Translate.vc / francés → turco / Achète
Achète traducir turco
5,928 traducción paralela
Je te l'achète.
Ceketi bana ver.
Et je vous achète une voiture.
Ve bir araba alıyorum. - Ne?
Le premier prix c'est un week-end à Big Bear et plus on achète de billet et plus on aura de chance de gagner!
Birincilik ödülü Big Bear'da haftasonu tatili ve eğer çok bilet alırsak kazanma şansımız da o kadar artar!
Plus personne n'en achète
Kimse almıyor onlardan artık.
Tous ceux qui disent que l'argent n'achète pas le bonheur, ne savent même plus où dépenser leur argent.
Kim para mutluluğu satın almaz diyorsa nereden alışveriş yapacağını bilmiyor demektir.
J'achète une maison.
Ben de ev alacaktım.
En fait la banque achète ta maison.
Esasen banka evini satın alıyor.
cette magnifique, incroyable maison... avec un magnifique, incroyable homme qui m'achète des aveuglants diamants.
Bu muhteşem, inanılmaz evde bana göz alıcı pırlantalar ve safirler alan muhteşem, inanılmaz bir adamla...
Peut-être que je peux vous offrir ce que l'argent n'achète pas... vous inviter à ma soirée.
Peki, belki sana paranın alamayacağı bir şey önerebilirim- - Parti için adını listeye alabilirim.
On achète des cadeaux super chers pour faire la nique aux autres.
Birbirinizden üstün olmak için pahalı hediyeler almaya çalışırsınız.
Vous ne le respectiez pas jusqu'à qu'il vous achète des trucs. Putains de parasites.
Size güzel şeyler alana kadar hiçbiriniz ona saygı duymadınız, taktir etmediniz.
N'achète jamais une bouteille de vin sur laquelle est écrit "Napa Valley".
Asla üzerinde "Napa Valley" yazan şarap satın alma.
Est-ce que la compagnie de Boy achète beaucoup d'annonces?
Boyd'un şirketi bir sürü reklam falan mı alıyor?
achète des bruleurs pour tout le monde.
Herkes için telefon aldı.
Je travaille avec une grande société qui achète des clubs de strip.
Striptiz kulübü alan, harika bir şirketle çalışıyorum.
Donc j'achète, je te donne un tas d'argent, tu mets mon nom sur la porte.
Peki, şimdi, alıyorum, bir yığın para veriyorum, adımı kapıya yapıştırıyorsun. Sonra?
Alabama achète les arbitres.
Alabama hakemleri satın almış.
Très bien, vas-y, achète-le.
Tamam, buyur, git al.
Je n'achète pas mes chaussures, amour.
Ben ayakkabılarımı satın almam tatlım.
Simon n'est pas une bonne personne je m'en fous de combien de cadres photo gravés il achète.
İstediği kadar çerçeve alsın umrumda değil.
Achète un Ipod, mec.
Bir iPod al.
Quand on est aussi gros, on achète tout ce qui nous va.
O kadar büyük olunca üzerine uyan ne olursa alıyorsun.
- Ce truc s'achète dans n'importe quelle pharmacie.
- Bunları her eczaneden alabilirsiniz.
Ok, mon ami, on achète la bague.
Pekala dostum, yüzüğü alıyoruz.
Je voudrais que vous l'enregistriez parce qu'on l'achète!
Al şu parayı işle kasaya... -... çünkü alıyoruz yüzüğü!
Quand j'achète des bons trucs, on mange tout avant Halloween.
İyi şeyler alınca Cadılar Bayramı'ndan önce hepsini yiyoruz.
Je t'achète une tarte.
Sana bir pasta alacağım.
Tu as décidé de déménager, donc achète-toi de nouveaux trucs.
Taşınmaya karar veriyorsan yeni eşya da alacaksın.
Et donc personne n'achète rien.
Kimse bir şey almıyor demek.
Petit oiseau, je les achète en gros en Corée du Nord depuis des années.
Küçük civcivim yıllardır Kuzey Kore'den çuval çuval saç alıyorum.
Je sais que tu veux que je t'en achète un, pour que tu puisse l'utiliser dans ton magasin de cupcakes.
Onu benden sırf pencerenizde kullanmak için istediğinizi biliyorum.
Et quand il achète un pantalon, il me laisse mettre mes doigts dans sa ceinture pour m'assurer que ce n'est pas trop serré.
Terapi büyük bir su kütlesi gibidir. Ayaklarınızı küçük şeylere daldırabilirsiniz
Quel genre de personne achète une seule parcelle au cimetière?
Nasıl bir insan tek bir mezar yeri alır ki?
Et il part et achète ce morceau de ferraille pour me faire taire.
O gitti ve bu çöp yığınını aldı, beni de kapı dışarı etti.
[SE RACLE LA GORGE] Je n'achète d'assurance à aucun reptile!
Hiç bir sürüngenden sigorta almayacağım.
Hé, Simon Cowell, achète-toi un soutien-gorge!
Simon Cowell, sütyen tak!
Achète des saucisses, des poivrons, du pain, quelques accompagnements.
Sosis, biber, bir düzine sandviç ekmeği, patates kızartması filan al.
Alors, va au magasin et achète des bonbons.
O zaman bir dükkana gidip biraz bayram şekeri alabilirsin. Marka söyleyin...
Va à la pharmacie et achète quelques couches.
Eczaneye gidip bebek bezi al.
Il achète 16 pages de publicité par numéro.
- Her sayıya 16 sayfa ilan veriyor.
Déjà, je n'achète jamais des voitures neuves.
İlk olarak, asla yeni araba almam.
Si Mme Spiro achète le chapeau d'été avec des rubans, alors Mme Vaughan voudra le même.
Bayan Spiro kurdeleli şapka aldıysa, Bayan Vaughan da aynısından ister.
Achète une bière à Sam.
Sam'e bira ısmarla!
Très bien, j'achète, enfin pas vraiment.
Pekala, inanmadım ama inandım.
Laisse tomber. Entre et achète ton uniforme, puisque que c'est pour ça tu es venue.
Sonucu kabullen ve gidip üniformanı al.
En général, je lui achète des piles parce que je sais qu'elle les utilise.
Genellikle akü veriririm çünkü kullanacağını biliyorum.
Au fait, cette année ne m'achète pas de cadeau.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu sene bana hediye almayın.
Donc il achète une copie pour faire croire qu'il est armé et prie pour ne pas avoir à s'en servir?
Yani kendine silahlı süsü vermek için replikasını alıp kullanmamayı mı umdu?
Lance, achète, action.
Zar atma, satın alma, hareket.
Très bien. Ok, euh, imaginons que j'achète tout ça. Ce que je ne fais pas.
Tamam, diyelim ki bunların hepsini yedim, aslında tabii ki yemiyorum madem ki bu balina dişi bir anahtar, o zaman neyi açıyor?
Il achète des habits de poupée avec l'argent de mes études.
Üniversite birikimimi kukla kıyafetlerine harcadı.