Translate.vc / español → turco / Usual
Usual traducir turco
1,114 traducción paralela
Me saludo con su usual alegría.
Beni her zamanki gibi neşeyle karşıladı.
Fue un poco más áspero esta vez que lo usual.
Bu sefer her zamankinden daha sert oynadım.
- Lo usual no funciona.
- Herzamanki şeyler işe yaramıyor.
Eso no es lo usual.
Alışabileceğim bir şey değil bu.
- Se convertirá en algo terroríficamente usual.
- Genelde korkunç olur ama.
No muy usual...
Çok alışılmış değil.
Sé que es poco usual, pero son las nuevas regulaciones de la Fuerza Aérea Real.
Biliyorum biraz sıra dışı ama bu havayollarının yeni sis uygulaması.
¿ Es poco usual, verdad, que una pistola tenga tal velocidad?
Tabancadan böylesine hıza ulaşması tuhaf, değil mi?
Con su usual mezcla de inteligencia y audacia lo ha cogido.
Her zamanki kurnazlık ve cüretkarlığınla onu yakaladın.
"¡ Y no queremos significar que es su usual forma de trepar!"
"Tırmanışlarından söz etmiyoruz!"
su actuación en la segunda fiesta fue poco usual.
Bununla birlikte, ikinci partideki eylemin de çok sıra dışıydı.
No es consistente en el sentido usual de la palabra.
Kelimenin gündelik anlamıyla tutarlı değil.
Estará esperando su regalo usual.
Her zamanki hediyesini bekliyor olacak.
Gordon no es un nombre poco usual para una niña?
Gordon bir kız için garip bir isim değil mi?
No, no, solo lo usual.
Hayır, hayır, Klasik şeyler,
Lo usual.
Sıradan.
Los músculos están tiesos como una madera un estado de extrema contracción... excediendo por demás el rigor mortis usual.
Kaslar tahta gibi sert. Normalde bir ölünün sertliğini aşan, aşırı bir kasılma söz konusu.
Y para usted no hay duda, del placer de escribirlo en su estilo usual florido y romántico.
Sizin için de şüphesiz her zamanki gibi, bunu süslü ve romantik biçimde yazmanın zevki.
Y por eso es usual... Que te enojes.
Biraz sinirli olmaman garip olurdu.
La codicia, la estupidez el catálogo usual de pecados.
Açgözlülük, aptallık... Geleneksel günahlar.
Y todo parece mucho más limpio que lo usual.
Ve herşey herzamankinden temiz görünüyor.
Casi, pero por supuesto, tenemos el obstáculo usual.
Neredeyse, ama her zamanki engeller var.
Tuvimos un verano placentero, con màs turistas de lo usual incluyendo hordas de jóvenes en peregrinación a la Calle Carnaby.
İyi bir yaz geçirdik, her zamankinden fazla turist geldi. Carnaby Sokağını tavaf eden sürüyle genç dâhil.
No entendiste. Te ofrezco una oportunidad de vivir. Es poco usual.
Anlamıyorsun, sana yaşaman için bir şans veriyorum ki bu burada çok görülmedik bir şeydir.
Ya he tenido algunas malas pronunciaciones... a pesar de que he comido más de lo usual.
Birkaç baş dönmesi geçirdim... son zamanlarda normalden daha çok yememe rağmen.
Verá que es el procedimiento usual.
Bunun normal bir prosedür olduğunu anlayabilirsiniz.
- Está más limpio que lo usual.
Ah, asla bilemeyeceksin. - Burası normalden daha temiz görünüyor.
Debo admitir que no he sacado nada de la nota excepto que hay algo entre manos y una mujer, como es usual está implicada en ello.
Söylemeliyim ki not hakkında elimizde bulunması ve her zaman olduğu gibi olayın merkezinde bir kadının olması dışında bir anlam veremiyorum.
Llevaba el turbante usual. Además, él tenía un par de bombachos rasgados y remendados... y sus polainas estaban muy descuidadas.
Ayrıca, yırtık ve yamalı bir pantolonu vardı ve dolağı çok dağınık sarılmıştı.
¿ Lo usual?
Her zamankinden mi?
Lo usual.
Her zamankinden.
Pero, y aquí es donde estoy forzado a ser un poco mas delicioso de lo usual, mientras este, Neville, es sonrosado y sano y todo lo que uno puede desear, este, Sheila, es azul brillante y algo así como una joven desilusión.
Ama burada normalden daha nefis olmam gerekiyor. Buradaki Neville pembe ve sağlıklı falan iken... Şuradaki Sheila parlak mavi ve umut yıkıcı.
Oh, leyendo, sumando, Falsa alarma, oficina del Director, lo usual
Okuma, toplama yanlış alarm, müdürün odası, sıradandı.
Es la mitad de lo usual.
Her zamankinin yarısı kadar.
Un castigo muy poco usual.
Zalim ve sıra dışı bir cezaydı.
Nos ajustamos al repertorio usual, más o menos, de adentro hacia afuera.
Az çok, her zamanki işlerimizle uğraşıyoruz, sadece ters yapıyoruz.
La longitud del cañón usual es de 30 pulgadas.
Normalde namlu uzunluğu 75 santimdir.
Oh, sí, poco usual, Hastings.
Hem de çok alışılmadık, Hastings.
Sólo lo usual, "Termine, ¿ Y tú?" Es suficiente.
Her zaman ki gibi, benim işim bitti, senin durumun nasıl demen yeterli olur!
- Lo usual.
- Her zamanki şey.
Es lo usual conocer a la familia política.
Dünürlerle tanışmak da az görülen bir şey değildir.
Palpita rápido- - Más rapido de lo usual.
Hızlı atıyor... her zamankinden daha hızlı.
Cobrar la tarifa usual por la entrevista y $ 29.95 por el libro.
Kitap için 29.95 dolar ve görüşme için alışılmış ücret ödeme şekli.
Es una táctica poco usual para un perro guardián, pero funciona.
Bir bekçi köpeği için alışılmamış bir taktik ama etkili.
Eso es poco usual entre mi gente.
Ailemde asla kimseyi dövmeyiz.
- Con la tarjeta usual?
- Ayni kartla mi?
Por última vez, Benoît Patard, en el banquillo de los acusados. Con una muesca sardónica en su rostro, y su usual arrogancia presumida de satisfacción.
Son bir kez, Benoit Patard alaycı gülümsemesi,... alışılagelmiş kendini beğenmiş tavırları ve gözlerinde küstah bakışlarla sanık sandalyesine oturdu.
Tú dijiste que me llevarías a la ciudad este fin de semana... pero como es usual estás enchufado en esa máquina.
Beni şehre götüreceğini söylemiştin... ama her zamanki gibi makinaya takılıp kaldın.
Y quítate esa ropa, así estás más fea que lo usual
Ve o şeyi kafandan çıkar. Seni her zamankinden daha çirkin gösteriyor.
Oh, esa es la causa por la que los hombres jóvenes están comenzando a llamar mi atención. Es algo usual. Oh.
Klasik oldu çok...
Son de un color poco usual.
Alışılmadık bir rengi var.