Translate.vc / español → turco / Ésas
Ésas traducir turco
86,003 traducción paralela
- Esas visiones continuarán a menos que consigas recordar cómo controlarlas.
- Bu görüntüler, onları nasıl kontrol edeceğini hatırlayana kadar gitmeyecek.
Estabámos solos, escuchando musica y esas cosas.
Biz yalnız kaldık, müzik dinledik.
- No me vengas con esas.
- Bana bunu yapma.
¿ Esas son las buenas noticias?
İyi haber bu mu?
No sé por qué molestan con esas cosas. Nunca me hicieron nada.
Uyuşturucuyu neden dert ederler anlamıyorum.
El punto más importante es quién tomó la foto y por qué. Síguelo.
Esas nokta bu resimleri kim ve neden çekti?
Sí, esas eran las personas que intentaron matarme.
Evet, beni öldürmeye çalışanlar onlardı.
¿ Qué tienen en común esas tres cosas?
Sözün özü, bu üçünün ortak noktası nedir?
El dinero es, en esencia el resultado de nuestras elecciones.
Para, esasında yaptığımız seçimlerin ölçüsüdür.
De esas personas a las que llamas "tía" a los nueve años, pues la ves siempre.
Dokuz yaşındaki çocuğun teyze diyeceği türde biriydi çünkü hep oradaydı.
¿ Están cubriendo esas pecheras con cuero?
- Bu zırhları deriyle kaplıyorlar mı?
También es posible que este mensaje sea parte de una maniobra de la Reina de Dragones. Para llevar a ejércitos sureños fuera de las tierras que defienden y habilitar esas tierras para conquistarlas fácilmente.
Aynı zamanda bu mesaj Ejderha Kraliçesi'nin güneyli orduları hali hazırda savundukları topraklardan uzaklaştırıp rahat bir fetih için boşluk yaratma hilesi de olabilir.
Quizás quieras traer una de esas espadas.
O kılıçlardan birini getirsen iyi olabilir.
Saben cómo manejar a esas cosas.
Bu tarz şeylerle nasıl başa çıkacaklarını biliyorlar.
Esas corporaciones dementes han causado demasiado daño en este país.
Bu çılgın şirketler yüzünden ülkede çok fazla felaket yaşandı.
Mezcló el virus base en agua potable.
Esas virüsü içme suyuna karıştırdın.
Debemos eliminar esas cisternas.
O tankerlerin icabına bakmamız gerek.
Desearía rescatar primero a Rebecca, pero la prioridad son esas cisternas.
Keşke önce Rebecca'ya ulaşabilsek. Ama önceliğimiz o tankerleri halletmek.
Sí, esas son las personas que nos han criado.
Bunlar bizi yetiştiren insanlar.
Verás, el cuerpo detecta y envía señales al cerebro, pero cómo el cerebro interpreta esas señales... es una cuestión de gran delicadeza.
Bakın, vücut beynin sinyallerini algılar ve gönderir, ancak beynin bu sinyalleri nasıl yorumladığı ise, büyük bir inceliktir.
Conoce el valor de tu género, porque te la acaban de jugar.
Malının esas değerini bil, çünkü az önce kazıklandın.
Espero que todas esas horas en el sofá viendo Family Feud te hayan ayudado a salir adelante.
Umarım o koltukta saatlerce oturup Family Feud izlemek yardımcı oluyordur.
Se trajo algunas de esas viejas ideas con él.
Bazı eski fikirleri de beraberinde getirmişti
Mira, ni siquiera conozco la mitad de esas películas, ¿ vale?
Bu filmlerin yarısını bile bilmiyorum tamam mı?
Es evidente que no la trató como debía y encima se metió en esas aguas sucias.
Açıkçası dikkat etmiyor ve üstelik o pis suya girdi.
Hora de secar esas lágrimas.
Göz yaşlarını silme vakti.
Para lo único que son buenas esas armas es para un primer ataque.
Bu silahlar için iyi olan tek şey ilk önce vurulur.
Debemos protegernos contra esas armas.
Bu silahlara karşı kendimizi korumalıyız.
La Tierra y Marte se han apuntado esas malditas cosas el uno al otro por más de cien años.
Dünya ve Mars bu lanet şeylere dikkat çekti. Yüz yıldır birbirlerine.
Te lo juro, cuando se saca esas gafas, es un tigre en la cama.
Her iddiaya varım, o gözlükleri çıkardığı zaman yatakta kaplan gibidir.
Nadie entiende esas leyes.
Kimse bu hukuk kurallarını anlayamıyor.
Quiero meterme con los corporativos... esas corporaciones de teflón que defraudan al pueblo americano a gran escala.
- Üst yönetcilerin işini bitirmeyi istiyorum. Özellikle çok büyük bir boyutta Amerikan halkını dolandıran her şeye rağmen bir şekilde sıyrılabilen üst düzey yöneticiler.
- ¿ Qué hay de esas demandas?
- Davalar ne alemde?
Pero esas son todas las sospechas que estoy preparado para compatir con usted hoy en su condición profesional.
Ama şüphe duyup, seninle paylaşacağım bilgiler senin profesyonel kapasitenle ilgili.
Nunca ha habido un líder de algún mérito que estuviera libre de esas dudas.
Şüphelerden uzak koşulsuz bir faziletle liderine sadık kimse olmamıştır.
¿ Qué agita tanto esas aguas que un pequeño cachorro como ese puede romper el dique?
Suyu bu kadar dalgalandıran ne ki ufak bir çalkantı barajı yıkabiliyor?
Tendría que estar extremadamente borracho para terminar... con una de esas novillas de la ciudad.
Sonunda sarhoş olmak zorunda kalacağım Şu kasaba düvellerinden biriyle.
Eso es mal mojo. Tío, pensaba que no creías en esas mierdas.
Bu saçmalığa inanmıyorsun sanırdım.
Pon esas preciosidades en la cocina.
Bu lezzetli şeyleri mutfağa koy.
Creo que me está dando una de esas migrañas que hacen que la cabeza te dé vueltas.
Sanırım yine migrenim tuttu. Her şey bu kadar karışınca doğal tabi.
¿ Van a rendirse como esas cobardes traidoras?
Bu ödlek tavuklar gibi teslim mi olacaksınız?
Podrías conseguir una de esas matrículas para tarados y te estacionas donde sea.
Arabanı her yere park edebilmen için gerzeklere verilen plakalardan alabiliriz.
¿ Llevan esas pequeñas videocámaras en el cuello?
Boynunda o küçük kameralardan var mı?
Haremos lo posible para evitarlas, pero no sabemos qué armas pueden tener esas reclusas, y no enviaré a mis hombres ahí desarmados.
Kaçınmak için ne gerekirse yapacağız ama mahkûmların ne gibi silahları olduğunu bilmiyoruz ve adamlarımı oraya silahsız yollamam.
No dormiré otra vez en esas literas.
Özür dilerim, bir daha o ranzalarda yatamam.
¿ Acaso esas religiones construyeron muros gigantes?
Diğer dinler dev bir duvar inşaa etti mi?
¿ De dónde sacas esas ideas?
Bu fikirleri nereden edindin?
¿ Has visto alguna de esas en su oficina?
Ofisinde hiç öyle bir şey gördün mü?
- Mira esas joyas.
- Şu taşlara bak.
Ve si puedes encontrar la forma de restaurar esas imágenes.
Bu çekimi geri yüklemenin bir yolunu bulabilir misin bakalım.
Hice esas promesas porque me equivoqué al confiar en ti.
Sözlerini verdim Çünkü sana olan güveni kaybettim.