Translate.vc / español → turco / Ádam
Ádam traducir turco
354,255 traducción paralela
Este tipo se metió un cepillo de dientes en el trasero y se atascó.
Adam kıçına diş fırçası sokmuş. Sıkışmış.
Contraté a un tipo que es dueño de una concesionaria Kia en Baltimore.
Adam, Baltimore'daki bir Kia bayisinin sahibiymiş.
Mi héroe, Peter Chang, sale con dos nenas. ¡ Qué bien!
Adamım Peter Chang iki fıstıkla işi pişiriyor. Şahane!
Entras a mi oficina y pones las bolas sobre mi escritorio.
Adam ofisime geliyor ve taşaklarını masama vuruyor.
¿ Es porque no pude tener una pareja estable?
Bir adamı kendime bağlayamadığım için mi?
Parece que un abuelo indio de Alabama salió a caminar por su barrio.
Alabama'da yaşlı bir Hint adam varmış, mahallede yürüyüşe çıkmış.
"Hay un negro dando vueltas".
"Etrafta gezinen siyahi bir adam var."
Te conseguiste un indio. ¡ Me gusta!
Sen de Hint bir adam bulmuşsun. Müthiş!
- Este.
- Bu adam.
Es un tipo seductor y toquetón.
Çapkın bir adam, elini kolunu tutamıyor.
Y no hay mejor hombre que tú, hijo mío, para reunir un ejército y hacer cada preparación para nuestra defensa.
Ve bir ordu toplayıp, savunmamız için gerekli her hazırlığı yapmaya senden uygun adam yok oğlum.
No hay mejor hombre que tú para hacer cada preparación para nuestra defensa.
Savunmamızın hazırlıklarını senden daha iyi yapacak bir adam tanımıyorum.
"¿ Qué clase de hombre es o tiene que ser el que gobierne?".
"Hükmetmesi gereken adam, ne çeşit bir adam olmalıdır?"
Y parece que... tienen a suficientes hombres para ejecutar el mantenimiento.
Görünüşe göre de herkes alışana kadar bu hakkınızı koruyacak kadar adamınız var.
Hará falta un gran hombre, Ivar.
Bunun için büyük adam olmak gerek Ivar.
Este villano es tuyo, querida.
Bu kötü adam senin, anneciğim.
Deben comprar sus proteínas de villano a granel.
Bu herifler, bu kötü adam zırvalıklarını bir çöp yığınından almış olmalı.
TRIBUNA DE GOTHAM BIÓLOGO MOLECULAR MUERE EN ACCIDENTE Ese científico solía trabajar para H.I.V.E.
Bu bilim adamı H.I.V.E.'a çalışmak için kullandırılmış.
Qué hombre grande.
Koca adam.
- Y si hallamos al científico, lo queremos vivo a toda costa.
- Eğer bilim adamını bulursak ne pahasına olursa olsun onu hayatta tutmaya çalışacağız.
Mala suerte para él.
Şanssız adam.
¿ Te crees un hombre santo, Blood?
Kendini kutsal bir adam mı sanıyorsun, Blood?
Eso es más que genial.
Bak, adamım, sen hayvanlara dönüşebiliyorsun, bu havalı değil ki.
¡ Es imposible que Starfire esté oyendo esto! Debe estar peinándose.
Starfire'ın bunu dinlemesi imkansız, adamım, o kesin şu an saçlarını tarıyordur.
Vamos a construir el sueño de mi yerno, y va a tener un éxito enorme porque este es un hombre con visión.
Damadımın hayalini gerçekleştiriyoruz ve çok başarılı olacağız çünkü kendisi tam bir vizyon adamıdır.
Jay, la visión de este hombre se acaba de empañar con lágrimas.
Jay, adamın "vizyonu" gözyaşlarıyla buğulandı.
Bueno, sé que este tío muere, hay un montón de tetas, y diré... ¿ Una nave espacial?
Bir adamın öldüğünü, bir sürü meme olduğunu ve bir uzay gemisi olduğunu biliyorum sanki.
Déjeles pasar, joven.
Adamı içeri al delikanlı.
¡ Te pareces al tío ese de allí!
Tıpkı şuradaki adam gibi konuştun.
- ¿ Ese tío?
- "Şuradaki adam" mı?
Creo que no podemos fiarnos de nada de lo que diga un adulto llamado Bobby.
Bobby ismindeki yetişkin bir adamın sözüne asla güvenilmez bence.
Oiremos la historia de un hombre que conoció a su alma gemela a través de un schnauzer perdido, y la de un beagle de Coos Bay, Oregon, que fue alcalde durante una semana.
Kayıp bir köpek sayesinde ruh eşini bulan bir adamın hikâyesini dinleyeceğiz. Bir haftalığına Coos Bay, Oregon'da meşhur olan bir beagle.
- Entonces, el tío pequeñito de "Elf"...
- Şimdi Elf'teki küçük adam...
Ahora tenemos a alguien infiltrado... yo.
Artık içeride bir adamımız oldu : Ben.
Hay muchísima gente que mataría para llevar este delantal, pero este no es mi camino.
Bu önlük için adam öldürecek sürüyle insan vardır ama bana göre değil bu.
No soy el hombre que ella necesita que sea.
Olmama ihtiyaç duyduğu adam değilim.
Bueno, en esta nave tenemos algo para encontrar a un hombre así.
Bu gemide... öyle bir adamı bulabilecek bir şey var.
No es tu hombre y no es mi héroe.
O senin aradığın adam ya da benim aradığım kahraman değil.
"El artista y su esposa". Él la ama, ella decide que no lo ama.
"Sanatkar ve Karısı"... adam kadını seviyor... ama kadın adamın aşkına karşılık vermiyor.
Y mientras tenga esto puedo asegurar que no habrá portales entre tú y el hombre que amas.
Ben buna sahip olduğum sürece... sen ve sevdiğin adam arasında asla... bir kapı açılamamasını sağlayabilirim.
Me alegra mucho que hayas encontrado el amor y me alegra que Adam se sienta lo bastante cómodo como para pasar aquí la noche.
Aşkı bulduğun için ve Adam'ın geceyi burada rahat rahat geçirmesinden memnunum.
Voy a romper con Adam.
Adam'dan ayrılacağım.
Adam dice que has dejado de beber. Pero es bueno cuando tienes compañía.
Adam artık içki içmediğini söyledi ama misafirin olduğunda iyi olur.
¿ No te lo ha dicho Adam?
Adam sana söylemedi mi?
Eres amigo de Adam y estás realmente borracho ahora mismo, así que voy a portarme bien y voy a pasar por alto tus dos manitas.
Sen Adam'ın arkadaşısın, ve şu anda çok sarhoşsun, bu yüzden destekleyici olacağım ve ellerini sana veriyorum.
Así que... tú y... tú Adam estáis muy monos juntos.
Yani... Sen ve... sen ve Adam birlikte çok tatlısınız.
¿ Tú te acostaste con Adam?
Adamla mı yattın?
Vale, Adam, es hora de que hablemos.
Tamam, Adam, senin ve benim konuşmamızın zamanı geldi.
- Family Guy
Bizi güldüren ve ağlatan tüm o şeyleri olumlu bir şekilde yapabilen bir adam var.
Normalmente solo iría a Hudson News y actuaría como que soy el tipo más importante ahí.
Normalde direk Hudson News'e gider ve oradaki en önemli adam gibi davranırdım.
Oh, ese es un filtro de voz, para que los pasajeros siempre piensen que el piloto es un hombre blanco de 60 años del medio oeste.
Ah, Sesini değiştirmeye yarıyor, böylece yolcular senin 60 yaşında Ortabatılı beyaz bir adam olduğunu düşünüyorlar.