English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Arabe

Arabe traducir turco

1,368 traducción paralela
Buvez, c'est du café arabe.
İçin, halis Arap kahvesidir.
Il y a des immeubles en pierre... Des inscriptions en arabe.
Taş binalar ve Arapça işaretler görebiliyorum.
La plupart est en arabe.
Çoğu Arapça.
- Urdu, penjabi, arabe.
- Urduca, Pencabi, Arapça.
Pardonnez mon arabe, je ne le parle pas bien.
Arapça'mın kusuruna bakmayın, çok iyi değil.
- Tu veux dire en arabe?
- Oh, doğru. Tam orada, Arapça.
C'était une potion arabe pour vous faire dormir.
Arapça uyku iksiri, çok güçlü, iyi değil.
- Vous jouez au téléphone arabe?
- Ne oynuyorsunuz? Kulaktan kulağa mı? - Evet, kulaktan kulağa oynuyoruz.
Jouons au téléphone arabe.
Hadi biraz kulaktan kulağa oynayalım.
T'as jamais joué au téléphone arabe?
Daha önce kulaktan kulağa hiç oynadın mı?
Un arabe, un juif et un asiatique vont dans un bar.
Bir Arap, bir Yahudi ve bir Asyalı birisi bara giriyorlar.
Tu as laissé ce sale Arabe me torturer.
Sadece o lanet olası arabın, bana işkence yapmasına izin verdin.
Ari est israélien. Haswari, arabe.
Ari, İsrail adı ama Haswari, Arap.
Il a dû engrosser sa mère pour avoir un fils au sang arabe.
Büyük ihtimalle oğlunda Arap kanı olsun diye annesiyle birlikte olmuştur.
- Le téléphone Arabe.
- Haber yayılmış.
Quand on fait partie d'une minorité ou pire, qu'on est arabe, les droits civils ne s'appliquent pas.
Eğer azınlıksan, ya da daha fenası bir Arab ülkesinden göçmensen sivil hakların yoktur.
L'auteur de ce message ne sait pas écrire l'arabe.
- Pekala, üzerinde çalışmaya devam et. Ne?
Cela évoque ce vieux proverbe arabe...
Eski bir Arap atasözü şöyle der :
Apprends l'arabe!
Arapça öğren!
C'est l'exemple même d'une riche monarchie pétrolière arabe.
Bu tipik Arap petrol kralının profili.
Votre arabe est très bon.
Arapçan çok iyi.
Et en dernier, Randa, je dis pas ça pour t'offenser, mais mon dernier choix serait d'être une Arabe.
Ve son olarak, biliyorsun, Randa, sana karşı bir şey değil... ama olmak isteyeceğim en son şey, bir Arap olmaktır.
- Comment une Arabe tombe enceinte?
- Bir Arap karısını nasıl hamile bırakır?
- Hé, l'Arabe, tu veux acheter un flingue?
- Hey, Arap yavru, silah almak ister misin?
"Un Arabe tué et 10 autres blessés lors des émeutes Après l'attentat du bus"
Otobüs kundaklandıktan sonra çıkan ayaklanmada bir Arap öldü, on Arap yaralandı.
Tous doivent lire dans Le Monde qu'un terroriste arabe est mort.
Ünlü bir Arap teröristin öldüğünü, herkesin Le Monde'dan okumasını istiyoruz.
Nommez-moi un Arabe.
Bir Arap söyle bana.
J'aime l'histoire de Schéhérazade, ou ce que vous appelez dans l'Ouest "Les mille et une Nuits". Eh bien, je ne suis pas un Arabe, mais un Palestinien.
Beni Şehrazat masalına çeken şey yani siz Batı'dakilerin deyimiyle "Bin Bir Gece Masalları" na eh, Arap olmayışımdır.
Et pourquoi un poète palestinien a-t-il travaillé des années à traduire Les mille et une Nuits de l'arabe vers l'italien?
Peki Filistinli bir şair, neden yıllarca çalıştı 1.001 Gece Masalları'nı Arapça'dan İtalyanca'ya çevirmek için?
L'intention initiale des terroristes était d'amener l'appareil de la Lufthansa à l'aéroport de Munich, puis de faire monter les trois prisonniers au bout de la piste, où le commandant Klausen a pris l'avion tandis qu'un Arabe tenait une grenade à sa tête.
Başlangıçta, korsanların niyeti Lufthansa'yı, Münih Uluslararası Havaalanı'na götürüp bir Arap elinde bir el bombası tutarken Kaptan Klausen'in uçağını indirdiği pistin sonundaki üç mahkumu uçağa almaktı.
- Un cadavre arabe.
- Bir Arap cesedi.
Car les gars qu'on tue portent des costumes chers, et car on est à Londres et pas dans un village arabe.
Öldürdüğümüz herifler, pahalı takımlar giydiği ve burası, çirkin bir Arap köyü değil de, Londra olduğu için.
Nous sommes en route pour le village de Tabernas et une vieille forteresse arabe, l'Alcazaba.
Eskiden Al-Kazaaba adıyla eski bir Arap kalesi olarak kullanılan Tabernas köyüne doğru yola çıkmış bulunuyoruz.
Ils ont les mains souillées de pétrole arabe.
Koca elleriyle Arap petrolüne yapışmışlar.
Swoff parlait l'arabe.
Swoff Arapça konuştu.
On aurait dit un canard qui baisait, mais il parlait l'arabe.
Zevkten bağıran ördek gibiydi ama neticede konuşuyordu.
Apprends-moi à parler l'arabe.
Biraz Arapça anlatsana.
"Le Jihad est la voie de tout le peuple arabe."
"Cihat tüm Arap halkı için bir ibadettir!"
Ahab l'Arabe, hein?
Arab Ahab, ha?
C'est le plus grand poète arabe vivant
Bu yaşayan en büyük Arap şair.
Là, y a un... comment on dit en arabe?
İşte orada var! İşte orada var. Arapça nasıl deniyordu...
Eh toi, l'Arabe!
Durun! Arap bey!
Comment on dit, en arabe?
Arapça "yat" nasıl denir ki?
J'ai l'air arabe?
Pazarlık yok canım, Faslı değilim ben.
La passagère naïve était Anne Mary Murphy, mariée à un Arabe.
Şu yolcu. Ann Mary Murphy, bir adamla evliymiş.
Avec mon père et ma mère, quand nous étions à Tibériade, on avait cette cuisinière arabe. Elle pêchait le poisson dans le lac.
Annem öldükten sonra bir aylığına İsrail'e geldiğimde, bir bayan bana gölden balık getirirdi.
Vous comprenez l'arabe.
Arapça anlıyorsunuz.
Youssouf et Hezi Qui parlaient toujours dans un mélange d'hébreu et d'arabe
Yussuf ve Hezi bir İbrani-Arap karmasında kavga ediyorlardı.
Je veux une recherche croisée sur le contexte historique et les manuels d'écriture de l'arabe.
En son ne zaman kitap satan bir dükkana gittin? Neden? Söyle işte.
( arabe )
Siktir git!
- Il a tout noté En arabe?
Ama bu Arapça.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]