Translate.vc / francés → turco / Bald
Bald traducir turco
852 traducción paralela
Qu'est ce que j'en ai à faire Un père heureux Avec ses gros mollets de papa
Kimin umurunda, mutlu bir baba koca baba baldırları ve aptal beyzbol şapkasıyla.
Oui, mais m-m-ma belle-sœur.
Şu baldızım yüzünden.
Sa femme, sa belle-sœur et sa belle-mère.
Karısını, baldızını ve kayınvalidesini öldürmüş.
Écoutez, morveuse...
Bana bak, baldır bacak...
- On accuse surtout ma belle-sœur, Marie Corbin.
Baldızım Marie Corbin'den şüpheleniyorlar.
Double fracture tibia péroné.
- Kaval kemiği ve baldır kemiği kırık. Çeyrek morfin verdik.
Ta future belle-sœur?
Senin baldızın sayılır?
Une mesure de poison avec un verre de ciguë?
Baldıran içkisiyle bir fincan zehir iyi gider mi dersin?
Mme Kentley ne va pas bien, alors j'ai amené ma belle sœur, Mme Atwater.
Bayan Kentley biraz hasta, ben de baldızımı getirme özgürlüğümü kullandım.
Mendiant! Gueux!
Bu zavallı, baldırı çıplak palyaço.
Otsugi :
Otsugi, baldız :
Comment va votre belle-sœur?
Baldızınızın durumu nasıl?
Toutes les ballerines ont des jambes fortes, les muscles.
- Onlar kas. Tüm dansçıların baldırları ve kalçaları kalın olur.
PIairai-je à stanley, ou... serai-je juste pour Iui une beIIe-sœur en visite?
Stanley beni sever mi, yoksa sadece ziyarete gelen bir baldız mı olurum? Buna dayanamazdım, Stella.
On t'aidera à lui taper sur les fesses!
O baldırı çıplağa köteği beraber atacağız.
Je m'y suis hissé et j'ai vomi... sauf votre respect.
Boş. Başımı baldırımı bota sürükleyip... Affedersiniz hanımefendi.
Ma belle-sœur est liftière.
Baldızım burada asansör görevlisi olarak çalışıyor.
Votre belle-sœur est formidable.
Baldızın harika bir insan.
Je suis venu dire à ce jeune Socrate que le Baltimore Herald est opposé à la ciguë et va Lui fournir un avocat.
Bu genç Sokrates'e Baltimore Herald'ın baldıran otuna itiraz ettiğini ve ona bir avukat tedarik edeceğini söylemeye geldim.
Je me rappelle une soirée en l'honneur de la bru de Wagner.
Wagner'in baldızı için verilen bir resepsiyon vardı.
Vous ętes nus!
Nedir bu baldır çıplak haliniz?
Blondasse! Tu te crois plus forte que moi, hein?
Seni gidi aşağılık üçüncü sınıf baldırı çıplak!
C'est l'oncle par alliance de ma femme.
Tabii ki var. O benim baldızın üvey amcası.
ces gros mollets!
... öyle kalın baldırlar!
Vous êtes dure! Amoureuse? - Elle l'aime?
Baldızınız hiç de yönetmenimize ilgi göstermiyor.
Et celui-ci, est pour ma chère belle-sœur, qui a finalement compris tant de choses.
Bu da sevgili baldızıma, nihayet her şeyin nasıl olması gerektiğini anladığı için.
- Et mes cuisses?
Ya baldırlarım?
- Aussi.
Baldırların da.
Il s'est assis et s'est mis à me caresser les cuisses.
Yanıma oturup baldırlarımı okşamaya başladı.
- Le pot de colle à une fiancée.
- Kendine kız arkadaş bulmuş. - Baldırı çıplağın teki.
C'est Lil Mainwaring, la belle-soeur de M. Rutland.
Bu, Lil Mainwaring. Bay Rutland'ın baldızı.
Je suis Lil, la belle-soeur de Mark.
- Memnun oldum. - Ben Lil Mainwaring, Mark'ın baldızıyım.
Les pianistes soignent leurs doigts et les cyclistes, leurs mollets.
Nasıl piyanistler parmaklarına, yarışçılar da baldırlarına iyi bakmalıysa.
Bald Eagle veut vous voir urgemment. Chez lui.
Kodaman seni derhal evinde görmek istiyor.
Racine de ciguë arrachée dans la nuit.
Baldıran kökü, gece koparılmış gizli gizli.
On lui fendit le torse, les bras, les cuisses et les mollets.
Göğsünde, kollarında, kalçalarında ve baldırlarında derin yarıklar açıldı.
Cette fille était la belle-soeur de Walker!
Kız Walker'ın baldızıydı.
Je préférerais que vous soyez à bord quand votre belle-soeur se réveillera.
Baldızının bilinci yerine gelirken, bordada olmanı istiyorum.
Votre belle-soeur est résistante.
Baldızının toleransı yüksek.
J'en ai retiré un de la moelle épinière de Spock, et l'autre du corps de votre belle-soeur.
Spock'un omuriliğinden bir tane çıkardım. Bir tane de baldızının vücudundan.
Ecoutez-moi ces cuisses.
Şu baldırları bir dinleyin.
- Lui. Ça veut dire "arbres" en japonais.
Ki, Japoncada "baldıran" demektir.
Ce n'est pas normal de s'appeler "Arbres". C'est un parasite.
Baldıran adını taşımak normal değil.
Votre belle-sœur est une vraie travailleuse!
Baldızın çok çalışıyor.
- Souvent.
- Evet, baldızım gibi insanlar.
- Votre belle sœur?
- Baldızınız mı? - O da değil.
Kommen Sie bald wieder!
Hoşçakalın, Görüşmek üzere!
Ma belle-soeur Lil.
Mary, bu benim baldızım, Lil Mainwaring.
Arbres?
Baldıran!
Sans voiture, je devrais renvoyer Arbres.
Baldıran'ı da evden atmam.
- Arbres, c'est ça?
- Baldıran mı? - Evet.