Translate.vc / español → turco / Ts
Ts traducir turco
1,787 traducción paralela
Si te declaras culpable de homicidio, puede que te caigan 12 años.
Kasıtsız adam öldürmeden dava açılırsa, 12 yıl yersin.
Si hay alguna presencia aquí, por favor haznos saber.
Eğer burada bir varlık varsa lütfen kendini tanıtsın.
Si hay alguna presencia aquí, háznoslos saber.
Eğer burada bir varlık varsa kendini tanıtsın.
Un jurado de colegas de White lo halló culpable de homicidio no premeditado, la acusación mínima por ambos crímenes.
Jüri Dan White'ı kasıtsız adam öldürmekten suçlu buldu ve her iki cinayetten verilebilecek en düşük cezayı verdiler.
El pastor no puede permanecer de brazos cruzados mientras el lobo entra en el redil y pone en peligro su rebaño
Kurt ağıla dalıp sürüyü korkuturken çoban buna kayıtsız kalamaz.
Vamos, olvido.
Bana gel, kayıtsızlık.
Sólo eres una baraja.
Siz sadece bir deste kağıtsınız.
Sinceramente, no me sorprendió, dada tu tendencia a la imprudencia y la aventura.
Açıkçası şaşırmadım. Kayıtsızlık ve maceraya olan meyline veriyorum.
- No, pero tenía los hechos. Algunos hechos, pero no pruebas.
Bir kaç gerçek ama kanıtsız.
En el caso Robert Kearns contra la Compañía de Automóviles Ford, encontramos que la Compañía de Automóviles Ford sí infringió infringió las patentes propiedad de Robert Kearns. En consideración de estas infracciones no intencionadas, adjudicamos al demandante $ 10.100.000.
Robert Kearns ve Ford Motor Şirketi davasında... Ford Motor Şirketi'nin, patent ihlali yaptığına Robert Kearns'e ait patentleri ihlal ettiğine ve bu kasıtsız ihlaller sebebiyle davacıya 10.000.000 dolar ödenmesine karar verdik.
Son sordos a tus argumentos.
Görüşlerinize karşı kayıtsızdırlar.
Parece que nada te preocupa, pero sabes lo que quieres.
Kayıtsız görünüyorsun ama esasında öyle değilsin.
Creo es que, tal vez, se han vuelto olvidadizos. Como si estuvieran en un sueño borroso, tratando de proteger sus mentes.
Sanırım belli belirsiz anılarınıza karşı kayıtsız kalmaya başladınız, sanki rüya görüyormuş gibi davranıp, zihninizi korudunuz.
Si no niega los cargos reducirá los cargos a homicidio involuntario.
Suçu kabul edersen iddiasını kasıtsız adam öldürmeye çevirecek.
Su Señoría, el acusado está dispuesto a declararse culpable por una modificación en el cargo para homicidio involuntario.
Sayın yargıç, kasıtsız adam öldürmeye çevrilmesi halinde sanık suçu kabul etmeye hazır.
Pero Dios tomo a tu madre y ella oró y me amó incondicionalmente.
Ama Tanrı annene sahip çıktı ve o da dua ederek, beni kayıtsız şartsız sevdi.
Primero de todo, Tam Fong no es más que otra víctima de mis robos.
Öncelikle, Tam Fong soygunlarımın kasıtsız kurbanlarından biri.
Hacíamos planchas, codazos, D.D. Ts, dobles golpes en la cabeza, el estiramiento abdominal, la garra de hierro, el cangrejo Boston, la aplanadora.
Birbirimizi yerden yere vurduk, dirsekle, boyundan kafa kafaya, bel kırma, demir pençe, Boston Yengeci kafa üstü.
Inventaron este término. Se llamó "uso inadvertido"... un atleta tomó algo sin querer tomarlo o con buscar una ventaja al tomarlo.
Buna "kasıtsız kullanım" diyorlardı- - sporcu, almak istemediği halde birşey aldı veya almaktan bir avantaj sağlamak istemeden almak gibi.
Los pilotos fueron acusados de homicidio involuntario, pero ellos responsabilizaron a sus píldoras y los cargos fueron retirados.
Pilotlar kasıtsız cinayetle suçlandı, ama onlar devam haplarını suçladılar ve karar bozuldu.
"homicidio involuntario, suicidio asistido".
Yani, kasıtsız adam öldürme, desteklenmiş intihar gibi.
Digo, Ud. llega a casa, le larga esa bomba y ella es indiferente.
Yani, eve geliyorsun, bombayı atıyorsun, ve o kayıtsız kalıyor.
Estoy incondicionalmente de acuerdo.
Kayıtsız şartsız kabul ediyorum.
Es mejor que las oficinas sin papel.
En azından böylesi, kağıtsız bir ofisten daha iyidir.
De ahí que sea amor incondicional.
Bu her bakımdan kayıtsız şartsız bir aşk
Creo que tener un motivo sin evidencia, es como andar en una bicicleta fija...
Sanırım kanıtsız bir dürtü idman bisikletine binmeye benzer- -
Estás bastante despreocupada de tu novio supercomputadora cuando intenta navegar por la red de otra.
Bilgisayar sevgiline çok kayıtsızsın. Başka işlerle uğraşıyorsun.
Est � n tratando de parecer lo m � s tranquilos posible.
Mümkün olduğunca kayıtsız görünmeye Çalışıyorlar.
Peter Colter fue acusado de homicidio involuntario.
Daha sonra Peter Colter Kasıtsız cinayetten tutuklanmış
Que chico tan despreocupado.
Ne kayıtsız çocuk. Hemen uyuyuverdi.
"... a excepción, quizás, de la aceptación incondicional de la vida... "... y de lo que ella ofrece ".
"hayatı ve hayatın getirdiklerini kayıtsız şartsız kabul etmek hariç."
Acepta un acuerdo. El Fiscal de Distrito dijo que podría considerar homicidio sin premeditación.
Bölge savcısı, kasıtsız adam öldürmeyi düşünebileceğini söyledi.
Ejemplos de vidas entregadas sin ñoñerías en la vida real, hoy.
Her gün kayıtsız şartsız onlarca yaşam bir şeylere adanıyor.
Fue un error involuntario.
Kasıtsız bir hataydı.
La armería, ¿ eso también fue un "error involuntario"?
Silah bayii, o da mı kasıtsız hataydı?
Demanda que el cargo baje a asesinato.
Suçlamaların kasıtsız adam öldürmek olarak değiştirilmesini istiyor.
¿ Qué, homicidio no premeditado?
Kasıtsız öldürme gibi mi?
" y hago mi trabajo en medio de la indiferencia.
Bana düşen, kayıtsız kalıp öylece bakmak oluyor.
No es un vestido del Ku Klux Klan, lo llevamos por el calor, porque aquí hace mucho calor y puede hacerse insoportable.
Güneş ısısının çoğunu yansıtsın diye beyaz, çünkü burası gerçekten sıcak ve gerçekten rahatsızlık veriyor.
Talleyrand prácticamente se negó a recibirnos.
Talleyrand bizi görmeyi kayıtsız şartsız reddetti.
"La ciencia no demanda nada menos que la ferviente e incondicional dedicación de nuestras vidas enteras?"
"... kayıtsız şartsız ithaf etmekten... "... daha azını istemez. " dememiş miydi?
"No puedo quedarme ocioso mientras tu cometes el peor error que un hombre puede cometer : casarse".
"Ted, sen bir adamın yapabileceği en büyük hatayı yaparken yanında kayıtsız kalamazdım."
Que un rayo- - Que un rayo de luz caliente sus almas.
Ve ışık güneş ışığı ruhunuzu ısıtsın.
No importa cuán indiferente le sea el resultado de la elección espero le sea indiferente un buen gobierno.
Seçimlerin sonuçlarına ne kadar kayıtsız olursanız olun, umarım iyi bir hükümetin gayelerine karşı böyle değilsinizdir, Bay Adams.
Bueno, demasiado amor incondicional
Kayıtsız, şartsız bir sevgiden bahsediyordun mektupta..
Aparentemente... debido a la naturaleza terrible de sus crímenes, bla, bla, bla... El distrito del juzgado está empujando el cargo de delito de asalto a... intento de asesinato.
Anlaşılan, suçun ürkütücü niteliğinden ötürü falan filan, savcılık, suçlamayı kasıtsız saldırıdan
Me gustaría que todos se presentaran.
Herkes kendini tanıtsın lütfen.
No considerarán ninguno de nuestros reclamos a menos que nos retiremos incondicionalmente.
Kayıtsız şartsız geri çekilmedikçe bizi dikkate almayacaklarmış.
Toca a ese chico, y le haré cargos por imprudencia temeraria.
O çocuğa dokunacak olursanız, sizi kayıtsızca zarara yol açmakla suçlarım.
Iréis directamente desde aquí a TS Mills.
Buradan direk TS Fabrikasına gideceksiniz.
No es que ella no me correspondiera.
Kız kayıtsız değildi.