English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Arrêter

Arrêter traducir turco

46,246 traducción paralela
Si tu tues Ludendorff avant qu'on ait trouvé le gaz, on ne pourra rien arrêter.
Gazı bulmadan onu öldürürsen hiçbir şeyi durduramayız.
On doit arrêter le gaz. Viens. - Non.
- Gazı durdurmamız gerek.
Tout aurait dû s'arrêter.
Hadi. - Hayır. Bunlar bitmeliydi.
Les combats auraient dû s'arrêter.
Savaş sona ermeliydi.
- Arès est mort. Ils peuvent arrêter de se battre maintenant.
Savaşmayı bırakabilirler.
Que cette guerre devrait s'arrêter, si tu veux l'arrêter, aide-moi à l'arrêter maintenant.
Bu savaşın sona ermesinin gerektiğine inanıyorsan durdurmak istiyorsan, bana bunda yardım et.
Et moi, le seul assez sage pour le voir, j'ai été trop faible pour les arrêter.
Bunu anlayacak kadar bilge olan tek kişi bendim. Ama onları engellememem için zayıf düşürüldüm.
Mais on peut arrêter cet avion.
Ama uçağı durdurabiliriz.
Ton équipe... Ils sont sur le point d'aller contre la seule chose qu'ils ne peuvent pas arrêter.
Ekibinin karşısına baş edemeyecekleri tek şey çıkacak.
Tu aurais pu m'arrêter, mais tu as choisi de ne pas le faire.
Beni durdurabilirdin ama durdurmamayı seçtin.
Il dit qu'un agent DSS qui a une âme d'arrêter un EMP volé valide.
Biri için de EMP cihazının çalınmasını engellemekten aciz bir DSS ajanı yazıyor.
Que diriez-vous que nous venons les arrêter nous-mêmes?
Onları kendi başımıza durdurmaya ne dersin?
Tej, je ne peux pas l'arrêter.
Tej, onu durduramadım.
On arrive les premier, on ferme derrière-nous, nous devons arrêter le sous-marin afin d'éviter qu'il s'échappe en mer. Et le faire disparaître pour toujours.
Oraya ilk biz ulaşıp kapatırsak denizaltının açık sulara kaçmasını ve sonsuza kadar kaybolmasını engelleyebiliriz.
On a un sous-marin à arrêter.
Yakalamamız gereken bir denizaltı var, atla!
Allez l'arrêter, ne le laissez pas sortir de cet avion.
Şunu durdurun. Uçaktan ayrılmasına izin vermeyin!
Tu ne vas pas t'arrêter de vivre à cause de ça.
Hayatın bu yüzden duramaz.
Alors explique-moi comment trois agences différentes ont eu le temps de s'installer pour arrêter tout le monde.
Şidmi bana üç farklı kurumun nasıl tam saati bilip tuzak kurduğunu ve nasıl herkesi aldığını açıkla.
Néanmoins, si vous ajoutez du chlorate, vous devez mélanger et mélanger et mélanger et ne jamais arrêter de mélanger en permanence. Il vous faut une équipe. Des hommes.
Ancak klorat ekler ve karıştırır, karıştırır karıştırır ve devamlı karıştırırsan insan gücüne ve vardiyaya da ihtiyacın olur.
Mais tu pourrais te laisser remplir la chatte par la semence d'un honnête homme, qui te promet le meilleur de la Chine si seulement tu voulais bien arrêter un peu de saigner.
Ancak şu lanet kanamaya son vermeyi kabul edip sana en güzel porselenleri alacak olan bu namuslu adamın uğraşlarını içine alması için amına müsaade etmelisin.
Je vais demander à cette femme d'arrêter de klaxonner et débloquer la circulation.
Ben de şu kadının kornaya basmasını engellemeye çalışıp trafiği açayım.
Je - je vais arrêter de parler... ou sinon.
Konuşmayı keseceğim yoksa...
Rien ne pourra nous arrêter.
Bizi hiçbir güç durduramaz tatlım.
police a pu arrêter Waters et son complice, Gary Karr...
... nihayet polisin şüpheli olarak belirlediği Waters ve ortağı Gary Karr...
Comment arrêter l'inarrêtable?
Durdurulamaz bir şeyi nasıl durdurabilirsin ki?
Et comment votre Kampfgruppe va les arrêter?
Birliğin onları nasıl durduracak?
Il pourrai les arrêter.
Onları durdurabilir.
C'est moi que vous devez arrêter.
Tutuklamanız gereken kişi benim.
Encore des arnaques et ce genre de boulots, mais vous m'aurez à l'oeil pour que je vous rapporte des évidences, et que vous puissiez les arrêter.
Dolandıracak, soygunlar yapacaksın ama beni de dahil edeceksin. Böylece kanıt toplayıp milleti tutuklayabileceğim.
Alors tu devrais arrêter de te la jouer.
Kendini aşmayı denemelisin.
Il se passe un truc au niveau de tes intestins et tu es trop fier pour t'arrêter à la pharmacie demander de l'aide.
Bağırsaklarında bir şeyler oluyor ve bir eczanede durmayacak kadar gururlusun.
Tu vas arrêter?
Susar mısın?
Vous feriez mieux d'arrêter la chasse aux nanas et de travailler sur l'affaire!
Kaliforniya kızlarını bırakıp dava üzerinde çalışsan iyi edersin.
Il faut arrêter de tirer sur Allen!
Allen'ı vurmaya bir son vermelisin!
On doit l'arrêter dès que possible.
Hemen gözaltına almak için adam yollamalıyız.
On devrait arrêter quand même.
Gözümüzü dikmemeliyiz.
C'est magnifique. Faut arrêter.
Bu gerçekten harika.
Quand elle est décidée, rien ne peut l'arrêter.
Bebeğim aklına bir şey koymuşsa eğer yoluna çıkmasanız iyi edersiniz.
Tu veux bien arrêter de m'engueuler?
Bana bağırmayı kesecek misin?
Je veux que tu dises à ton fils d'arrêter de brutaliser ma fille.
Oğlunun kızımı istismar etmeyi bırakmasını istiyorum.
Je vais arrêter. Promis.
- Bırakacağım, söz veriyorum.
Non. C'était pour arrêter de fumer.
Tamam öyle de, sigarayı bırakmak için sadece.
Je ne savais pas, je n'ai pas pu l'arrêter.
Bilmiyordum, durduramadım.
J'aurais dû arrêter.
Bırakmalıydım.
Quand j'ai sorti ma queue et commencé la scène, les flics sont venus m'arrêter et m'ont emmené en prison.
Şeyimi çıkarıp gösteriye başladığım anda, polisler gelip beni tutukladı. Beni hapse attılar.
Je vous ai dit d'arrêter de me suivre.
Sana yapmamanı söylemiştim.
Peux-tu arrêter? " Je l'aurais fait.
Bırakır mısın? " dese, bırakırdım.
J'ai bien peur de devoir vous arrêter là, Mme Baker.
Maalesef durmanızı istemek zorundayım Bayan Baker.
- Je vais arrêter!
- Bırakacağım!
Rien ne pourra l'arrêter.
Onu durdurmak imkansız.
J'essaie d'arrêter.
- Bırakacağım zaten.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]