Translate.vc / francés → turco / Appélé
Appélé traducir turco
36,941 traducción paralela
Mais c'est très difficile de falsifier ses empreintes digitales, voici Anthony "Tony" Talamonti, 34 ans, beaucoup de problèmes de drogues et une arrestation, il y a 3 ans impliquant une groupe de hacker appelé "Robotomy".
Fakat parmak izlerinin sahtesi zor Anthony "Tony" Talamonti ile tanış, 34 yaşında, uyuşturucu meseleleri ve 3 yıl önce tutuklanmış. "Robotomy" adında bir hacker grubuna üye
Renard a appelé Nick, la nuit dernière.
Renard Nick'i dün çağırdı.
- Comme Hank m'a donné l'ordi, je l'aurais normalement appelé, mais vu ce que j'ai trouvé sur l'ordi, c'est toi que j'appelle.
Hank laptopı verdiğinden beri, Normalde onu arardım fakat laptopta bulduğum şeyden ötürü Seni aradım.
Tu as appelé?
Beni mi çağırdın?
Vous avez appelé la morgue "le frigo".
Morga tesisatçı dedin.
J'aime l'appelé LE Sizz parce que j'aime marquer les choses.
Ben ona bizim Sizz demeyi seviyorum çünkü olayları kişiselleştirmeye bayılıyorum.
J'ai appelé, mais le camion était déjà en route.
Şirketi aradım ama kamyonun çoktan yola çıktığını söylediler.
L'autre jour, vous avez appelé votre mère d'un jetable.
Geçen gün, bizim kullan-atların birinden anneni aradığın zaman.
Si je t'avais appelé chaque fois que j'ai vu quelque chose de bizarre sur le campus...
Kampüste her garip bir şey gördüğümde seni arasaydım...
Mais tu as appelé l'inspecteur?
Tamam ama dedektife söyledin, değil mi?
Je l'ai appelé.
Onu aradım.
Je sais, je t'ai prévenue, tu ne peux pas avoir d'amis dans ce boulot, encore moins un Puerto Ricain de 200 pounds appelé Maman.
Sana söylemiştim, "Anne" denen 100 kiloluk Porto Riko'lu holigan şöyle dursun, bu işte arkadaşın olmaz.
- J'ai appelé la sécurité.
- Güvenliği çağırdım.
Tu étais si terrifié, tu as pris le téléphone et appelé la police.
Biliyorum çok korktun hemen telefona sarılıp polisi aradın.
J'ai appelé la prison
Hapishaneyi aradım.
Tu as appelé la prison cette nuit?
Hapishaneyi mi aradın bu gece?
Ma mère m'a appelé, et c'est là que Chris est allé au sauna.
O esnada da Chris saunaya girdi.
Il dit que vous l'avez appelé en Australie et lui avez payé son vol pour venir.
Kendisini Avustralya'dayken aradığını, sonra da uçak parasını ödediğini söyledi.
Quelqu'un a appelé au sujet d'un exhibitionniste?
Birisi teşhirci için mi aradı?
Si son hémoglobine baisse ne serait-ce que d'un point, je veux être appelé.
Hemoglobini fazla düşerse haber ver.
- Il a appelé, mais silence radio.
Arayacağını söyledi ama şimdilik sessizlik hakim. - Ne?
- Il a appelé combien de fois?
- Evet. Şimdiye kadar kaç kez aradı?
Oui, j'ai appelé. Et j'ai envoyé des textos.
Aradım, mesaj attım.
C'est dommage... parce que c'est comme si il m'avait appelé toute la nuit.
Bu çok kötü oldu çünkü sanki bütün gece beni çapirdi.
Donc le Dr.Warren a appelé quelqu'un.
Dr. Warren bir karar verdi.
On m'a appelé d'après la fille de Scooby-Doo
"Scooby Doo" daki seksi kadının ismini aldım.
J'ai appelé ta cousine Jean, elle dit que tout est bon.
Kuzenin Jean aradı her şeyin yolunda olduğunu söyledi.
Vous avez appelé Clive Bonn?
- Clive Bonn'u buldunuz mu? - Evet.
Le boulot a appelé. Je dois y aller. D'accord?
Dinle, işten aradılar, çıkıyorum, tamam mı?
Le mari a appelé le 9-1-1.
Kocası da 911'i aramış.
Alors j'ai appelé l'école et j'ai parlé à une bibliothécaire.
Okulu aradım ve kütüphane görevlisiyle konuştum.
J'ai attendu qu'elle... qu'elle rentre à la maison, et on... Elle avait appelé les secours.
Onu eve gelene kadar bekledim ve o 911'i aradı.
D'un endroit appelé Connecticut.
Connecticut adında bir yerden.
Si choqué que tu as pris ton téléphone et appelé les flics. Non, attends.
Patlamak üzere gelen bir bomba olmadığı sürece dışarıda olan hiçbir şey burası ile bir alakası olamaz.
T'étais si bizarre que j'ai appelé Siefert.
O kadar sikik davranıyordun ki gidip Siefert piçini aradım.
Je t'ai appelé. Tu n'as pas répondu.
Seni aradım, cevap bile vermedin.
J'ai appelé Merritt Campbell. Elle est la meilleure experte en syndrome de stress post-traumatique.
Acil CABG getirildi ve Dr. Pierce izlemek isteyenlere öğretme metodumu göstermeme izin verdi.
L'insomnie et la peur absurde... il est appelé l'inquiétude postérieure à l'accouchement.
Uykusuzluk, yersiz korku ; doğum sonrası bunalımı deniyor.
Cela est appelé orbitoclast.
Buna orbitoklast deniyor. Tamam mı?
Cette fois, pas avec une arme, mais avec un appareil électronique appelé Drone Dropper.
Bu sefer silahla değil, İHA Düşürücü adlı bir elektronik aygıtla.
Il interférait dans vos affaires, a appelé la police plusieurs fois, vous a fait fuir.
İşlerinize karışıyormuş, hatta bir keresinde polisi bile aramış, siz de kaçıp gitmek zorunda kalmışsınız.
Je n'ai pas pu envoyer le Midnight-Signal, alors j'ai appelé directement le Ranger.
Koruyucu'dan sinyal alamadım, o yüzden direk ona ulaşmaya çalıştım.
Il a appelé son ami pour la caution depuis mon téléphone, l'ami s'appelait Stratton.
Kefalet için arkadaşını aradı, benim telefonumdan ve arkadaşının adı Stratton'dı.
Même si tu as raison, ça ne change pas le fait qu'il ait appelé le 911. On doit l'arrêter.
Haklıysan bile 911'i aradığı gerçeğini değiştirmiyor.
Et voilà la partie où je m'oppose au profil... j'aurais appelé le 911 pour vous dire ce que j'allais faire?
Bir de profile karşı çıktığım bir nokta var. 911'i arayıp ne yapacağımı anlatacağım öyle mi?
Je t'ai appelé plusieurs fois, mais...
Birkaç kere sana seslendim ama...
Ton ami Jon a appelé.
Arkadaşın Jon aradı.
Pourquoi vous m'avez appelé, shérif?
Beni neden aradın Şerif?
J'ai appelé son neveu.
Yeğenini aradım.
Tu l'as déjà appelé?
Daha fazlası varsa öğreneceğiz.
Jess, si je voulais que mon mariage soit une réunion des Alcooliques Anonymes, j'aurais appelé ma tante Terry.
Jess, düğünümün AA toplantısı olmasını isteseydim Terry halamı arardım.