Translate.vc / francés → turco / Bidé
Bidé traducir turco
670 traducción paralela
Le spectacle fait un bide.
- Yemek yiyelim mi?
En fait, ça ne marche pas fort ici, surtout après ce bide, le gag de Jerry avec le léopard.
Hatta burada çok fazla başarı yakaladığım da söylenemez. Özellikle de Jerry'nin leoparla dikkat çekme planı geri teptikten sonra.
Il a presque tout bouffé. Il a un sacré bide.
- Her şeyi yemiş neredeyse.
Cinquante ans... du bide, pas de dents, toujours fauché.
Elli yaşındasın. Dişlerin dökülmüş. Beş paran olmadı.
- Ça va être un bide.
- Başı belaya girecek.
"Jonathan Shields fait un bide."
"Jonathan Shields Yumurta Üstünde"
À grands coups dans le bide!
Gidip beline tekmeyi basacaksın.
Un bateau très lent... pour que Gros-Bide ait tout le temps de payer sa rançon.
Çok yavaş bir tekne. Böylece şişkonun çekinin tahsili için bol bol zaman olur.
Gros-Bide est mon meilleur ami.
Şişko en iyi arkadaşım benim.
Au fait, Gros-Bide va peut-être essayer de marchander.
Bu arada, şişkonun mizacı bizimkiler gibi asil değildir. Pazarlık etmeye çalışabilir.
Dites-le aux caissiers ou je vous troue le bide.
Çalışanlarına emir ver, ellerindeki parayı bize teslim etsinler.
Et le plus grand, deux dans le bide. Il a fait comme ça avant d'aller dans le mur!
Uzun olanı karnına iki yumruk yedi ve duvara yapıştı!
Si t'es touché au bide avec l'estomac plein, terminé. Tu crèves.
Tok karnına yumruk yersen sende de olur.
Trois clabaudés dont une pouffiasse et un gras du bide?
Herşey değil!
Je vais te plomber le bide.
- Seni karnından mıhlayacağım! - Dan, rahat bırak onu.
Trois spectacles de suite qui font un bide.
Önceki üç müzikalde, harika şarkılarım vardı.
Tout ce que Robboe a gagné, c'est du bide et un tas de soucis.
Ama Mr. Robboe'nin eline ne geçmiş? Koca bir kıç ve bir sürü sıkıntı.
Dans ton gros bide, cette fois.
Bu kez koca göbeğine!
Prendre trois balles dans le bide, ça coûte des intérêts.
Hepsini alıyorum.
Mon bide!
Karnım!
Oh, mon bide!
Karnım!
- Mon bide!
- Karnım!
Le bide! Tant pis pour elle, un client de moins.
Onlar kaybeder, buraya bir daha asla gelmem!
- On a fait un bide avec Juliette. - Je m'appelle Nicole.
- Juliette bizi büyük bir başarısızlığa uğrattı.
Frappe dans le bide.
Karnına vur.
Dans le bide!
Karnına!
Elle a un bide gros comme ça. avec une jambe maigre et l'autre énorme.
Böyle kocaman bir göbeği var bir bacağı ince diğeri ise hayvan gibi kalın!
La pièce a fait un bide.
Oyun fiyaskoydu.
Si les circonstances s'y prêtent, un producteur peut gagner plus avec un bide qu'avec un tabac.
Doğru koşullar gerçekleşirse, bir yapımcı bir fiyasko oyunla hit oyundan çok daha fazla para kazanabilir.
Celui qui serait sûr de faire un bide pourrait gagner une fortune!
Oyunun tutmayacağından emin olsan, bir servet kazanabilirsin.
Que si les circonstances s'y prêtent, un producteur peut gagner plus avec un bide qu'avec un tabac.
Dedin ki doğru koşullar altında, bir yapımcı bir fiyasko oyunla hit oyundan çok daha fazla para kazanabilirmiş.
Comment gagner plus avec un bide qu'avec un tabac?
Bir yapımcı fiyasko bir oyunla bir hitten nasıl daha çok para kazanır?
Donc, pour que ce plan fonctionne, il faut un bide assuré.
Yani dolabın işlemesi için kesin batacak bir oyun bulmamız gerek.
Le bide assuré.
Batmasına kesin gözüyle bakılan bir oyun.
Tu as trouvé un bide.
Fiyasko oyunu buldun.
Dire qu'hier, j'étais un petit comptable de rien du tout, et qu'aujourd'hui, je suis le producteur d'un bide à Broadway!
Düşünsene, daha dün önemsiz ve küçük bir muhasebeciydim. Ama bugün bir Broadway fiyaskosunun yapımcısıyım.
- Tu as enlevé la référence au bide?
- Gaz konusunu çıkarttın mı?
Tous ces ravageurs de bide sont pareils.
Alayı göbekleri ekmek yemekten davul gibi olmuş üçkağıtçılar.
La prochaine, c'est dans le bide.
Bir sonraki bağιrsaklarιna girecek.
- Bide s'occupe de l'or.
- Bide altınla ilgileniyor.
Il m'a été prêté par Bide.
Bide bana ödünç verdi.
Macomb, Bide.
Macomb, Bide.
- Bide est bon tireur.
- İyi nişancı.
- Bide, il est profond ce ruisseau?
- Bide, dere ne kadar derin?
- Bide, passe-moi ton fusil.
- Bide, silahını ver.
J'ai mal au bide.
Karnımda, doktor. Pekala, taşıyın onu.
Je veux pas que tu me chambardes le bide!
Bağırsaklarımı delmeni istemiyorum!
Nora a commis l'erreur de dilapider cet argent dans ses films. Un bide après l'autre, hélas.
Ama Nora, o parayı kendi filmlerini ardı ardına bombalayarak batırdı.
Je veux le regarder en face, lui braquer un flingue sur le bide et quand je saurai qu'il a compris, je le tuerai.
Onun yüzüne bakıp... karnına silahı dayayacağım... ve emin olduğunu gördüğüm zaman... onu öldüreceğim.
Ca te plaît? Ensuite, ton bide.
Hoşuna gitti mi, ha?
Je m'acharnerai sur ton bide.
Sonra karnın. Karnına çalışacağım.