalardan çok daha fazla öldürürler
Bueno, gachí, durante los 19 años que llevo ejerciendo mi profesión... he matado 2912 toros... y me han corneado 67 veces.
ah sekerim, 19 sene boyunca meslegim için egzersiz yaptim... Tam 2,912 boga öldürdüm... Ve 67 defa ölümüne kapistim.
- Gallardo era un gran matador de toros.
- Gallardo büyük bir boga avcısıydı.
Su lugar era en un matadero, no en la plaza de toros.
O bir mezbahaya aitti, boga arenasına degil.
Arruinas nuestros mejores toros.
En iyi bogamizi ögrendin..
Mi padre mató decenas de toros de Miura.
O da tipki digerleri gibidir. Babam Miura bogalarini çok yendi.
Siempre hubo una gran disputa entre los Gallardo y los toros de Miura.
Gallardo erkekleriyle Miura bogalari arasinda her zaman bir rekabet olmustur.
Vine aquí a ver toros.
- Buraya boğalari görmeye geldim.
Tu madre y tu hermana se matan trabajando mientras tú juegas con toros.
Annen ve kızkardeşin pestilleri çıkana kadar çalışırken... Sen gidip boğalarla oynuyorsun.
Se acabaron los toros para mí.
Ben boğa güreşini ayarlarım.
He pasado casi toda mi vida en la plaza de toros.
Hayatımın çoğunluğunu arenalarda geçirdim.
Quizá esto te suene tonto, pero no quería escribir... hasta que pudiera firmar mi primera carta a ti : "Juan Gallardo, matador de toros".
Bu sana aptalca gelebilir, ama çok büyük bir Matador olmadan... ve kendi imzamı atamadan mektup atmak istemedim... "Juan Gallardo, Matador de Toros."
Me viste enfrentar toros hace mucho.
Ama sen beni gördün. küçükken bir boğayla kapışmıştım.
Sí, esos eran los días de escasez... cuando me enfrentaba a los toros y al hambre al mismo tiempo.
Evet, o kötü günleri biliyorum... bir yandan açlık çekerken diğer yandan boğalarla güreşiyordum.
Vengo del sorteo de los toros.
Boğaların çiziminden geliyorum.
No escucharé su ignorancia y su locura... que lo incapacitan para cualquier otra perspectiva en relación a los toros.
Senin insanın sabrını zorlayan... boğalar hakkındaki aptalca ve cahil laflarını dinlemicem.
¿ Los salva de ser corneados por los toros?
Peki bu onları boğalardan koruyor mu?
A partir de ahora, el calendario de la plaza de toros... se calculará como a. De G y d. De G.
Şuandan itibaren, Arena takviminde... sadece G.ö. ve G.S. görüceğiz -
Cuando me jubile, criaré faisanes y toros.
Emekli olduğum zaman, Sülün ve boğa yetiştiricem.
Pero como pasa la mayor parte del tiempo con caballos y toros...
Tabi siz vaktinizin çoğunu atlar ve boğalarla geçiriyorsunuz -
A mí me gusta el olor de los caballos y los toros.
Atların ve boğaların kokusunu severim.
En realidad, soy el hombre más ignorante del mundo, excepto con toros.
Aslında, Ben bu dünyanın kabul ettiği en cahil adamım.
Dime, los días cuando Juan va a la plaza de toros... ¿ a quién le rezas?
Söyle bana, Juan arenaya çıktığı zaman... kime dua ediyordun?
Pero los ciudadanos del sol... tienen 5 pesetas, la paga de todo un día, suficiente para alimentar a una familia... para freírse en el lado soleado de la plaza... mientras miran como masacran a unos pocos toros.
Güneşli yerde oturanlar - beş peseta ödüyorlar Bir ailenin karnını doyuracak kadar parayı - güneşin altında kavrularak... boğaların ölüşünü izliyorlar
No tienes que preocuparte por los toros esta tarde.
Bugün boğaları kafana takma.
No son los toros, es la muchedumbre.
Sorun boğalar değil. Kalabalık.
Los toros han sido mucho más grandes.
Bu sefer ki boğalar çok büyük.
Naciste con muy poco, como el resto de nosotros... pero tenías una cosa que era real y pura. Eras un asesino innato de toros, ¡ un matador!
Sende hepimiz gibi küçük doğdun... ama seninle ilgili tek şey doğruydu - sen Matador olmak için doğmuştun!
Pronto tendré el placer de aparecer en la plaza de toros aquí en Sevilla.
Yakında Sevilla'da Arenaya çıkma şerefine erişicem.
Pasábamos el tiempo peleando con los toros y entre nosotros.
Vaktimizi hep boğalarla güreşerek harcıyorduk.
Quiero que dejes la plaza de toros.
Arenadan çıkmanı istiyorum.
Y compraré una finca, y criaremos toros y faisanes.
Bi çiftlik alır, Sülün ve boğa yetiştiririz.
Acabé con la plaza de toros para siempre.
Arenalardan sonsuza kadar ayrılıyorum.
¡ Tiene tanto miedo de mi beso como de los toros!
Öpülmekten boğadan kortuğu gibi korkuyor.
Los borrachos gritaban como si fuera una corrida de toros.
Tıpkı boğa güreşinde olduğu gibi sarhoşlar bağırıyordu.
Ya no es pantomima, es vendetta, toros.
Bu pandomim değil, bir kan davası, bir boğa güreşi.