Translate.vc / francés → turco / Bana
Bana traducir turco
514,444 traducción paralela
Tu voudras surement faire de la place en première page.
Ön sayfada bana yer ayırmak isteyebilirsin.
Donnez-moi une raison...
Bana bir sebep ver...
Pendant mon absence, tu pourras réfléchir à combien tu as été méchante envers moi.
- Yokluğumda bana karşı ne kadar kaba olduğunu düşünebilirsin.
Leonard m'a offert le plus fantastique des cadeaux, la visite d'un chemin de fer historique, et je pourrais commander une vraie locomotive.
Leonard bana en mükemmel hediyeyi verdi. Tarihi bir demiryolu gezisi ve gerçek bir lokomotif kullanacağım.
Vous avez besoin de moi.
Bana ihtiyacınız var.
Tu me dois une faveur.
Bana borçlusun, hatırlatayım.
Donc il me faudrait... une boîte de bonbons acidulés.
O yüzden bana bir karton Pixy Stix lazım.
Arrêtez, Paulie, il me faut mes bonbons!
Bana bunu yapma Paulie! Stix olmadan yapamam!
Et après ça, on me trouve raciste?
Adalet Bakanlığı bir de bana ırkçı diyor.
Donc... soit elle en pince pour moi... soit c'est un pigeon.
Demek ki... Ya bana âşık ya da o bir gözcü.
Appelez-moi Paulie.
Bana Paulie de.
Je crois que vous pourriez m'aider.
Bana yardımcı olabilirsin.
Pourquoi me montrer ça?
- Neden bunları bana gösteriyorsun?
Sors-moi de là.
Bana borçlusun.
J'ai besoin d'une boîte de... gel pubien.
Bana sadece bir kutu... - Pubic Chigger Bombs.
Si quelqu'un me disait : "Neal, tu peux stopper le Sida, mais tu vas devoir beaucoup sniffer", je dirais :
Biri gelip bana "Neal, çocuk AIDS'ini tedavi edebilirsin ama yığınla kokain çekmen lazım." dese
Vous savez ce qui m'a le plus énervé? Un couple. La femme est arrivée aux États-Unis et a attendu huit mois avant de frapper.
Bunun bana asıl dokunan kısmı, hani şu karı koca olanlar, kadın ABD'ye gelip saldırıdan önce sekiz ay falan bekleyebilmiş.
Lui et moi, on a vendu un concept, ce qui aurait du me combler, et je me souviens entendre la nouvelle en conduisant sur mon téléphone, et je me suis mis a pleurer.
Güzel bir fikir için onay almıştık ve bu yüzden mutlu olmalıydım ama arabayla giderken haberi aldığımda, telefonda bunu bana söylediğinde, gözlerimden yaşlar akıyordu.
J'ai toujours considéré la dépression comme un virus qui attaque votre cerveau avec des pensées négatives.
Depresyon, bana hep beyninize kötümser düşüncelerle saldıran bir virüs gibi gelmiştir.
Vous pourriez me donner un trophée que je le lâcherais.
Bana bir kupa verin, kayar gider.
Avant, je me baladais avec une fiche de trucs marrants que j'avais écrits, dits ou réalisés pour tenter de me souvenir que j'étais bien.
Hatta yazdığım, söylediğim, yönettiğim komik şeyleri not ettiğim bir kağıt vardı. Bana idare eder olduğumu hatırlatıyordu.
Je vois qu'il me regarde et qu'il commence a cogiter.
Çocuk bana bakıyor, belli ki kafasındaki çarklar dönüyor.
Et lui : "Tu es comme un concombre... " qui essaie de se transformer en pickles. "
Bana dedi ki "Yani sen bir salatalıksın... ve kendini turşuya dönüştürmeye çalışıyorsun."
"Etre payé au SMIC, ça me va tres bien."
"Asgari ücret bana uyar." demekle aynı şey.
Et le pape a dit : "Qui suis-je pour juger les gays?"
"Eş cinselleri yargılamak bana düşmez." dedi.
Je connais beaucoup de stars de par mon métier, et certaines sont des amies, et elles m'obsedent et je me demande si elles m'en veulent, vu qu'elles n'envoient pas de SMS depuis une heure, ou si elles se rappellent ce que j'ai dit a leur sujet il y a trois ans.
Mesleğimden ötürü birçok ünlüyü tanıyorum ama bazılarıyla arkadaş oluyorum ve onları takıntı yapıp bana kızdılar mı diye düşünüyorum, niye bir saattir cevap atmadılar diye düşünüyorum ya da üç yıl önce haklarında söylediğim o şeyi duydular mı diye.
Un de mes potes m'appelle Benjamin Button.
Bir arkadaşım bana Benjamin Button diyor.
On finit par dire : "Tu sais quoi?" Je devrais peut-etre sortir avec une bipolaire.
Sonunda diyorsunuz ki " Belki de bipolar biriyle olmak tam bana göre.
Elles y croient.
İnanın bana, öyle.
Et elle : " Ou sont mes chips?
" Bana cips getirmedin.
Mais mon pere était si narcissique qu'il m'en a voulu, comme si je l'embarrassais.
Ama babam öyle narsistti ki her nasılsa bana kızdı, sanki onu utandırmışım gibi.
Je suis donc allé le voir pour en parler et il m'a dit :
Gittim, onunla konuştum, bana dedi ki
Quand il venait me voir a l'époque du Chappelle Show, il agitait de l'argent au-dessus de mes freres et sours et de leurs gosses, en parlant de les aider a leur payer l'école.
Chappelle's Show zamanında bana yanaştığında ağabeylerim, ablalarım ve onların çocuklarına tepeden bakardı, okul için yardım edip etmemeyi hesap ederdi.
Puis, ce fut mon tour... et ça disait :
Sonra sıra bana geldi. "Oğlum Neal hiçbir şey almayacak." yazıyordu.
J'ai essayé de dire a mes freres et sours ce qu'il avait dit, mais la plupart d'entre eux ne m'ont pas cru, ce que je comprends.
Ağabeylerime ve ablalarıma bunu söylemeyi denedim ama çoğu bana inanmadı, bunu da anlıyorum.
Quelqu'un avec un accès à un compte offshore qui a servi à financer de récentes attaques contre moi.
Bana yapılan son saldırıların finanse edilmesi için kullanılan bir offshore hesaba erişimi olan biri.
Il m'a dit qu'on l'appelait... L'Apothicaire.
Bana, Apothecary diye bilindiğini söyledi.
On m'a promis la discrétion.
Bana takdir yetkisi verildi.
J'ai été empoisonné... par quelqu'un proche de moi.
Bana yakın biri tarafından... zehirlendim.
Crois-moi, je suis aussi excité que toi.
İnan bana senin kadar heyecanlıyım.
Croyez-moi, David, personne ne veut une explication plus que moi.
İnan bana, David, kimse benden daha fazla açıklama isteyemez.
La maman est au lit, donc les courses sont pour moi.
Anne yatak istirahatinde. Bu yüzden alışveriş bana kaldı.
Mes clients me contactent anonymement sur le dark web.
Müşterilerim karanlık web üzerinden anonim olarak bana başvuruyor.
Vraiment, vous devriez me remercier.
Gerçekten bana teşekkür etmelisiniz.
Dis-moi ce qui s'est passé.
Bana ne olduğunu anlat.
Je sais que tu étais une des rares personnes à avoir accès au compte qui a financé les attaques contre moi.
Bana karşı saldırıları finanse eden hesaba erişebilen çok az kişilerden biri olduğunu biliyorum.
Et puis, le 48e jour, ils ont balancé la porte de la cellule et m'ont remis un colis.
Ve sonra, 48. günde, hücre kapısını araladılar ve bana bir paket verdiler.
Elles m'ont donné ton chèque par erreur, car on est tous les deux basanés.
Benimki yerine senin çeki verdiler bana, çünkü, bilirsin, ikimiz de esmeriz.
- Et les gens me tirent dessus.
ve insanlar bana ateş ediyor.
Si Cristobal a agi sans votre autorité ou si on vous a forcé la main, dites le moi.
Cristobal senin yetkin dışında hareket ettiyse. ya da biri seni sıkıştırdıysa, söyle bana.
Je n'aime pas ça plus que vous, croyez-moi.
Bakın... ben de sizin kadar gönülsüzüm, inanın bana.