Translate.vc / español → turco / Vídeos
Vídeos traducir turco
1,052 traducción paralela
Hay muchas partes aburridas en los vídeos.
Kliplerde de çok sıkıcı yerler var.
Hay gente que graba vídeos que es muy rara.
Bu kayıtları yapan insanların bazıları gerçekten tuhaf.
¿ Y los testigos, los vídeos de las cámaras de seguridad, el hecho de que nadie vio un elefante hasta que estuvo lejos del zoo?
Peki ya şahitlerin dedikleri, güvenlik kayıtları,... hayvanat bahçesinden kilometrelerce uzaklaşana kadar hiç kimsenin fili görmemesi ne olacak?
Hay vídeos de policías en callejones.
İnsanlar, polislerin karanlık sokaklarda adam dövmesini kaydediyor.
Tenemos tres días de vídeos de la estación de trenes para verificar
İstasyondaki son üç günlük kamera kayıtlarını incelersek...
Y los vídeos lo muestran cerca de las dos últimas víctimas.
Ve tren terminali kasetleri de, son iki kurbanın etrafında olduğunu gösteriyor.
Nos han enviado por satélite los vídeos. Se han producido 27 robos
Bize yönlendirilmiş gözetim kasetleri var.
Estos jóvenes los criaron con vídeos musicales y juegos de vídeo.
Bu yeni nesil MTV ve video oyunlarıyla büyüdü.
Bueno, ahora los vídeos. Vamos.
Haydi, videolara.
Tengo que irme. Debo ver a los distribuidores de vídeos de Kung Fu.
Gitmem gerekiyor Kung Fu videoları satıcılarıyla bir görüşmem var.
¿ Noches en vela con vídeos de Kung Fu?
Kung Fu filmleriyle dolu uzun bir gece miydi?
Le han arrancado la polla al candidato a la presidencia - ¿ y vosotros viendo vídeos?
Yarağı koparılmış bir başkan adayı var ve siz burada video izliyorsunuz!
- También salía en los vídeos.
- Oda vardı, Başpiskopos için.
La policía sospecha que se trate de una red de vídeos "snuff", no hay móvil aparente, no hay cadáveres.
İki yılda toplam 5 kız. "Polis, bir Snuff video ağının varlığından şüpheleniyor. Ama ortada kesin bir kanıt yok."
Vídeos de seguimiento de la isla.
Adadaki herkesin gözetlenme kayıtları.
El almacén del gordo de los vídeos, nos lo ha alquilado.
- Şişko adamın deposu. Bize kiraladı. Sorun yok, endişelenme.
Hago vídeos formativos, alquiler de equipos...
Öğrenim filmleri de yaparım, malzeme kiralarım.
En una historia relacionada con el crimen el director de vídeos Bud Bundy Franklin cuya dirección personal está disponible aquí en pantalla fue el primer hombre en ser condenado a cadena perpetua bajo la nueva ley de acoso sexual, "Un intento y estás fuera".
Bununla ilgili başka bir suç : video yönetmeni Bud Franklin Bundy adresinin istenilen kişiye verildiği kişi "bir vuruş ve bitti" cinsel taciz yasasının altına yazılacak olan ilk kişi olacak.
Estamos hablando de vídeos de noticias del desmoronamiento de las escuelas del centro de la ciudad... de un corte transversal con las fotos de un portero sentado en su jacuzzi a bordo de un yate de 60 pies.
Haberlerde, şehirdeki perişan haldeki okulların bir hademesinin 18 metrelik yatında, jakuzinin içinde yurtdışında çekilmiş bir fotoğrafından bahsedecekler.
Aquí debe de haber cientos de vídeos.
Burada yüzlerce video olmalı.
¿ Vídeos musicales?
Müzik videoları mı?
Gracias por llamar a Los vídeos de su vida. Habla Nick.
Hayatınızın Video'sunu aradığınız için teşekkürler.
Les dije que tenías tu empresa de vídeos, pero no que eran de bodas.
Yani, herkese kendi işinin olduğunu söyledim video işini ama düğün videosu olayı biraz saçma geldi.
Dejemos que piensen que se trata de vídeos musicales.
Onun yerine müzik videoları desek, daha iyi olur.
Nick, cuéntame de los vídeos.
Nick, videolarından bahsetsene.
Ése no es el tipo de vídeos que hago.
Onlar, benim yaptığım türden videolara pek benzemiyor.
Hemos reconstruido sus pautas de pensamiento... y sus formas con el propósito de hacer una serie de vídeos diseñados...
Düşünce düzenlerinizi yeniden kurarak elimizdeki görüntülerle birleştirdik. Amacımız- -
Creo que ha estado viendo demasiados vídeos de espías.
Çok fazla casus filmi seyrediyorsun herhalde.
Y esos vídeos de autopsias de alienígenas son una broma pesada.
Bütün o uzaylı otopsi görüntüleri de itinalı, büyük aldatmacalar.
Conseguí los vídeos del banco.
Banka güvenlik kamerası kayıtlarını aldım.
Cada 12 horas llevamos los vídeos al mini-sub y lo ponemos a cero.
Her 12 saatte bir videoları denizaltıya götürüp sıfırlıyoruz.
Cuando los porteadores descienden al campo base, se llevan nuestros vídeos.
Yükçüler, Saha Kampı'na Paula'nın yanına ne zaman gelse videolarını yanlarında getiriyorlardı, çünkü Paula iyi olduğumu görmek istiyordu.
También alquilé muchos vídeos, no hice mucho más.
Ayrıca, bir sürü vidyo kaseti kiraladım. Başka da pek bir şey yapmadım.
Yo mismo censuro los vídeos violentos.
Böyle şeylerden şiddet görüntülerini sorumlu tutuyorum.
Quiere que destruya todos esos vídeos.
Videoyu yok etmemi istiyordu.
¿ Estás preparado para aparecer en "locos vídeos americanos"?
"Amerika'nın Neşeli Ev Videoları" nda çıkmaya hazır mısın?
No lee el libro de jugadas, no ve los vídeos.
Taktik kitabını okumuyor, filmleri izlemeye gelmiyor.
Oye, tengo un asunto de vídeos. Son Sony.
Haberin olsun bir video kamera işi üzerindeyim.
Me tenía agarrado, y me dijo que si no les ayudaba, el catálogo... .. de vídeos clandestinos, podría llegar a manos de la policía.
Eğer yardım etmezsem kaset kopyalarını, polise göndereceğini söyledi.
Te reconozco de los vídeos de la MTV del mes pasado.
Evet, sizi geçen ay MTV'de yayınlanan "Top 10" programından tanıdım.
¿ No has visto esos vídeos de niñeras en la tele?
Televizyondaki o bakıcı videolarını görmedin mi?
Tengo que devolver unos vídeos.
- Video kasetlerimi bırakmaya.
Tengo que devolver unos vídeos.
- Video kasetleri bırakmaya.
- ¿ Quiere que la ponga? - No quiero ver vídeos ni tampoco oír hablar de casquillos en un edificio, porque aquí tengo 83 muertos.
Hayır, video izlemek ve ve binalardaki kurşun hasarlarını dinlemek istemiyorum.
He visto vídeos tuyos después de la Sugar Bowl.
Sugar Bowl'dan sonraki maçlarını izledim.
¿ Has visto alguna vez vídeos pornográficos?
Hiç porno film seyrettin mi?
Estuve en la tienda de vídeos, intentando conseguir uno pero me puse nervioso porque mi vecino me vio... No.
- Bilmiyorum.
Vídeos.
Sonra görüşürüz, biraz geç kaldım da.
- ¿ Qué tipo de vídeos haces?
Seninkiler ne tarz?
Tengo vídeos de muchos asesinatos.
Çoğunu kasete çektim.
Cámaras, película, cintas de vídeo, vídeos caseros
- Peki ya elçilikten alınan güvenlik kameralarının video kasetleri?